Yazmamışım.
Hayli zaman oldu.
Okuyucum da yabana atılır gibi değil!
Önder'den arayan soranda olmadı.
Ereğli'ye de gelemedim .
Yıllar oldu.
Yıllar yorgunluğuma dolandı.
Eski Eylül yazılarıma göz gezdirdim.
Taze fındık son günlerini yaşıyor olmalı.
Kestaneler olmak üzere her halde.
Serinlemiştir artık akşam üzerleri.
Deniz sezonu kapanmıştır besbelli.
Balık.
Bollaşmıştır eminim.
Hele de okul yolları şimdi.
Liseliler iniyordur; Meydan başından aşağı.
Ereğli'yi düşünüyorum gözlerim kapalı!
Okulu kırıp sahil kıyısına kaçmayandan öğrenci olmaz!
Denizin kokusunu içine çekmeyenden.
Çay bahçelerinde sevgilisinin elini tutmayandan.
Ereğli.'yi düşündüm gözlerim kapalı.
Yahudi züğürtleyince eski defterleri karıştırırmış.
Eski yazılarımı karıştırdım.
Anılarımı da!
Bir zamanlar zehir zemberekti onlar.
Bu gün tatlı-bal oldu.
Benim ki de ne menem milliyetçilik!
Ereğli milliyetçiliği!
Nedendir acaba?
Köklerime sahip çıkmakmı dersiniz?
Yoksa ben bir aborjinmiyim?
İstanbul'un yaptığı asimilasyon işe yaramadı mı dersiniz?
Ne derseniz deyiniz.
Dünya'nın bir tarihi var.
Ülkelerinde tarihi var.
İnsan.
İnsanın da bir tarihi olmalı.
Bende kişisel tarihimi talan etmemeğe çalışıyorum.
Büyük dedemden bana kadar uzanan.
Benden kızımın teslim alacağı anıları derliyorum.
Bu günlerde Kızım Dilara'nın Sosyolog olmasının mutluluğundayım.
Devletin sosyologlara kadro vermediğini öğreniyorum.
Şuna da bakın!
Yılda beş bin sosyolog mezun oluyor.
Devlet yerinde duruyor.
Toplumda karman-çorman!
Anlaşılmayı bekliyor!
Evet.
Hayli zaman oldu yazmayalı.
Baktım.
Devran aynı devran.
Üstüne birde Ereğli'de gelen haberlere göre genel bir mutsuzluk hali.
Bende de.
Şarkının dediği gibi.
Herkesin bir derdi var durur içerisinde!
Ne dersiniz?
Bu yazı.
Aylardan eylül olduğu için mi?