Eşsiz Önder Mustafa Kemal;  Kurtuluş Savaşı’nın ilk meşalesi ni 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkarak yakmıştır.   Sivas ve Erzurum kongrelerinin ardından da 23 Nisan 1920’de Ankara’da   TBMM’yi toplarken, “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir” demiştir. Mustafa Kemal’in  1922’nin 26 Temmuzunda “Ordular İlk Hedefiniz Akdeniz’dir” emri ile Büyük Taarruz Başlamış ve 30 Ağustos’ta kazanılan savaş 9 Eylül’de İzmir’de düşmanın denize dökülmesiyle sona ermiştir.

29 Ekim 1923’de de, Türkiye Cumhuriyeti ilan edilmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti’nin destanının 4 ana başlığı budur.

Tarihe “kurtuluş” ve “özgürlük” mücadelesi  olarak geçen yıldönümleri de  coşkumuzdur, heyecanımızdır, umudumuzdur, yüreğimizdir.

Bu tarihleri bize yazıp vererek emanet eden tüm ulusal kahramanlarımızın anıları önünde bir kez daha saygı ile eğilenlerden biri olarak, önümüzdeki 30 Ağustos Zafer Bayramı’nda ülkemizde nasıl bir heyecan yaşanacak merakla bekliyorum.

Ne gariptir ki, son yıllarda bizim bu şanlı tarihimizin yıldönümlerinde “bayram kutlama hevesimiz” hep kursağımızda bırakıldı.

Bayram kutlayamıyoruz.

Kutlatmıyorlar.

Neden peki?

 

19 Mayıs’ta  Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı’nın yıldönümündeki ilk Pazar günleri halk yürüyüşleri yapardık kolkola. Pazar gününn sabahında meydanlar dolar, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganları ile yürürdük.

Kim neden rahatsız oldu?

Biz öyle değil miyiz?

Yani Mustafa Kemal’in askeri.

Öyleyiz.

Biz vefasız değiliz.

Nankör değiliz.

Atalarımıza bağlı ve bizi esaretten kurtarıp özgürlüğümüze kavuşturanlara minnet borcumuzu hep ifade ederiz.

Şimdi o bayramlar yok.

Yürüyüşlerimiz de…

4-5 sene önce 29 Ekim’i Ankara’da kutlamak için gece yola çıktığımızda otobüsümüzün önü Gülüç’te kesildi ve sabaha kadar tutulduk orada.  Göndermediler Ankara’ya Anıt Kabir’e bizi.

Neden?

Biz bu ülkenin vatandaşı olarak Cumhuriyeti kuran Eşsiz Önder Gazi Mustafa Kemal’e saygımızı ifade etmeye neden gönderilmedik?

Suçumuz ne?

 

Ve şimdi…

30 Ağustos 1992’nin yıldönümünde yine mi bayram kutlayamayacak ve fener alayı düzenleyemeyecek miyiz?

Ellerimizde Türk Bayrakları ile meydanlarda coşkumuzu paylaşacak mıyız?

 

Anlaşılan o ki bu yıldönümünde de meydanları bize açmayacaklar.

Bizim Ay Yıldızlı Bayrağımız ve Mustafa Kemal’imizle biraraya gelmemiz sakıncalı bulunacak.

Yürütmeyecekler.

“Otur oturduğun yerde” diyecekler.

İşte bu olmadı.

Olamaz!

Olmamalı….

15 Temmuz’da yaşanan kanlı ve alçak darbe girişimine karşı “Egemenlik Milletindir” sözünün çevresinde “demokrasi” de buluşmanın erdemi de gölgelenecek.

Umarım büyük bir hayal kırıklığı yaşanmaz.

Ne Cumhuriyetten.

Ne Büyük zaferden.

Ne TBMM’nin açılışının yıldönümünden

Ve de ne Atatürk’ün Samsun’a ayak basışından rahatsız olunmaz.

Umarım!

 

Ama tahminim o ki “umarım” sözü boş.

Yine hayal kırıklığı yaşanacak.

Meydanlar ada, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganlarının atılmasına “hayır” denilecek.

Korkum o!

Korkum bu kez haksız olsun.

Bu kez !