Seçim kapıda ama dışarıda ses yok iz yok…

Yok Yok…

Yok olmuş bir kentin kasabalaşmış hali sanki yaşadığım yer!!!

Bugün çarşıda yürürken birden kent olma yolunda ilerlerken tökezlemiş ve kasabalaşmış bir yerde yürüdüğümü hayal ediverdim fakına varmadan…

“Ortalıkta dolaşan gençler yok, esnafların hepsi ihtiyarlamış, dükkânlar köhne, ticaretin tadı tuzu yok,kimsenin çocuğu geri dönmemiş, okuduğu yerde kalmış, koşuşturan çocuklar yok, yok yani yok”

İçim titredi bir anda öyle fena oldum ki aman dedim Kamuran kendine gel…

Kendime geleyim gelmesine de düşündüm sadece Ereğli’miz mi bu halde…Türkiye almış başını gidiyor.

Hele ki Kandilli’miz.

Hep derdim ülkenin her geçen gün gelişmeyip gerilediğine gelişmenin sadece beli merkezlere toplandığına, kültür düzeyinin düştüğüne en iyi örnek olmuştur Kandilli.

Öyle acı verici bir öyküsü var ki Kandilli’nin…

Neydi ne oldu…

Sokaklarında cıvıl cıvıl insanlar,kapı önlerinde komşular,bisiklete binen genç kızlar,balolar,tiyatrolar,sinema seansları,konserler,canım Aşağı Kndilli Plajı,Alacağzı Plajı,Çamlı…

Büyük bir kültür yok olmuş geçmişe gömülmüş.

Bilenler bilir Kandilli’nin eski halini. Ereğli’den kalkıp Kandilli ’ye gezmeye gelirdi insanlar.

Bambaşka bir hayat vardı.

Ekonamamız vardı mesela. Eki’nin satış yeri.Sabahları ekmek almak için sıraya girerdik.Eve gidene kadar ekmek yarıya inerdi tırtıklamaktan.Öyle lezzetliydi ki.

O mabel çikolatalar…

Harçlıklar biriktirilir mahalle çocuklarıyla hep birlikte toplanır almaya giderdik.

Bir büyük mabel alır paylaşır yerdik.

Evcilik oynardık mesela. Hatırlıyorum ilkolula giderken yiyecekli evcilik oynayacağız diye anlaşırdık.Herkes evden birşeyler getirirdi.Annesi kızanlarda mutfaktan aşırır yine getirirdi.Bir de bebeklerimizi alır annelerimizden kumaş iğne iplik isterdik.Hem yerdik hem de bebeklerimize o yaşta kıyafetler dikerdik.

Tiyatro kurardık mesela mahalle arkadaşlarıyla.Bilgisayar yok tabi.Davetiyeleri elimizle yazar dağıtırdık.Senaryoyu kendimiz yazardık.

Ha bir de dönem ödevlerimiz olurdu.İlla Meydan Lorousse’tan yazılacak ya mahallede 2 evde vardı.Çökerdik o evlere saatlerce ansiklopediden yazardık. Ellerimiz ağrırdı. Herkesin kapısı hepimize açıktı.

İlkokulun her yeni açılış döneminde mahalle ki evlerin kapısı çalınır eller öpülür harçlık,mendil,çorap,kurdela,kuruboya (benim kuruboyalarımı rahmetli Erol Amca “Erol Sağtekin” hazır ederdi.

Böyle bir yaşamı çocuklarımıza yaşatamadık.İmkanı var mı…

Yok işte.Yok…

İleri gidemiyoruz,

Geriliyoruz…