Kimi zaman bam teline bastığımdan dolayı babasının tapulu malını girip çiftçilik yapmamız olarak görüp kızanların “Sen düşmansın!” sözlerini işitsem de, doğruları yazıp söylemeye devam edeceğim.

Ne için mi?

Elbette ülkem için.

Daha önce çoluk çocuğumun ekmeğini verdiğim, daha taşa laf olarak değil gerçek anlamda “Ne ezen ezilen, insanca hakça düzen” diye yazdığım için.

Hem de öyle tatlı su dere/ırmakları akarken değil.

Denizlerde.

Dalgaların boyları ölüm kokarken.

Yiğitçe!

Salonlarda da değil.

Bilmem ne kulüplerinde hiç değil!

Sokakta.

Meydanda.

Alanlarda.

*

Bugüne gelindiğinde, çok beğendiğim Cem Seymen’in ilk ve tek kitabından söz edeceğim sizlere.

Kitabın adı, “Özgürlüğün Rergi Mavidir.”

O kitapta öyle bir söz var ki; bu sözü daha önce ben Ereğli’de duydum.

Kimin söylediğini açıklamasam kişi yandı. O kadar çok ve o kadar ağır sözler işitir ki, hayatını verdiği siyasal düşünceye isyan bile edebilir.

Bu nedenle o ismi saklı tutacağım.

Derse ki, açıkla.

Ancak öyle..!

*

Şimdi kitaba gelirsek, önceki vurgulamalarını geçersem şöyle diyor Cem Seymen:

“……Yapamayacaksınız. Anılara gölge düşürmeyin. Özgürlüğün mavisini gömlek diye giyenler tarih yazdı. Madem öyle, bu partiyi vakıf yapın ki Mustafa Kemal Atatürk’e inanmışlar gelsin, güneşler doğdursun. Akılla, bilimle, bilinçle, sabırla, yetenekle… Kadınıyla, erkeğiyle, genciyle, genç hissedeniyle… Parti üyeliklerini engellemeyin, muhalif sesleri susturmayın. CUMHURİYETİN ELİTLERİ OLMAK YERİNE (büyük yazdıklarım kitapta küçük harf. Ben bilerek, seçkinci solculara (!) ithaf etmek için yazdım) halkın neferlerini seçim, parti yüzünü yoksula dönsün, yolsuza değil. Kemalizm’i ateşleyin, 21. Yüzyıl değerlerine sahip çıkın…..”

Bu ifadelerin sahibi Cem Seymen, CHP’nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile yaptığı görüşmenin ardından anlattıkları karşısında “tık yok!” sözlerine:

“En ufak mimik, en küçük empati, söylediklerimi onayladığını hissettiren bir işaret. Yok. Gerçekten yok. Donuk. Soğuk. Robotlaşmış bir ifade. Yine de yılmadım. Bastırdım. Gençliğimi ezdirmedim. Devam ettim.

“Gençleri partiye çağıralım, sivil toplum hareketi gibi yapalım parti çalışmalarını Amerika’daki partiler gibi… Prati kodamanlardan kurtulsun, kapıdan içeri üretken gençler, kadınlar, STK’lar, işçiler, emekçiler, madenciler, azınlık temsilcileri girsin. Omuz omuza çalışalım.” Diyerek devam ediyor.

CHP  dernek veya vakıf olarak varlığını sürdürürse kimin işini bozar?

Lütfen samimi olarak düşünür müsünüz?

*

Birincisi, iktidarın elindeki en büyük kozu alırsınız.

İkincisi mi, CHP’yi elinde tutanları açığa düşürüp demokratik sol, sosyal demokrat, solcuların elini güçlendirirsiniz.

Sonra?!!

Tüm adaylarını demokratik teammüllerle belirleyen ve gücünü genel başkan ve genel merkezden değil, örgütten alanları yerelde iktidara getirir ve meclise gönderirsiniz ki…

Seçeneklere hayır demeden önce üzerinde düşünmek gerekmez mi?