“Öyle mi derler tombul gelin öyle mi derler,

O beyaz gerdana da yavrum yayla mı derler…”  sözlerinin yer aldığı  bir türkü kulağınıza çalındığında kim gelir aklınıza?

Ben en son Hamiyet Yüceses’ten dinledim.

Ya siz?

Hatırlatınız mı türküyü.

“Öyle mi derler tombul gelin öyle mi derler..”

Peki, aklınıza hiç  Mehmet Korkmaz geldi mi?

 

Eski plaklar ile ilgili bir etkinlik düzenlenen geceye katıldığımızda, “Mehmet Korkmaz’ın plakları var mı?” diye sormuştum.

“O da kim?” dediler.

O kim mi?

Bu ifade aynen Nil İbrahimgil’in Neşet Ertaş ile ilgili söylediği söze geldi.

Yani olmadı.

Neşet Usta’yı tanımayan mı olur.

Ama kendini şarkıcı diye adlandıran biri de “O da kim?” demişti.

Neyse…

Açıklayayım o zaman.

Mehmet Korkmaz demek plak demektir.

Mehmet Korkmaz  Ereğli demektir.

Mehmet Korkmaz  türkü demektir.

Mehmet Korkmaz yerel kültür demektir.

Hele ki konu bir de plak ise Ereğli’de akla gelecek ilk isim Mehmet Korkmaz olmalıdır.

Çünkü…

Mehmet Korkmaz Ereğlili olup da ilk plak okuyan kişidir.

Namı da, “Kalaycı Mehmet”tir.

İlk çıkardığı plağın adı da, “Ah a benim sömsöm yavrum”dur.

Vefat etmeden önce kurduğu Papatya  Plak ile de müzik dünyasında bu bölgeye hizmet vermiştir.

 

Nereden geldi ki bir anda Mehmet Korkmaz adı aklıma?

Şundan;

Mükellefiyet dönemi ile ilgili kimin ne kadar bilgisi var bilemem de, bilenler için “Mükellefiyet” sözü köleliktir, acıdır, ölümdür, madenciliktir, emektir, cinayetlerdir.

Bu bölge iki kez yaşadı mükellefiyeti.

Gencecik çocuklar maden ocaklarına dipçiklerle indirildi.

İşçi sağlığı ve iş güvenliği cümlesinin bile telaffuz edilmediği dönemlerde, bu çocuklar ocaklarda öldü, pardon öldürüldü.

Kaçabilen kaçtı ocaktan.

Ama sadece kaçtı.

Ya sonrası.

Kaçak çocukların var ise eşleri yok ise anaları karakollarda rehin tutuldu.

 

Anlatması bile  o kadar çok zor ki.

Hele bir de madenci çocuğu iseniz yaralarınız depreşiverir ki, kanar da kanar.

Kanıyor da!

 

Kaynak kişisi Kütahya Tavşanlılı Recep Aydoğdu’nun olduğu “Mükellef Türküsü”nü dinlerken o yıllarda; “Tombul gelin”i bile söyleyemeden ocaklarda ölüp giden o çocuk madencileri  anımsadım.

İçim burkuldu bir kez daha.

Yutkunamadım.

 

MÜKELLEF TÜRKÜSÜ

Mükellef ilan oldu gelin dediler,
Cehennem deliğine girin dediler,
Yeni de kartımı elime de verdiler.

Aman da beyim, vay efendim, bu nasıl emir,
Kapandı kapılar, sürüldü demir.
Aman da beyim, vay efendim, künyem yazıldı,
İlet mezarlığına kabrim yazıldı.

Mükellefin önüne astılar bayrak,
Ankara’ya gitti gelmedi evrak,
Elli binliği verem sürgünden bırak.

Aman da beyim, vay efendim, bu nasıl emir,
Kapandı kapılar, sürüldü demir.
Aman da beyim, vay efendim, künyem yazıldı,
İlet mezarlığına kabrim yazıldı.

Mükellefin önünde yerli de kantarlar,
Anafora dadanmış gavur muhtarlar,
Mükelleften kaçanı sürgün yaparlar.

Aman da beyim, vay efendim, bu nasıl emir,
Kapandı kapılar, sürüldü demir.
Aman da beyim, vay efendim, künyem yazıldı,
İlet mezarlığına kabrim yazıldı.