Kimi zaman deriz ya “Bir of çeksem karşı ki dağlar yıkılır” diye.

Yıkılır mı?

Yıkılır yıkılır!

Ne dağları.

Dağlar ile beraber ovalar bile yarılır.

Çünkü..

O “Of!” çok ama çok güçlüdür.

Öyle güçlüdür ki önünde kimse duramaz.

Savrum savrum savrulur.

Yaprak gibi.

Belki de kağıt!

Kimbilir.

O of derindir.

Delidir!

Çılgınlığı da o an ile gelir.

Kontrolsüzlüğü ile Of der ya zaten.

Bir of çekseniz?

Sahi ne yaparsınız o “Of” ile?

Yıkar mısınız?

Dağıtır mısınız?

Kimi?

Kimleri?

Ve niye?

Tamam sormadım say/sayın!

Biliyorum ki “Vefasızlıklar” hırpalamış sizleri.

Yetmedi mi?

Nankörlük?

İhanet.

Kin.

Nefret.

Cehalet.

Olmayan insanlık.

Sözünden cayan artistler mi?

Tümü de olabilir.

 

Ama “Of” karmaşıklığının içinde başka şeyler de var.

Gönül hikayeleri.

Kahve gibi.

Kahvecilerle mi?

Yoksa?

Müşteriler?

Gelen geçenler?

 

Sabır!

 

Önümüz bayram biliyorsunuz!

Bu bayram olsun farklı olsun.

Arasın küçükler büyükleri.

Büyükler de hoş görsün küçüklerini.

Gitsinler mezarlara.

Dua etsinler göçüp gidenlerine.

Ve günümüze “şükür” ederek baksınlar yarınlarına.

 

Şimdi “Of!” çekme zamanı değil.

Şimdi “Telaşe yok!” deme zamanı.

 

Ya sabır 99 musun?

999’mı?

Her ne isen “Of!” çektirme sevgiye.

Sevgisizlere inat…