Kaz dağlarında üç gün geçirdik.

Bu üç gün içinde, Ezine Yavaşlar Köyü’ndeki tepelerde dev gibi kayaların arasında yaptığımız yaklaşık 2 saatlik yürüyüşte 1  gram bile terlemedim.

Ekipteki hiç kimse de terlemedi.

İlginç!

Oysa bağ bahçede çalıştığımda 5 dakikada seller gibi olan bedenim, orada tık demedi.

Neden?

Nem!

Orada nem yok ki.

Çıktığımız o tepelerdeki kalelerin surlarında gezinirken, volkanik özelliklerinden dolayı dört bir yanının kayalarla çevrili arazide keçilerle yoldaşlık bile yapmış iken, terlememek üzerine çok konuştuk.

Kaz Dağları.

*

Kaz dağlarının bakir kalmış/kalabilmiş bölgelerinde doğa sevgisinin kokusunu almak, hissetmek ve yaşamanın keyfiyle bir çok gözleme sahip olduk.

Bölgede şehre göç çok yoğunlaşmış.

Sebep?

İş, ekmek, aş!

Köylerde, aynen  bölgemizdeki köyler gibi pek genç kalmamış.

Özellikle gençler şehre ve şehirlere giderek nafakasını çıkarmaya çalışırken, köyler yaşlılara teslim.

35/40 haneli köyde ne olur ki?

Köyde olmayan teke şey korona.

Covid 19 girememiş köylerine.

Çünkü ne gelen var ne de giden.

*

İlgimi çekti, büyük şehirlerden en az 10 dönüm arazi satın alıp çiftlik kuran gruplar var Kaz dağlarının köylerinde. Birkaç aile bir araya gelip bu köylerde araziler satın alıp, daha modern ve kullanılabilir köy evleri inşa edip tası taraklarını toplayıp yerleşiyorlar.   

Güneş enerjisini tercih edenlerde var.

Atölye kuruyorlar.

Hobi bahçeleri ile başlayıp organik tarımda  yol alıyorlar.

Hatta gidip göremedik ama, Bitki Ablaları da var köylerin.  Kadın kadına arazi satın alıp, bu alanda hiçbir kimyasal kullanmadan 100 ün üzerinde ot yetiştirip, ambalajlayarak satışını yapan gruplar da Kaz dağlarını kendilerine mesken eylemiş.

İlk kez orada duydum ki, şeker otu bile varmış.

Üretimi düşünüyor insanlar.

Hani izleyenler bilir; Yüksel Aksu’nun yazıp yönettiği Entelköy EfeKöy’e karşı filminin çok şaşırtıcı  gerçeğini gördük Kaz dağlarının köylerinde.

Yani, akın var akın!

Köylere akın var.

Doğası güçlü köylere.

Ki, o köylerde kanalizasyon ve su şebekesi de yok.

Ama, mesele değil.

Her şeyin çözümü var.

Yine de şehirden kaçıp köylere gidenlerin birinci amacı, üretim ve huzur.

Sevgi.

Dayanışma.

Ortak yaşam.

*

Son not. Köylerde bana tesadüf etmedi herhalde, büyükbaş hayvan görmedim.

Dağ taş tepe,  ağırlıklı olarak keçi.

Bembeyazlar.

Nasıl da güzeller.

Bir de koyun!

*

Kaz dağlarında yaşam, cennetin fotoğrafı sanki.

Böylesine bir cenneti cehenneme çevirenlere ne demeli?

Sustum!

Siz söyleyin ne demeli?