Gündemde tek konu var:

Tabi ki seçim!

Sonra mı?

Tanzim satış işleri. Yani üreticiden tüketiciye.

Başka ne var?

Bölgemizde TTK’ya işçi alımı.

Sonra?

Bol bol bol dedikodu.

Herkes uzman.

Herkes biliyor.

Herkes kesiyor, biçiyor, doğruyor.

 

Taaaa, aday adaylıklarının başladığı süreçten bu yana asparagastan uzak durdum ve durmaya da devam edeceğim.

Nasılsa bilen çok!

Ama bu “bilenlik” mektup temelli.

Herkes yazıyor, söylüyor, vurguluyor.

Kazanması olası olanlara “beni de gör” deniyor.

Kasaba politikası böyle bir şey işte.

 

31 Mart akşamı"mart karı" son kez yağacak ve ertesi günü de 1 nisan!

“Ben demedim mi?” ile başlayıp, seçim tahminlerini yüzde binbeşyüz tutturduğunu söyleyenler ortalarda yeni adres merkezli dolanmayı  sürdürecekler.

Ve kaybedenler kulübünde ise “o sattı, bu sattı” ile başlayan sınırsız suçlamalar.

Kimse, “hata bende” demeyecek!

Çünkü…

En önemli savunma, saldırıdır!

Suçla gitsin.

 

Kendi bölgemize bir baktığımızda:

Toplumun beklentileri, istekleri,  geleceğin ışık dolu kilometre taşları yerli yerine oturur mu 31 Mart akşamı?

Var mı umudunuz?

Ereğli düştüğü/düşürüldüğü çukurdan çıkabilir mi?

“Önce Ereğli” ilkesi önde olur mu?

Konuşulabilir mi?

İçimizden sıfır umut ve  “keşke” demekten başka bir şey gelmiyor ki.

 

Bugünden söyleyeyim, 31 mart akşamı Ereğli 1 adım öteye gidecek bir meşaleyi yakamayacak.

Öyle bir bilinç yok.

Öyle bir amaç ise hiç yok!

Ortada bir tiyatro oynanıyor ! Bu toplum yine bir kez daha ve kendine yakıştırdığı fotoğrafı o koltuğa oturtup bir beş yıl daha bekleyecek.

Görünen o!

Kimse kimseyi kandırmasın.

Gerçekler acıdır.

Ve söylenmelidir.

Siz de söyleyenlerden olun.

Sesinizi çıkarın da, şu abuk subuk çapsız siyasete bir dur deyin.

Diyebilin !