Satir; tiyatroda yergi anlamındadır.

Satir; Yunan mitolojisinde ormanda yaşayan yarı keçi yarı insan tanrıdır.

Roma mitolojisindeki karşılığı “yarı keçi yarı insan orman tanrısı” (fauna) anlamına gelmektedir. Antik dönemde şarap ve eğlence tanrısı Dionysos törenlerinde koronun hayvan maskeli oyuncusudur, birlikte şarap içerler, kırlarda dans ederler. Satirler çoğunlukla ellerindeki flüt ve ardından koştukları nemfler ve mainadlar ile birlikte tasvir edilir.

Nemfler çok güzel ama bir o kadar da tehlikeli su perileridir.

Mainad; Tanrı etkisiyle kendinden geçen, coşup taşan ve doğaya, tanrıya karışarak öbür insanlarca çıldırmış gibi görünen kişidir. Dionysos alayını meydana getiren Bakkhaların başka bir adıdır. Dionysos ritüeline katılan bu kişilere maniad denir. Maniadlar bu ritüeli gerçekleştirdiklerinde tanrının içlerine girdiğini ve bu sayede tanrılaştıklarını düşünürler.

Marsyas Frigyanın Kelani (Dinar) kentinde doğmuştur. Frigyalı satir Marsyas tek bir kamışa yedi delik açarak düdükten elde edilen kaval ve flütün atasıdır.  

Güneşin, müziğin, ateşin, şiirin ve sanatların tanrısı ve bilici (kahin) olan Apollon’un lir çalgısına karşılık çok güzel flüt çalan Marsyas arasında düzenlenen müzik yarışmasında jüri Marsyas’tan yana olunca Apollon’un kızgınlığını üzerine çeker.

Apollon’a meydan okuduğu için cezalandırılır. Marsyas ağaca bağlanır ve derisi yüzülerek öldürülür. Bu korkunç, hazin ve dayanılmaz vahşi ölüm karşısında yarışma jürisindeki Apollon’un dokuz peri kızının Marsyas için döktükleri gözyaşları nehir olur ve adı Marsyas Nehri olarak kalır. Günümüzde Çine Çayı olarak bilinir.

Yolunuz düşerse Aydın’dan Yatağan’a giderken Marsyas’n flütünden çıkan müziği dinleyin, mutlaka duyarsınız…

Etrüskler “iyi flüt çalan” manasına gelir, en iyi flüt çalanlar Etrüskler arasından çıkmıştır. 

XI Konu: Düşünceler üzerine…

Bu başlık altında Montesquıeu Frigyalı satir Marsyas’ın başına gelenleri şöyle anlatıyor.

“Bir Marsyas rüyasında Denys’nin boğazını kestiğini görür ( Denys İ.Ö. 405 yılından 367’ye kadar Sirakuz’ya hükmetmiş olan tiran). Bunu öğrenen Denys’i uyanıkken böyle bir şeyi aklından geçirmeseydi rüyasında göremezdi diyerek onu öldürtür. Tiranlık diye buna derler işte; çünkü sözü geçen Marsyas böyle bir şeyi aklından geçirmiş olabilir, ama uygulamadıktan sonra suçlu sayılamaz. Kanunların amacı yalnız dış davranışları cezalandırmaktan ibarettir” (Kanunların Ruhu Üzerine. Seçkin yay. 2014. Syf  207).

Milattan öncenin kanununa göre; kanunsuz suç ve ceza olmaz.

Suçun var olması ancak düşüncenin uygulanmasıyla mümkündür…

Neyin suç olduğunu belirleyen ceza kanunları tereddüde yer vermeyecek biçimde belirli ve açık olmalıdır. Yürütmeye suç yaratma yetkisi verilemez.

Gerçekleşen fiil yerine gelecekte gerçekleşecek fiile yönelmek suretiyle yaratılan “cezalandırılabilirlik” düşman ceza hukukunun ürünüdür.

Böyle bir rejimde yargı süreçleri araçsallaştırılmıştır, yürütmenin karar ve yönelimlerince belirlenen ve polisin icra yöntemlerine dayanan bir alan haline gelmiştir. Ne gibi eylemlerin yasaklandığının hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi yükümlülüğünü öngören “suç tipi garantisi”nin amacını ortadan kaldırır.

“Terörizm ve terör suçları hangi fiilin ne biçimde oluştuğunun yürütme/polis tarafından belirlendiği bir hukuki rejimde, “kanunilik” ilkesinin sonucu olduğu varsayılan “suç tipi garantisi”, bizatihi suç tipinin belirsiz ve muğlak karakterleri nedeniyle, işlevsizleşmektedir” (Şanlı,2019:196).

Dikkate alınmasının yararlı olduğu kanaatiyle; “tehlikenin önenmesi” için “güvenlik” şartını dayatanların asıl istediği suçta ve cezada kanunilik ilkesi yerine ceza hukukunu düşüncenin cezalandırılması hukukuna çevirmektir.

Devlete sadakat bekleyenlerin amacına uygun ceza hukuku anlayışının asıl hedefi; eylem haline gelmeyen ve henüz planlanan müstakbel eylemi suçlayabilecek tehlikeler yaratmaktır. Yaratmaya çalıştıkları gerekirse gelecekteki düşünceyi ve müstakbel eylemi dahi cezalandırabilen hukuk düzenidir.

Kim yurttaş, kim değil? Kim düşman? Kime hukuk, kim için suç ve cezada kanunilik?

İyi flüt çalanlar, Etrüskler hala var ve kaval çalanlara kızan tiranlar da…

Milattan sonra bile Aydın’dan Yatağan’a giderken gözyaşları nehri Çine Çayı kenarından geçerseniz Marsyas’ın flütünden çıkan müziği duyarsınız, dinleyin; yurttaşların müziği çalıyor…