Önceleri Savaş Büke’nin öyküleri vardı.

Kemal Anadol’un her evin başköşesinde bulunması gereken kitaplarını saymaya gerek var mı? “Filmi Geriye Sarınca” ve “Kulağım Karadeniz”de bizi bize anlatmıyor mu?

Özel Eroğlu’nun mesleki deneyim ve bilgileri ışığında yayımladığı “Yargıda Dört Mevsim” kitabını da bir solukta okumuş ve bölgemizde yaşanmış bazı olaylardan bir hukukçu gözüyle bilgi sahibi olmuştum.

Can Şafak’ın 1965-1980 dönemini kapsayan Ereğli Çelik İşçileri kitabı da çok ilgimi çekmişti. Mutlaka bulup okuyup diye önermem gerek bu kitabı ki, iş-ekmek-özgürlük mücadelesinin perde arkasında yaşananları bilmemiz/bilmeniz gerekiyor.

Babası yakın dostum Salim Çalık’ın şiirlerinin derinliğinde emek ve emekçiyle nasıl sarıp sarmalanıyor insan.

Ferhan Topçu’nun kitaplarında gerçek olayların nasıl büyük başarıyla kurgulandığını okuyarak öğrenmiyor muyuz?

Gül Güleryüz’ün 30. Gün’ü, Ayşe Eren’in “Sustum” deyişini imza günlerine katılarak heyecanlarını paylaştık.

Haluk Hançer’in kitap serisinden “Dedemle Kapı Yaptık” anılarla dolu. Pideoloji ve Aslında olay şöyle oldu kitaplarının devamının da gelecek olması heyecanlandırıyor elbette hepimizi.

Sadun Duran’ın Heraklia Pontika ve Kurtuluş Ayyıldız’ın Alemdar’ı anlatan Kutsal İsyan’ı, kaynak kitaplarda baş köşe.

Ha benim de 2001 yılında kaleme aldığım “Bizim Dünyamız” da gazeteciliğe merak duyanlar açısından -eh işte- bir eser sayılır.

İnsan ne kadar çok mutlu oluyor yöresindeki olayları farklı pencerelerden görmemizi sağlayacak eserleri okuyunca.

Ali’de bunlardan biri.

Yılmaz Efe Kaleme almış “Ali’yi.

Onca yıllık hukukçu kimliği ile gerçek bir olayı derleyip toparlayıp kitap olarak sundu bizlere. “Vicdan” denen kavramın derinliğinde bir insanı nasıl ve nerelere sürüklediğinin öyküsü Ali.

Okudum ve sevdim.

Sizlerin de seveceğine inanıyorum.

**

Sanat sevdası farklı bir şey.

Kdz. Ereğli’de Sanat Kurumu Derneği var. Bu dernek kiralık bir binada faaliyet gösteriyor. Her tarafı rutubet kokan binayı, adam ederek sanat yapmaya çalışan bu derneğimiz tüm zorlukları aşarak bugünlere geldi ve nihayet bina konusunda dayanılmaz baskılara dayanamadı binadan çıkıyor.

Her türlü masraflarını cepten karşılayarak bugünlere gelen ve bir çok ödülü Kdz. Ereğli’ye getiren bu sanat sevdalılarının yaşadıkları zorlukları çok iyi bilen biri olarak, Sanat Kurumu’nun Ereğli’de yalnız bırakılmasını içime sindiremiyorum.

Koskocaman Ereğli’de Sanat Kurumu’nun bir binası yok.

“Sanata yok ama başka şeylere var” desem ayıp mı ederim.

Hayır etmem.

Sözde değil özde sanat dostu olacak ve Ereğli’de sanatı yükseltecek gerçek anlamda destekleyecek  kişi ve kurumlar yok mu?

Kalmadı mı?

Uyuyorlar mı?

Tüm bize!

Tüh ağzından sanat ve sanatçıya gönülden bağlı olduğunu söyleyenlere.

Tüh!