Kdz.Ereğli’de düzenlenen çeşitli üniversitelerden eğitimci ve öğrencilerin katıldığı, ‘Söz Çalışma Ekonomisi Öğrencilerinde’ adlı öğrenci kurultayında konuşan Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay,  ülkede günde 176 iş kazası, 3 can kaybı, 5 işçinin iş göremez duruma geldiğini hatırlatarak, “Bu olayların yüzde 97’si örgütsüz olunan işyerlerinde yaşanıyor ve ağırlık noktası madenler ile inşaatlar. Ülkeyi yönetenler ve sendikacıların rakamları azaltması gerekir” dedi.

 

Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Pevrul Kavlak, 12 Eylül tarihinde sendikaların itibarsızlaştırılarak silindir gibi ezildiğini hatırlatarak, “12 Eylül tarihinde nüfusumuz 46 milyon, çalışan 4.5 milyonun 2.5 milyona yakını sendikalı. Şimdi nüfusumuz 75 milyon sadece kayıtlı çalışan 12 milyonun üzerinde sendikalı işçi sayısı 1 milyon 200 bin, toplu sözleşmeden yararlanan işçi sayısı ise 700 bin. Bu tabloyu karşılaştırın biz bu tabloya çöküş diyoruz” sözleri ile konuştu.

 

Türk Metal Sendikası'nın Uludağ Üniversitesi işbirliği ile 25-26 Nisan tarihleri arasında düzenlediği, "Söz Çalışma Ekonomisi Öğrencilerinde-Öğrenci Kurultayı" Ereğli Büyük Anadolu Otel'de başladı.

 

“BİR TAKIM FİKİRLER ORTAYA ÇIKACAK”

Saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunması ile başlayan kurultayda konuşan Uludağ Üniversitesi İktisadi Daireler Bilimler Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkiler Bölüm Başkanı Prof.Dr.Serpil Aytaç, yaklaşık 6 ay önce Türk Metal Sendikası'nın öğrenci kurultayı hazırlayacağına dönük bir girişimi bulunduğunu hatırlatarak, "Bölümümüzde değerlendirme yaptık. Akademik değerlendirme sonrasında amacı bizim bölümümüzde örtüştüğünü de hesaba kataraktan bir organizasyonu harekete geçirdik. Düzenleme kurulu oluşturduk bu kurul Türkiye'de çeşitli üniversitelerdeki bölümlerle irtibata geçtiler. Öğrencilerimiz sendikacılığı nasıl gördüklerini anlatmaya çalışacaklar ve bu toplantı sonrası bir takım fikirler ortaya çıkacak" dedi.

 

KUŞAKLARA DİKKAT ÇEKTİ

Erdemir İnsan Kaynakları Genel Müdür Yardımcısı Kaan Böke, yaklaşık 2 yıldır bu görevi sürdürdüğünü belirterek, 4 tip kuşak bulunduğunu ve bu kuşaklar arasında farklılıklar bulunduğunu belirterek, "Baktığınızda bu kuşaklar arasındaki farklı düşünce yapısı, karakter artık gerek iş gerekse toplumsal hayatta insanların birbirleri ile ilişkilerini etkilemeye başladı. İnsanların birbirlerinin özelliklerini bilerek yaklaşmaları gerekmektedir" sözleri ile konuştu.

 

“GÖZLERİM ARKADA GİDER”

Kdz.Ereğli Belediye Başkanı Hüseyin Uysal, Türk Metal Sendikası ile Uludağ Üniversitesine organizasyondan dolayı teşekkür etti, Ereğli'ye bir kongre merkezi kurulmasını en çok isteyenlerden biri olduğunu belirtti. Uysal konuya ilişkin açıklamasında şunları söyledi: “Yılda 30-40 kongre yapılmayan bir şehir bırakamazsam gözlerim arkada gider çok üzülürüm. Her türlü felaketlerden kurtulmanın tek yolu vardır o da eğitimdir”

 

“SENDİKALARI SİLİNDİR GİBİ EZDİ”

Türk İş Genel Sekreteri ve Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Pevrul Kavlak, eğitime büyük önem verdiklerini söyledi. Üniversitelerin sendikalar ile uzun zamandır ayrı kaldığını belirterek sözlerine başlayan Kavlak şunları söyledi: "Sendikaları silindir gibi ezen itibarsızlaştıran güçsüzleştiren 12 Eylül'ü buradan tartışmayacağım. Bizim bulunduğumuz mevkiler yakınma değil çözüm yerleridir. 12 Eylül bütün örgütlenmeleri hedef alırken önce sendikaları en büyük düşman ilan etti. Ne yazık ki direnemedik, güçsüz kaldık, toplum ile bağlantıları kopardık her yer içine kapandı yalnızlaştırıldı. Giderek etkisizleştirildik üniversitelerde öyle sendikalar da öyle. Kendi dünyamız içine hapsolduk.

 

“TEK SORUMLUSU BİZ MİYİZ?”

Genel bir eleştiri yapmadan önce çuvaldızı sendikalara batırmak istiyorum 12 Eylül tarihinde nüfusumuz 46 milyon, çalışan sayası 4.5 milyon sendikalı işçi sayısı 2.5 milyona yakın. Şimdi nüfusumuz 75 milyon sadece kayıtlı çalışan sayısı 12 milyonun üzerinde sendikalı işçi sayısı 1 milyon 200 bin, toplu sözleşmeden yararlanan işçi sayısı ise 700 bin. Bu tabloyu karşılaştırın biz bu tabloya çöküş diyoruz. Peki bu çöküşün tek sorumlusu biz miyiz, sendikalar mı? Elbette değil. Bütün toplumun aktörlerinin bu tabloda payı var. Mesela medyanın, televizyonda kanalları açın bakın o kanallarda uzmanların ağzından çıkan sözleri dinleyin onlara göre sadece para çalışır, sermaye sermaye üretir ağızlarından bir kez bile emek, alınteri, işçi sözcüğü çıkmaz, hak, adalet hukuk duyamazsınız, onlar için borsa, döviz, kar vardır.

 

“İŞÇİNİN GÜVENİ AZALDI”

Sendikalar mücadeleyi örgütlenmeyi toplu sözleşmeyi engel sayarlar anayasal hak grevi bile gereksiz buldular. Bakın gazetelere ülkenin dört bir yanında grev var haber var mı? İş kazalarının en az olduğu yerler sendikalı işyerleridir. Gazetelerde göremezsiniz radyolarda duyamazsınız sadece medyada değil siyasi partiler de bu süreçte sendikalara karşı benzer tutumlar sergiledi. Sendikalar hep bedel almaya arka bahçesi yapmaya çalıştı yaptığına iyi yapamadığına kötü dedi. İşçinin sendikasına olan güveni azaldı, bunun günahı sendikacıların olduğu kadar sendikaları altına almak isteyen siyasilerdir. Dilimiz Türkçe bile geliştiriliyor dil bilimciler sadece dildeki değişikliklerden bile toplumsal algıların izlenebileceğini söyler. İşyerlerine bir bakın artık personel müdürlüğü kalmadı hepsi insan kaynakları oldu, Allah aşkına insanın kaynağı mı olur? İnsanlar personel olmaktan çıkarıldı, emek üretim kaynaklarının basit bir unsuru haline geldi. İşçi sağlığı ve iş güvenliği yasası değiştirildi adı iş sağlığı ve güvenliği oldu bu kadar önemli bir yasada işçinin adı bile geçmiyor.

 

“ARTIK ALGI DEĞİŞTİ”

Bu basit bir unutkanlık, ihmal, iyi niyetli bir hata değildir artık algı değişmiştir. Artık önemli olan işçinin değil işin güvenliğidir, işçinin değil işin sağlığı önemlidir. İşçi denmiyor takım üyesi deniyor. İşçi tek başına bir değer olmaktan çıkarılıyor bu değişim ve dönüşüm tehlikeli bir gidişin işaretidir. İşçinin körleştirildiği bir geleceğin işaretidir. Buraya yakınmak için gelmedik meclisin duvarında bir yazı vardır, 'hiçbir mazeret yapılış bir işten daha iyi değildir' ben bu sözü destur sayarım. Geçmişi bırakıp bugüne ve geleceğe bakacağız. Geleceğe bakmak için bizim bilime, üniversitelere ihtiyacımız var. Bizim bilim ve üniversitelere ihtiyacımız var. Kazanmak için güçlü olmak yetmez hazırlı olmak gerekir.

 

“IŞIĞA İHTİYACIMIZ VAR”

O yüzden çıkabilecek tehlikelere karşı önlem almak için yakılacak ışığa ihtiyacımız var. Işık olmazsa göz bir işe yaramaz. Üniversiteler artık bu toplumun ışığı olmalıdır hayatta en hakiki mürşit ilimdir sözüne sahip çıkmalıdır yoksa bizi bekleyen tehlikelere karşı hazırlıksız yakalanırız. Umut sizsiniz, umut biziz, sihirli kelime umuttur. Durduğumuz yere göre gördüğünüz de değişir. Üretim temsiliyet açısından iki taraflı bir süreçtir, işveren sermayeyi sendika emeği temsil eder. İşçi her şeyden önce bir insandır, hem de an hakikisindendir. Kutsal emeği yaratan işçidir, o emekçilerin insanca çalışıp yaşamak haklarıdır. Bize anlatılanların aksine insanca çalışıp insanca yaşamak asla hayal değildir, eğer insan hakları, demokrasi, eşitlik varsa bu mümkündür. Bakın demokrasi ve adil ücret sıralamalarına. En üst sıralarda hep aynı ülkeleri görürsünüz, İsveç, Norveç, Finlandiye Danimarka diye gider bu ülkelerde demokrasi olduğu için örgütlenmenin önündeki hiçbir engel yoktur bu sayede ücretler adil, ücretler adil olduğu için de vatandaşlar mutludur. Hayatın amacı mutlu olmak ise demokrasi olmalıdır. Türk Metal Sendikası olarak olaya bu şekilde bakıyoruz.

 

“ÜRETMEK, KAZANMAK”

Biz işverenin üretim sürecindeki sosyal ortağımız olarak görüyoruz bizim sloganımız şudur, üretmek, kazanmak ve kazandırmak istiyoruz. Burada dışlama yoktur bir sermayeyi, işvereni ve temsilcisini yok saymayız onları sosyal ortak olarak görürüz. Üretemezsek kazanamayız. Bir tek şey istiyoruz o da adalet. Bizim gerçeklere ve bu gerçeklerin emrettiği adalete ihtiyacımız var, gerçek nerede ise adalet oradadır. Biz hiçbir zaman ücret sendikacılığı, siyaset sendikacılığı yapmadık biz sosyal sendikacılığın öncüsüyüz.  Çalışan kadar ailesinin de yanındayız. Sosyal sendikacılık paylaşarak acıyı azaltmak paylaşarak sevinci çoğaltmaktır. Bizi biz yapan bizi en büyük en güçlü yapan işte bu özelliğimizdir. Türkiye'nin en büyük 10 sanayi kuruluşundan 8'i metal iş kolundadır hepsinde Türk Metal Sendikası örgütlüdür. Türk Metal sadece en büyüklerde değil nerede bir metal işçisi var ise oradadır. Bakınız Türkiye'de 110 kadar sendika var, tüm iş kollarında örgütlü 1 milyon 200'e yakın işçiden sadece 700 bini toplu sözleşmeden yararlanıyor, bunun 170 bini Türk Metal'in üyesidir, yani örgütlü her 4 işçiden biri Türk Metal'dendir" dedi.

 

“EMEKÇİLERLE YOLUNUZ BİRLEŞİR”

Öğrencilere seslenen Kavlak konuşmasını şu sözlerle tamamladı: "Bilmek öğrenmek katkı koymak isteyen herkes bizlerin dostudur. Sendikalarımızın kapıları bilimsel araştırmalar için sonuna kadar açıktır. Hayatınız boyunca emek için mücadele edin adalet için savaşın, dürüstlükten ayrılmayın yolunuz bir gün emekçilerle birleşir. Bu kurultay bir ilktir ve önemlidir. Umuyorum bu kurultay üniversiteler ile sendikaların akademik ile emeğin yeniden bir araya geldiği yeniden yürümeye başladığı bir dönüm noktası olur, umudumuz çok beklentimiz yüksek. Bizim için çok anlam ifade eden bu kurultayın gerçekleşmesinde emeği geçen herkese teşekkür ediyorum"

 

“2-3 KERE SORDUM”

Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay da son haftayı Antalya’ya 3 kere Ankara, İstanbul, Adapazarı, Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı, Başbakan, mecliste grubu olan siyasi partilerin genel başkanları ile görüşme yapma toplantı yapma imkanı buldukları hatırlatarak, “Bugünkü toplantıyı dün akşam (Perşembe) bize söylediler. 2-3 kere sordum İstanbul'a gitmemiz lazım cevap vermedi abi gelmen lazım dedi. 2-3 Kere tekrarladı 6'da yola çıktık arabada giyindik huzurunuza geldim. Salona bakarken ne düşünmem ne anlatmam gerekiyor diye düşündüm. Pevrul kardeşime değerli hocalarına bu gençlerle Türk-İş'i bizleri buluşturduğu için kurumum ve şahsım adına teşekkür ediyorum.

 

“ŞİMDİ ORAN YÜZDE 40”

Bundan çeyrek asır evvel işçinin çocuklarının yüzde 2'si üniversiteye gidiyordu. Şuanda bu rakam yüzde 40'ın üzerinde, ben üniversite bitirme imkanı bulmadım 78 senesinde demiryollarında tren fabrikasında işyeri temsilcisi oldum, 1982'de profesyonel mali sekreter oldum sene 90 da Adapazarı'nda şube başkanı oldum, 99'da Demiryolları Genel Başkanı oldum, 2002'de Türk-İş'in Eğitim Sekreteri oldum, 3 dönem Türk-İş'in mali sekreterliğini yatım 8 aydır da bu 62 yıllık dev bir çınarın Genel Başkanlığını yapıyorum. Çok uzun bir dönem geçti başladığım zaman saçlarım böyle değildi gözlerim iyi görüyordu benim üniversitemde baya bir bedel ödedik geldiğimiz nokta bu. Yaradana şükür ediyorum.

 

“ÇOK ÖNEMLİ”

Türkiye'deki 62 yıllık bir kurumun 800 bine yakın üyesi olan bir kurumun genel başkanlığını yapmak o kurumun başında olmak benim için ailem için işçi topluluğu için çok önemli. 3 Evladım var 2'si üniversite mezunu diğeri 1 ay sonra bitirecek. İşçinin çocuğunun okuması için bulunduğum noktada ben hangi katkıyı sağlarım diye önüme bir hedef koydum. Türk İş önümüzdeki dönemde bugüne kadar 15 tane çalışma kongresi yaptı, en sonunu Gazi Üniversitesi ile yaptık Mayıs 15'inde de Kültür Üniversitesi'nde birinci çalışma kongresini yapacağız. Söylenecek çok şey var ama onun zamanı değil"

 

“ÖMRÜMÜZ YETMEZ BELKİ”

Öğrencilere seslenen Atalay, "Önümüzdeki günlerde inşallah okullar bitince ya beyaz yakalı olacaksınız ya sendikacı olacaksınız ya da o sendikanın üyesi olacaksınız belki bizim ömrümüz yetmez belki biz o noktalarda olmayacağız mahkeme kadıya mülkü. Katkı sağladığımız kardeşlerimizle evlatlarımızla övünme gayretinde olacağız" dedi.

 

“GEMİNİN ADI TÜRKİYE CUMHURİYETİ”

Atalay konuşmasını şu sözlerle sürdürdü: "Biz bu ülkede bir geminin içerisindeyiz bu gemide hepimizin değişik rolleri var biri gemiyi kullanıyor biri çarkçı biri kamarada görev yapıyor ama bu geminin adı Türkiye Cumhuriyeti gemisi. Bu gemiye bir zeval gelirse başına batan geminin lüks kamarası olmaz. Türk-İş'in bir öncülüğü var temsil ettiği insanlar kadar ülke önemli, işyerleri önemli, daha kaliteli nasıl üretiriz o önemli. Bu ülkede görevini yapan sigortasını ödeyen işçinin sosyal haklarını ödeyen, yaşayabileceği ücreti ödeyen çok işverenimiz var işyerimiz var ama maalesef onlar kadar da işyerlerinde sendikası olmayan işçi sendikalı olduğu zaman kapının önüne koyan işyerlerimiz var. Bu işyerlerimiz kamyonla para kazanıyor işe giderken kamyon üzerinde can veren tarım işçileri var. O kamyonun kasasında giden işçilerimizi kızlarımızı evlatlarımızı o otobüsün içine sokup sigortalı sosyal hakları gelişmiş şekilde işçi yapmak üzere çaba sarf ediyoruz. Zaman zaman bu ülkede bunun bedelini ödüyoruz ama bunun bedelini ödemek biz sendikacı için en zevkli iş.

 

“YÜZDE 90’I BU ÜLKEYİ İDARE EDENLERİN GÜNAHI”

Yıl 1980 senesi ülkenin nüfusu 44 milyon sendikalı 2.5 milyon, yıl 2014 ülke nüfusu 76 milyon sendikalı 1 milyon. Bu çarpık tabloda sendikacılığın günahı var mı var ama bunun yüzde 90'ı bu ülkeyi idare edenlerin günahı. Biz bu doğrultuda Türk-İş olarak zaman zaman noksan yaptığımız işler de oluyor ama bir arabanın dikiz aynasına bakarak yol almak mümkün değil, geçmişteki hataları telafi ederek yol almak lazım. Biz önümüzdeki süreçte Türk-İş öyle bir imkan olsa da Türk-İş'de görev yapan sendikacılar İngilizce bilmek mecburiyetinde olsa, böyle bir kural getirsek. Hiç şaşırmayın önümüzdeki günlerde o da olmak zorunda bu gemi böyle gitmez. Yıllarca yurt dışında ülkeyi böyle temsil ediyoruz tercümana soruyoruz anlatıyor biz cevap veriyoruz öyle sıkıntılı bir iş ki sırtlarımız ağrıyor. İnşallah bizden sonra gittikleri ülkede bu ülkeyi temsil ederken sendikaları temsil ederken 2-3 dil bilen sendikacılar bizim oturduklarımız koltuklara otururlar. O doğrultuda bizlerde sizler okulları bitirdikten sonra sendikalarda sizin o bölüm mezunlarına ihtiyacınız var. Biz zaman zaman o bölümden istifade etmeyi azaltmıştık.

 

CENNET KÖŞELERİNDEN BİRİ

Bu bölge Türkiye'nin cennet köşelerinden bir tanesi ama bu bölge bedel ödeyen bir bölge. Zonguldak Genel Maden İşçileri Sendikası'nın Genel Başkanı da burada bu ülkede günde 176 tane iş kazası oluyor 3 insanımız can veriyor 5 tane insanımız da iş göremez durumuna geliyor. Bunun yüzde 97'si örgütsüz olan işyerlerinde oluyor ağırlık noktası madenlerde ve inşaatlarda oluyor. Ülkeyi yönetenler sendikacılar bu verdiğim rakamları azaltmak durumundayız. İnsan hayatından önemli hiçbirşey yok, para olmaz bir ay sonra kazanırsın tuttuğunuz takım mağlup olur önümüzdeki hafta galip gelir ama maç bittiği zaman hayat maçı bir daha yoktur. Onun için biz sendikacılar ülkeyi idare edenler bu ülkede bugüne kadar 2 gün evvel Cumhuriyetin 94'ncü yıldönümü meclisin yüzde 99'u patron ve işverenlerden oluştu ülkenin nüfusunun yüzde 90 civarı çiftçi, emekli, memur, işçi, ama biz orada sağdan say soldan say 3 tane milletvekili göremezsiniz. Biz ne zaman orada güçlü bir şekilde temsil edilirsek biz içinde bulunduğumuz sıkıntı ve problemleri çözeriz diye düşünüyorum.

 

“BİZE HER YER TAKSİM”

Türk-İş haftaya Perşembe günü 1 Mayıs işçi bayramı, Türkiye'nin her yerinde olduğu gibi ana merkez Türk-İş'in Kadıköy. Türk-İş'in yapısı şöyle bizim için Türkiye'nin her yeri Taksimdir. Taksim diye bir takıntımız yoktur. Kim nerede istiyorsa orada kutlasın ama Türk-İş üyesinin şöyle bir yapısı var müsaade alınmadan bu kutlamayı yapmak Türk-İş'in yapısı buna müsait değil. O yüzden arkadaşlarımız yüzde 95'i işçi ve memur çocuğu geçen gün bir işçi kardeşim mektup yazmış ne olur başkanım bizim evlatlarımız ile sürtüşmeden müsade alınan bir yerde kutlayın dün öyle yaptık bugün de öyle yapacağız inşallah Perşembe günü de öyle yapacağız”

 

KATILIM YÜKSEK OLDU

Programa Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay, Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Pevrul Kavlak, Genel Maden İşçileri Sendikası Genel Başkanı Eyüp Alabaş, Ereğli Belediye Başkanı Hüseyin Uysal, Alaplı Belediye Başkanı Nuri Tekin, Gülüç Belediye Başkanı Gökhan Demirtaş, Ereğli Demir ve Çelik Fabrikaları (ERDEMİR) Genel Müdürü Sedat Orhan, Türk Metal Sendikası Kdz.Ereğli Şube Başkanı Yusuf Ziya Odabaş, GMİS Armutçuk Şube Başkanı İsa Mutlu, çeşitli üniversitelerden öğretim görevlisi ve öğrenciler katıldı.

Konuşmaların ardından katkı verenlere plaketle teşekkür edildi.