“Mapushanelere güneş doğmuyor”lu günlere dört nala koşuyoruz.

Bile bile lades diyerek kendimizi hapsedeceğiz.

Yine dört duvar arasında tıkılmaya az kaldı çünkü.

Günlük vakalar buna işaret ediyor.

Şu anki süreç diyor ki, ey insanoğlu sen ki öncelikle kendi sağlığını, sonra aileni, ardından tüm toplumun canını hiçe sayacak kadar yolunu şaşırdın.

Ve de bu ısrarını sürdürüyorsun.

Al sana ceza.

Hapissin!

*

Görünün köy kılavuz ister mi?

Çünkü.

“Bana bize bir şey olmaz!” diyebilecek kadar gözümüz kara bizim.

Hatırlar mısınız bir televizyon programında fahişe kılığına giren bir kadın “Ben AIDS virüsü taşıyorum” diye uyardığı erkekten “Bir şey olmaz!” yanıtı almamış mıydı?

Aradan onca yıl geçti.

Değişen ne?

Yine aynı terane!

“Bişeycük olmaz!”

*

Elbette olur.

Hem de öyle olur ki!

İşkence çeke çeke ölürsün.

Nefes alamazsın.

Kuru öksürük koparır bir tarafını.

Sen ölsen bir şey değil de, eşini, anana, babanı, çocuğunu, kardeşlerini de bu hastalığın pençesine düşürürsün.

*

Bu kadar gözü kara kim olur?

Tek kelimelik yanıt: cahil!

Cahil olmasa bunca uyarıya rağmen, virüse meydan okur mu?

Bu işin bilimini yapanlar bile korunmak için onca önlem alıp virüse yakalanıyorsa şu bizim sokakta dolaşırken maske takmadan, sosyal mesafeye dikkat etmeden, hijyen koşullarını iplemeyene ancak cahilin cahili denir.

Cahillik böyle bir şey.

Cahil takmaz kanunlar ve kuralları.

Yüreği cahil cesareti ile beslendiği için meydan okur kendi kendine.

Sonra.

Ya bir kör kurşunla ya da virüsün bedeninde yılan gibi ilerleyip her tarafını kesip parçalaması ile ölür.

*

Aman aman aman.

Siz siz,

Biz de biz olalım.

Şu cahillerin gittikleri yola şu veya bu sebeple sapmayalım.

Biliyoruz ki bu gibiler beyinsizliklerinin emrettiği yolda insan gibi yaşamayarak ölecek.

Biz ise Allah’ın verdiği şu güzelim hayatı; özgürce, eşitçe ve de sevgiyle besleyerek yaşayalım.