Karlar düşer.

Yılda birkaç kez buralara.

Yani İstanbul’a.

Her şey  donar olduğu yerde.

Siyaset.

Yoksulluk.

Gelecek kaygısı.

Trafik çilesi.

Çekler,senetler,ödenemeyen krediler.

Beyaz örtü olanca soğuğa rağmen yürekleri ısıtır.

Duygular debreşir.

Herkes olduğu yerde.

Elindekine sarılır.

Sıksıkı.

Mutluluk anlardadır.

Ve mutludurlar.

İstanbul  şu aralar böyle.

Belki bu yazı okunurken  kar  çoktan erimeğe başlar!

Yaşattığı duygular bunlardır ama.

Sevgi vardır,hoşgörü  vardır,dostluk vardır.

Sıcak çorba mutluluktur.

Başı okşanan bir kedi bile.

Duygular popülerlikten kurtulmuştur.

Öylesine yalındır.

Sahtelikten uzaktır.

Oysa hep öyle olunabilse.

Ereğli.

Siz  de farklı değilsiniz bu aralar.

Kar sizi de kuşatmış anlaşılan.

Kestane her eve girmiştir.

Kara lahananın hiç yoksa  dolması,mancarı vardır.

Bizim köylerin pırasası çok güzeldir.

Turşusuda vardır  sofralarınızda.

Kar yağıyormuş usul usul.

Denizin üstüne.

Çarşıya her inen seyrediyor değilmi bu  manzarayı?

Baktım.

İki ayı geçmiş yazmayalı.

Son yazımı ikibine yakın okur tıklamış!

Her birine teşekkürler.

Ben Ereğli’yi unutmadım da.

Önder’dekiler unuttu beni galiba!

Bir hatırlatın.

Bir değerlilik gösterin.

Bir avuç kestane gönderin!

Hiç biri önemli değil de.

Arada bir selam gönderin!

Öyle ya!

Ereğli’nin beni unutmadığını bileyim!