Bıktı-bıktık/bıktılar!

Bıkkınlık öyle bir katsayı yaptı ki, dayanılır gibi değil.

İç dünyadaki akıl “defol git!”

Gitsin!

Bir daha gelmemek üzere gitsin!

Tamam da!

Ya yerine gelen, ya da gelecek olan?

O kim?

Öyle çok gördük gelen ve gidenleri.

Gideni bile aratanlar olmadı mı?

“Pes yani!” demedik mi?

Kimler gelip kimler geçti de, iz bırakan kim oldu?

Hangisini özlem ile andık/anabildik?

Var mı iyisi?

*

Genelleme yapar isek şu açıktır ki; atasözlerini doğru çıkmıştır o da gelen gideni hep arattırmıştır.

Yok ki istisnası!

Soldan say!

Sağa geçip say!

Ortası yanı yancısını üst üste koy!

Görünün fotoğraf ne?

Aratıyorlar!

Ne yazık ki bu durum böyle!

*

Şimdi herkes yangınlarda.

Diyoruz ki, felaket gibisin çek git de kurtulalım.

Gidiyor işte.

Topladı tasını tarağını.

Kıçına posta pulunu da yapıştırdık bile.

“Hayde!” çekmeye hazırlanalı çok oldu.

Ama…

Çizin bir kenara ki, bu gelen bundan daha iyi olmayacak.

Bu işin cılkı çıktı, dünya bir oyuncak oldu.

Oynuyorlar toplumla.

Kapitalizm sınırsız bir sömürünün çarkını döndürdükçe döndürüyor ve o rant hırsı sınırları değil zorlamak, çoktan aşıp geçti bile.

Sadece bir gramlık virüs ile 7,8 milyar insanı nasıl da hapsetti.

Nasıl maske taktırdı.

Bu şimdilik.

Ya yeni gelen ne yapacak?

Sanmayın sakın iyi olacak diye.

Bu yaşananlar daha iyi günlerimiz olmasın sakın!

Bunlar… Bunlar… Bunlar…

İnanın ki, yakın bir zamanda kafamıza astronot kasklarını geçirecekler ve sırtımızdaki oksijen tüpü ile hava aldıracaklar bize.

Hava satacaklar bize hava.

Allah’ın havasını.

Gidiş o gidiş…

Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir!