Hep vereceksin.

Hep boyun eğeceksin.

“Tamam sen bülüsün ağam” deyeceksin.

”Bi şey mi dedük be!” deyi gıvırdayacaksın.

O ne derse o!

Başkası mı?

Ne mümkün!

Muhtarın biri “Biz arızayı arayınca bize müzik dinletiyola!” deyince, kaymakam nasıl da basmıştı fırçayı.

Kaymakam o!

Astığu astuk çalduğu düdük!

Böyük düdük!

Okkalı!

*

İşte yine aynı nakarat.

Kar yağdı böyle oldu.

Kar yağınca sadece bazar fiyatları fırlamaya ki!

Aha işte elantırık.

Yok!

Köyledeki vatandaşla cıllaya “Yöneticilemiz uyuya mı!” deyi.

Ses yok.

Demek ki uyuyala!

Sen hala bi bakam borcunu bi ödeme.

Lak diye kesella elantırığını.

Sonracuma, açturcam deyi uğraş dur.

“Açmam” delle.

İlla ki basturcan paraları onlara..

Sıkıysa, bastuma.

*

Gış geldi böyle oldu.

Elantırık yok köylede.

Ürfet, Üsen, Beybey, Hatça, Gımbaşlanın Hava, Eyce, Eyce buva isyanda olsa ne yaza.

Uzaya adam yollaycuz biz.

Astaronot deyalla onlara.

Guş olup uçuvercekle.

Bize tepeden bakacakla, bunla gibi.

Guşbakışı a bicanım.

*

Gara kış daha ucunu göstermeden döküldüler.

Çünkü bunlar Ağustos böceği.

Garınca olup çalışmadıla ki yazın.

Yan gelip türkü çığırdıla.

Şimdi ise, acısını vatandaş Amet-Memet çekiya!

Ne deyem, Allah çektirmesün.

Çekmekle de bitmayaki!