Çökmenin çok çeşidi var. Bugün şehrimizde çöküşün iki nedenini ele almaya çalışacağız. Belki ders çıkarıp üstünde düşünebiliriz. Ereğli’nin “sağlık” ve “hava kirliliği” ile ilgili bölümüne göz atacağız.

Daha önceki yazılarımda da hep belirttiğim gibi termik santraller, çimento ve demir çelik sektörü bu konuda öncülük etmektedir.

Termik santraller Çatalağzına odaklanmış ve mevcut kapasite daha da arttırılmaya çalışılmaktadır. Santrallerin baca gazı ve külleri ile KISIRLIK, KANSER, GENETİK BOZUKLUK, AKCİĞER ve diğer hastalıklara neden olduğu bilinmektedir. Ayrıca baca gazlarından çıkan kükürt, klor, nitratlar su ile temas ettiğinde Sülfürik, Nitrik, Hidroklorik Asit oluşturmaktadır. Bu gazları soluduğumuzda akciğerlerimizde saydığımız asitler meydana gelmekte, akciğer alveollerinde hasara dolayısıyla KOAH, Bronşit, Astım, Nefes Darlığına sebep olmaktadır. Ayrıca atmosferdeki kükürtdioksit miktarı yükseldiğinde çevre ve doğaya zarar vermekte, ormanları kurutmaktadır. Ki bölgemizde normalin çok üstünde olduğu için Göknar ormanlarının çok büyük kısmının (%80) kurumasına neden olmuştur.

Diğer asitler de benzer etkiler yapmakta ve toprağın yapısını (ph değerini) asit faza kaydırmakta bu da ağaç gelişmesini zorlaştırmaktadır.

Termik santrallerin küllerinde olan partiküller alveolleri tıkamakta çok küçük olanları da kana karışıp beyine kadar gitmekte ve oksijen alımını engellemektedir.

Baca gazları ve küllerinde bulunan uranyum gibi radyoaktif elementler, civa, kadmiyum, kurşun, bakır gibi metaller de kana karışıp KANSER, Aizhamer, Parkinson, KISIRLIK ve daha birçok hastalığa neden olmaktadır.

Küller rüzgar ile dağılıp beslendiğimiz bitkiler kanalıyla, yağmur ile yeraltı sularına buradan da vücudumuza karışmaktadır.

Bölgemize hakim rüzgar olan Poyraz külleri bize Zonguldak üzerinden ve Kemer Boğazından kimyasal gazlarla beraber getirmekte ve Adapazarı ötesine de taşımaktadır. Örnek olarak; Muğla Termik Santralinin külleri Mısır İskendireye’ye kadar gitmektedir.

İlk kurulan Çatalağzı Termik Santralinin külleri de 1960’larda yapılan bir araştırma ile Adapazarında saptanmıştır.

Gelelim Çimento Fabrikalarına; Bölgemizdeki curuf sahasına da bir tane inşa edilmesi düşünülmektedir. Çimento fırınlarında da kömür yakılmakta, termik santraller gibi aynı ürünler atmosfere karışmaktadır. Kömür de ithal kömürdür. Bölgemizdeki Maden Kömürü kullanılmamaktadır.

Hükümetin aldığı bir karar vardır ki bu işe tuz biber ekmektedir.

“Çimento fırınlarında geri dönüştürülmeyen atıkların yakılması mecburiyeti konmuştur. “ bu da DİOXİN (karaciğer pankreas kanserine ve erken yaşlanmaya neden olur) başta olmak üzere birçok zehirli gazın soluduğumuz havaya karışması demektir.

Bunlar bize insan hayatının önemsiz, birililerinin nemalanmasının daha önemli olduğunu göstermektedir.

Dünyada yapılan araştırmalarda ölümlerin her 6 kişiden 1’inin hava kirliliği yüzünden olduğu ortaya çıkmıştır.

Bölgemizde rakamların daha fazla olması ihtimal dahilindedir.

Ama mezarlıklarda kimsenin hava kirliliği yada açlıktan öldüğünü yazdığını göremezsiniz. Sadece sıranın bize gelmesini tevekkül içinde bekler şimdilik atlattığımız için şükrederiz.

AKP Hükümeti sigaranın kansere neden olduğunu paket üzerindeki resimlerle güzel betimlemiş, çocuklara satışı yasaklamışsa da sigara içen çocuklar görmekteyiz.

Öte yandan bu sanayi tesisleri insanların zehirlenmesine yol açmaktan çekinmemektedir. Çünkü filtrasyon, kül toplama tesisleri gözardı edilmektedir. Yine bu sektörler Batıda “kirli endüstri” yada “tehlikeli” sınıflanmasında yer alır. Bundan dolayı az gelişmiş ülkelere bu tarz yatırımlar aktarılmaktadır.

Bu endüstrilerden termik santraller MERKEL Projesi çerçevesinde Almanya’da kapatılmakta bizim gibi az gelişmiş ülkelere yönlendirilip buralardan ucuz elektrik teminine gidilmektedir.

Saydığımız sektörlerde kullanılan kömür, hammaddeler ithaldir. Dışarıdan pahalı alıp ucuza sattığımız ürünlerden karımız; Kanser, Aizhamer, Parkinson, KOAH, Astım, Bronşit, KISIRLIK vede ÖLÜM olmaktadır.

Yapılan araştırmalarda da ihtiyacımız fazlası ÇİMENTO ve Elektrik ürettiğimiz ortadadır. Elektriği HES’ler, Alternatif kaynaklar dururken termik santraller gelecekte de nükleer santrallerle elde etmeye çalışmak veya tercih etmek İNSAN faktörünü yok saymak sorumsuzluktan öte bir şey değildir.

Kimbilir bunlar belki de uzun vadeli bir planın parçasıdır. Ereğli çökerken, yaşamlar kaybolurken arkadan gelenler de aynı akıbetle karşı karşıya kalacaktır. Kimse suçu üzerine almamaktadır. Bilimsel veriler, ÇED raporları, halkın direnişini gözardı edenler de aynı tehlikeyle karşı karşıya olduğunu unutmaktadırlar. Eğer susar, sorumluluktan kaçar ve suçluları yargılamazsak ileride yargılayacak ve yargılanacak kimse kalmayacaktır.