Mahkeme kadıya mülk değil.

Gün gelir değişir her şey.

Ki değişmeli de!

Gündem Gazetesi’nin ilk emekli ettiği kişi olarak Gazeteniz Ereğli Önder’e geldiğimde tarih 1 Eylül 1995’ti. Emekli olsam da, mesleğe devam dedim ve geride koskoca 26 yılı bıraktım.

Günlük bir gazetede hiç ara vermeden 26 yılı tamamlamak kolay iş değil dostlar.

O 26 yılda yaşanmış olanlar Ereğli Önder’in arşivinde ve okuyucularımızın belleğinde saklı.

Mahkemeler, saldırılar, tezgahlar, sindirmeler ve baskılar ile birlikte gelen yaygın düzeyde gazetenin ve kentimizin kazandığı 9 ödül pırıl pırıl parlıyor.

Emek ile elde edildi o başarılar.

Cesaretle.

Ve de etik değerlere olan sonsuz ve koşulsuz bağlılıkla.

1 Eylül 1995 Önder’e merhaba ve 1 Eylül 2006 da internet haberciliğimizin adım atışımız.

Yazımın girişinde dediğim gibi, her şeyin bir başlangıcı ve bitişi var.

Doğanın kanunu böyle.

Gün gelip veda etmeyi bilmeli.

Yani gitmeli.

27. yıla merhaba derken, iş yaşamında 52 yılı geride bırakmanın onuruyla, önüme bakıyorum.

Sayılı günleri fazla bekletmeden kararı vermeli ve Ereğli Önder’e “eyvallah” demeyi becermeli.

Günler o günler!

*

Ünlü Sanatçı Ferhan Şensoy da yaşama veda ederek aramızdan ayrılırken, geride bıraktıkları sözleri asla unutulmayacak.

İşte son sözleri:

“Sağ parti seçmeninden oy devşirmeye çalışan politikacıları çok gördük, bugüne dek başarılı olduklarına tanıklık etmedik.

Eğilip bükülme devrinde değiliz. Türkiye’yi aydınlığa çıkarma gibi bir mesuliyetimiz var.”

Şensoy’un sözlerinin direkt muhatabı olanların Atatürk’ün ilke ve devrimlerinden ne kadar uzakta olduklarının somut gerçeği değil mi bu sözler?

Kendi yandaş ekibinin dışındaki herkesi göndererek dikensiz gül bahçesinde safahat aleminde, yandaşlarını milletvekili atayarak gününü gün edenler, ülkenin bugün içinde bulunduğu durumun sorumlularından değil midir?

Gün koltukta oturup, merkez yoklaması ile mürit milletvekili atama günü değil.

Gün, giden veya gitmeye çalışanları da kazanarak, yeni bir yapılanma ile toplumun heyecanını ayağa kaldırma günüdür.

Durum böyle iken, o koltuklarından kalkmayarak “Türkiye’ye demokrasi getireceğiz” yalanını söyleyenler, bu nedenle halkta karşılık bulamamaktadırlar.

Ve bu nedenle, iktidar ile birlikte oy kaybetmeyi sürdürmelerine rağmen, pişkinliklerinden vazgeçmiyorlar.

Nokta!