Barbarlık karşısında tek bir cümle…
Tek bir barbarlıktan etkilenmeyecek hiç kimse yoktur.
Var mıdır? 

“İster bir hükümetin ister bir Devletin, milletin, bölgenin, etnik grubun, aşiretin, topluluğun, ailenin, grubun ya da bireyin tasarrufu olsun; insanlık karşıtı bir eyleme yol açabilecek, müsaade edebilecek, bunu meşrulaştıracak, hoş görülebilecek hiçbir özgürlük, hiçbir yasa, hiçbir özel hukuk veya kamu hukuku normu, hiçbir mazeret, hiçbir koruma, hiçbir istisna yoktur. Her bireyin, böyle bir eylemi açığa çıkarma ve ona, başvurabileceği her türlü yöntem ve uyandırdığı dayanışma ruhunun yardımıyla müdahale etme hakkı vardır; zira bir kişi aleyhine gerçekleştirilmiş de olsa, tek bir barbarlıktan bile etkilenmeyecek hiç kimse yoktur” (Raul Vaneige)  

 “Onlar bu binada özgürlük için çalıştılar ve onu savundukları için katledildiler. Javier Benavides, Serafín Holgado, Ángel Rodríguez, Javier Sauquillo y Enrique Valdevira.”
Acaba Madrid’de Atocha Caddesindeki 55 Nolu binanın önyüzüne çakılı bu levhayı okuyup avukatların katliamından etkilenmeyecek bir kimse var mıdır?
Atocha katliamı sadece avukatların katledilmesi değil, diktatörlük artığı faşistlerin hukuka karşı giriştikleri ve hiç pişmanlık duymadıkları en vahşi barbarlıklarıdır.

İspanya’da demokrasiye geçiş süreci, diktatör Franco’nun 20 Kasım 1975 günü ölmesiyle başlar. Siyasal muhalefet örgütlerinin tümü 1976 yılının mart ayında ortak bir bildiri kaleme alırlar. Franco tarzı rejimin tasfiye edileceğini açıklayarak “Demokratik Koordinasyonu” kurarlar. Adolfo Suárez hükümeti siyasi reform yasası hazırlar. 1977 yılında demokratik seçimler ve yeni bir demokratik Anayasa için hazırlığa girişir. Franco zamanından kalma gizli polis teşkilatı dağıtılır. 1977 Mayıs ayında tüm siyasi tutuklular affedilir. Grev ve sendikalaşma hakkı tanınır.  
Tam bu yıllarda yaşanan 1977 Atocha Katliamı, İspanya'da demokrasiye geçiş sürecindeki en kanlı olaylardan birisidir.
AAA  (Alianza Apostólica Anticomunista) adlı aşırı sağcı örgüt, taşıma kolundaki (CCOO) sendikasının genel sekreteri olan komünist liderJoaquin Navarropeşindedir. Bu nedenle 24 Ocak 1977 gece saat 10.30’da Madrid'in Atocha Caddesi 55 numarada yapılan işçi avukatları toplantısına saldırır. Navarro'yu bulamaz ama orada bulunan Comisiones Obreras (CCOO) adlı sendikanın ve İspanyol Komünist Partisi üyesi olan avukatları kurşuna dizer. Dördü avukat olmak üzere 5 kişi ölür ve 4 avukat yaralı kurtulur. Saldırıda Angel Rodriguez Leal, Luis Javier Benavides,Enrique Valdevira, Serafin Holgado, Francisco Javier Sauquillo hayatını kaybeder.Öldürülen Sauquillo'nun hamile eşi Dolores Gonzales Ruiz, Miguel Sarabia, Alejandro Ruiz Huertas, Luis Ramos Pardo yaralı kurtulur.

Olayın failleri Carlos Garcia Julia ve Jose Fernandez Cerra 193’er yıl hapis cezasına mahkûm olur. Francisco Albaladejo Corredera 73 yıl ceza alır. Gloria Herguedas ve Leocadio Jimenez Caravaca silah bulundurmaktan mahkûm olur. 1979 yılında kefaletle serbest bırakılan sanık Lerdo de Tejada ülkeden kaçar. Garcia Julia’da 14 yıl hapis yattıktan sonra hapishaneden firar eder. Fernandez Cerra hapiste 15 yıl yattıktan sonra 1992 yılında şartlı olarak salıverilir.
İspanya Bakanlar Kurulu tarafından öldürülen avukatlara gıyaplarında 11 Ocak 2002’de Orden de San Raimundo de Peñafort liyakat nişanı verilir.
1977’de Madrid’de “Atocha Katliamı”nda avukatların katledildiği gün, “ 24 Ocak Tehlikedeki Avukatlar Günü” olarak anılıyor.
2012 yılında da Tehlike Altındaki Avukatlar Günü, Türkiye’ye ithaf edilmişti.

7 yıl aradan sonra Avrupa Demokrat Avukatlar Birliği (AED), Dünyada İnsan Hakları ve Demokrasi İçin Avrupalı Avukatlar Birliği (ELDH) ile Avrupa Barosu İnsan Hakları Enstitüsü (İDHAE) bu yıl da 24 Ocak Tehlikedeki Avukatlar Günü’nü Türkiye’deki avukatlara ithaf etti. Türkiye; İran, Filipinler, Bask, Honduras, Çin ve Mısır’dan sonra “ikinci kez” Tehlikedeki Avukatlar Günü’nün ithaf edildiği tek ülke oldu.
24 Ocak’ta Galatasaray Meydanı’ndan Baro binasına kadar İstanbul Barosu’nun düzenlediği yürüyüşte 10 ayrı Baro Başkanı ve avukatlar sokaktaydı…

İstanbul Barosu önünde konuşan İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu “Buradan bütün dünyaya ilan ediyoruz ki, hiçbir baskıya boyun eğmeyeceğiz. Tehditler bizi yıldırmayacak... Asla sinmeyeceğiz. Bizi büyüten öykülerimizin yol göstericiliğinde daima demokrasiye ve insan haklarına sahip çıkacağız. Genlerimizdeki mücadele azmini hep diri tutacağız. Çünkü biliyoruz biz: Evet sesteki nefes avukatlardır ama avukatların sesi kesilirse yurttaşların da nefesi kesilir. Kesmeyiz biz, biz avukatız. Biz avukatız ve bir gün herkese lazım oluruz biz..." diyerek konuşmasını bitirdi.

Durakoğlu'nun konuşmasından sonra Adana Barosu Başkanı Av. Veli Küçük, Antalya Barosu Başkanı Av. Polat Balkan, Aydın Barosu Başkanı Av. Gökhan Bozkurt, Bursa Barosu Başkanı Av. Gürkan Altun , Diyarbakır Barosu Başkanı Av. Cihan Aydın , Hatay Barosu Başkanı Av. Ekrem Dönmez, İzmir Barosu Başkanı Av. Özkan Yücel, Mersin Barosu Başkanı Av. Bilgin Yeşilboğaz, Tekirdağ Barosu Başkanı Av. Sedat Tekneci, Antalya Barosu Başkan Yardımcısı Av.Cenk Soyer, Gaziantep Barosu Başkan Yardımcısı Av.Bülent Duman'da bir konuşma yaptılar..
Madrid’de Atocha Caddesinde katledilen avukatları aklımızdan çıkarmadan, bir kişi aleyhine gerçekleştirilmiş de olsa, tek bir barbarlıktan etkilenmeyecek hiç kimse yoktur.  
Madrid’deki Atocha caddesinden yola çıkmış gibi Türkiye’de İstiklal Caddesindeki İstanbul Barosu önünde toplanan avukatlar; öldürülen, katledilen, hapiste bulunan meslektaşlarından aldıkları güçle faşizme karşı omuz omuza yürüdüler…
Yürüdüler…