TMMOB Maden Mühendisleri Odası Zonguldak Şubesi tarafından düzenlenen ve 440 delegenin katılımıyla 4-6 Mayıs 2016 tarihleri arasında Zonguldak’ta yapılan Türkiye 20’nci Kömür Kongresi’nin sonuç bildirgesi açıklandı. Kongrede ortaya çıkan görüş ve önerilerin madencilik ve enerji alanındaki tartışmalara ve izlenecek politikalara katkı sunacağına inandıklarına işaret eden TMMOB Maden Mühendisleri Odası Zonguldak Şubesi bildirgenin giriş bölümünde şu vurguyu yaptı:

KÖLELİĞE BİAT

“İç ve dış sorunlarımızın giderek ağırlaştığı, sorun yaşamadığımız komşumuzun kalmadığı, her gün içimizden birilerinin evlerine ateş düştüğü, terör saldırıları korkusuyla sokağa çıkılamadığı ve bunlara alışmamız gerektiğinin söylendiği, demokrasi ve barış talebiyle savaş politikalarına itiraz edenlerin tutuklandığı, işçi haklarının bir bir yok edilerek yeni kuşakların köleliğe biat eden ucuz işgücü olarak hazırlandığı, güvenliksiz çalışma ortamlarıyla emekçilerin hayatlarının hiçe sayıldığı, doğanın ve yaşamın her alanının sermayeye teslim edildiği, anayasanın tanınmadığı, adalet sarayları büyürken hukukun ayaklar altına alındığı, eğitimin ticarileştirildiği ve dinselleştirildiği, siyasi irade tarafından ülke nüfusunun büyük bir kısmının “düşman” veya “potansiyel düşman” ilan edildiği, ulusal ve uluslararası daha birçok sorun yaşadığımız süreçte gerçekleştirilmiştir.”

35 BİLDİRİYE 2 SALON

Kongrenin ana temalarının; “Kömür Madenciliğinin Bilim ve Teknolojisi”, “Kömür Madenciliğinde İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği”, “Kömür Madenciliği Politikaları ve Sosyal Sorunlar” olarak belirlendiğini, bu başlıklar altında bilimsel kurul tarafından değerlendirilen 10 çağrılı ve 25 bilimsel olmak üzere 35 bildirinin 2 farklı salonda katılımcıların ilgisine sunulduğunu, sunumlarda kömür üretimi ve teknolojisinde yaşanan gelişmelerin, sektörde yaşanan sorunlar ve çözüm önerilerinin değerlendirildiğini ifade eden TMMOB Maden Mühendisleri Odası Zonguldak Şube Yönetim Kurulu, “Kömür, Enerji ve Termik Santraller” adını taşıyan Panelde, ülkemizin enerji açmazları, yapılması gerekenler ve kömüre dayalı santrallerin gelecek için öneminin tartışıldığını kaydetti.

Kongrede;  “Maden Makinaları ve Donanımı Sergisi”nde Kamu ve Özel Sektörden 30 katılımcı firmanın sektöre yönelik ürünlerinin tanıtımının yapıldığı,  Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği adına “Madencilik” temalı fotoğraf sergisinin katılımcıların beğenisine sunulduğunun belirtildiği sonuç bildirgeli açıklama şöyle:

MADEN HUKUKUNDAN MADENCİLİK POLİTİKALARINA KADAR

Yaşadığımız yüzyılda, başta enerji olmak üzere çeşitlenerek ve derinleşerek küresel bir krize dönüşen madencilik sorunlarının çözümlenmesi amacıyla, maden mühendisliği temelinde, kamusal yararın ve bilimin ışığında ilkelerin oluşturulması ve hayata geçirilmesi yönünde çalışmalar Odamız için bir zorunluluktur. Bu kapsamdaki çalışmaların en önemlilerinden birisi de “Türkiye Kömür Kongresi”dir. Odamız tarafından düzenlenen bu kongreler sadece kömür madenciliği ve enerji üzerine değil, işçi sağlığı ve iş güvenliği alanından-çalışma ilkelerine, maden hukukundan-madencilik politikalarına kadar her alanda akademisyenlerimiz ve meslektaşlarımız tarafından üretilen çalışmaların en geniş kesimlerce paylaşılmasını ve tartışılmasını amaçlayan önemli bir platform olmuştur ve olmaya da devam edecektir.

UYARILAR DİKKATE ALINMADI

Bugüne kadar yapılan tüm kömür kongrelerinde madenlerde işçi sağlığı ve iş güvenliği konusu ele alınmış bu alanda yaşana aksaklıklar ve çözüm önerileri dile getirilmiştir. Buna rağmen siyasi iktidar bildiğini okumuş, TMMOB Maden Mühendisleri Odası bu alanda uzman bir kuruluş olmasına rağmen tespitleri, önerileri ve uyarıları dikkate alınmamış, madenciliğin ve yaşamın her alanında, meslektaşlarımız ve bilim insanlarımız tarafından üretilmiş ve doğruluğu kabul edilmiş olan bilgilere ve gerçeklere kulaklar tıkanmıştır. “Kaderdir”, “fıtrattır” diyerek bilimi ve teknolojiyi dışlayan bir zihniyetle olumlu bir sonuca varılması mümkün değildir. Yapılması gereken emek sömürüsüne dayanan bu çalışma sistemini terk ederek insanı odağına alan, bilimsel ve teknik bir anlayışla yeni bir başlangıçtır.



TESPİTLER VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

      Fosil enerji kaynaklarından olan kömür vazgeçilmez bir enerji kaynağıdır. Kömürün bu konumu, geçmişte olduğu gibi gelecekte de kalkınma ve enerjide güvenilirlik açısından önemli bir role sahip olmaya devam edecektir. Kongremizde, başta taşkömürü ve linyit olmak üzere ülkemizin katı fosil enerji yakıtlarının üretimi, hazırlanması, enerji ve sanayide kullanımına ilişkin her türlü soruna bilimsel yaklaşım ve tartışmalarla çözüm aranmıştır. Son yıllarda dünyanın içinde bulunduğu enerji darboğazı göz önüne alındığında kömür madenciliğinin ülkemiz için öneminin stratejik olduğu bu etkinlik aracılığıyla bir kez daha vurgulanmıştır.

      Madenlerin ülke kalkınmasındaki yeri ve ekonomiye yaptığı katkılar göz ardı edilemez. Madencilik ile ilgili işlemlerden vazgeçilmesi mümkün olmadığı gibi, madenlerin çıkartılmasında kamu yararı, çevreye duyarlılık, mühendislik bilim ve tekniğinin uygulandığı ve yöre halkının onayı temel alınarak planlanması hedeflenmelidir. Ayrıca, işletme özelliğini kaybetmiş sahaların tekrar kullanılabilir koşullara getirilmesine çaba gösterilmelidir.

      Çelik üretimi günümüzde de ülke ekonomileri için çok büyük önem taşımaktadır. Dünya çelik üretiminin %70’inin, dünya elektrik üretiminin %40’ının kömüre bağlılığı göz önüne alınırsa ülkemizde kömür üretimine ve özellikle taşkömürü üretimine önem verilmeli ve üretimin önündeki yapısal engeller kaldırılmalıdır.

      Geçmişten günümüze kömür üretimi yaparak ülkemize büyük hizmetleri olan TTK ve TKİ zarar ediyor gerekçesiyle gözden çıkarılmıştır. Kömürün gelecekteki önemi düşünüldüğünde, yapılması gereken, özellikle teknolojik ve üretime yönelik yatırımlar konusunda bu kuruluşların desteklenmesidir.

      Üst politika belgelerinde Zonguldak Havzası’ndaki kömürlere ilişkin somut bir gelecek öngörüsü bulunmamaktadır. Onuncu Kalkınma Planı’nda ve Orta Vadeli Program’da yerli linyit kaynaklarına ilişkin somut hedefler konulurken, yerli taşkömürlerine yer verilmemektedir. Dolayısıyla Zonguldak Havzası’ndaki kömür üretimlerinin önümüzdeki yıllarda hızla gerilemesi muhtemel görünmektedir. Üretimdeki bu gerileme; havza kömür madenciliğinde çalışmakta olan binlerce kişinin doğrudan ve havzanın ekonomisini ise dolaylı olarak olumsuz etkileyecektir. Bunların sonucunda ise çeşitli sosyal sorunların ortaya çıkması kaçınılmazdır.

      Bugüne kadar madencilik sektöründe özelleştirme çalışmalarından olumlu bir sonuç alınamamış, sektör giderek küçülmüş, buna karşın iş kazaları artmıştır. Taşkömürü ithalatına yıllık 4 milyar dolardan fazla kaynak ayrılmaktadır. Yerli üretimin öneminin kavranmaması nedeniyle TTK’da üretime yönelik istihdamın önü açılmamaktadır. Bu politikadan/politikasızlıktan vazgeçilmeli yerli üretimin önündeki engeller kaldırılmalıdır.

      Zonguldak için, bütün ekipmanlarıyla, bütün sosyal güvenlik mevzuatıyla somuta indirgenmiş bir pozitif ayrımcılığa ihtiyaç vardır. Çünkü Zonguldak yüzyıllara varan birikimiyle Türkiye’ye pozitif katkı vermiş bir ilimizdir ve bunu hak etmektedir. Dolayısıyla Zonguldak’ta madenciliğin sosyo-kültürel, maddi, hukuki her yönüyle kayırılmasını gerektiren “Zonguldak Yaklaşımı”na ihtiyaç vardır.

      Geçtiğimiz günlerde elektrik tüketiminde kayıp-kaçak bedellerinin tüketiciden karşılanmasını da yasal(!) zemine oturtan "Elektrik Piyasası Kanun Teklifi" TBMM'den geçmiştir. Kanunla birlikte büyük kömür sahalarının (TTK ve TKİ gibi) ruhsatlarının, elektrik üretimine yönelik olmak üzere, bölünmelerine izin verilmektedir. Ruhsat sahalarının bölünmesi durumu "havza madenciliği" ilkesini ortadan kaldıracak bu da planlama ve üretim hatalarına neden olarak gelecekte büyük felaketlerin yaşanmasına yol açabilecektir. Hem de TTK ve TKİ gibi kurumlara ait ruhsatlar parçalanarak bu kurumların özelleştirilmelerinin önündeki tüm engeller ortadan kalkacaktır.

      Türkiye’de madencilik alanında mevzuatta her on yılda bir değişimler olmaktadır. Maden hukukuyla ilgili yasal mevzuatta ve diğer düzenleyici işlemlerde yapılan değişiklikler, bütün olarak değerlendirildiğinde, Türkiye’yi dünya ülkeleri arasında daha üst seviyeye çıkarmak yerine sıra kaybetmesine yol açmaktadır. Dolayısıyla yapılacak yasal düzenlemelerde ve idari uygulamalarda modern eğilimler ve ülke gerçekleri bir potada eritilerek bir denge sağlanmaya çalışılmalıdır.