Yıl 1924… Darülfünun  (İstanbul Üniversitesi) bahçesinde fotoğraf çektiren öğrencilere fotoğraf çektirmeyi günah sayan öğretim üyeleri tepki gösterir ve öğrenciler de cezalandırılır.

Atmıyorum.

İsterseniz kaynak da gösterebilirim. (1)

Olay gerçek gerçek.

Hem de Türkiye’de yaşanmıştır.

İnanılır gibi değil mi?

Üzüldünüz mü?

Yoksa “Burası Türkiye her şey olur” mu dediniz?

Düşünebiliyor musunuz, bir üniversitede öğrenciler anı fotoğrafı çektiriyor ve bu duruma tepki gösterenler de, onlara ilim ve bilim aşılayıp öğretmek ile görevli öğretim üyeleri oluyor.

Fotoğraf çektirmek günah!

Başka?

Günah olmayan yok ki.

O günah bu günah.

Eller aya Türkiye yaya.

İşte Türkiye bu sıfır noktasından başladı da çağdaş uygarlık hedefine koşmaya.

Devrimler böyle gerçekleştirildi.

Sıra sıra…

Çökmüş ve teslim olmuş bir ülke yeniden küllerinden doğarken, ışığa yöneldi.

Aklın yoluna.

 

Bugün öğretmenlerimizin günü.

Ailemizin dışında yaşamımızı yönlendiren, kimliğimizin olgunluğunun çimentosu olan öğretmenlerimize duyduğumuz büyük saygı ile okul yıllarının anısına da döneceğimiz bugünde onlara olan sevgimizi ifade eden cümleler kuracağız.

Öğretmenlerimiz.

Cumhuriyetin öğretmenleri.

Geleceğimizi şekillendiren çiçek bahçelerinin bahçıvanları.

Bilim meşalesi öğretmenlerimiz.

Bugün onların günü.

 

Öğretmenler  eşittir bilim.

Aydınlık.

Umut.

Yaşam tablosunun renkleri.

Saymakla bitirilmez öğretmenlere duyulan sevgi ki.

Ama… ama… ama…

Hangi öğretmenler?

Evet hangi öğretmenler?

Fotoğraf çektirmenin günah olduğunu söyleyecek kadar akıl ve bilimden uzaklaşmış ve karanlık dünyaları ile gençleri yaşamın içinde tutsaklığa mahkum etmeye çalışanlar mı?

Elbette hayır!

Aydın öğretmenler.

Vizyonları ile aydın öğretmenler.

Çağdaşlığa inanmış öğretmenler.

Ulusal birliğin kanı damarlarında dolaşan yürekli öğretmenler.

O öğretmenlere selam olsun ve öğretmenler günü kutlu olsun.

 

Son sözümüzü de Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk’e bırakalım:

“Ben manevi miras olarak hiçbir nas’ı, hiçbir dogma, hiçbir donmuş kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım ilim ve akıldır…  Böyle bir dünyada asla değişmeyecek hükümler getirildiğini iddia etmek aklın ve ilmin gelişmesini inkâr etmek olur. Benden sonra beni izlemek isteyenler, bu temel eksen üzerinde akıl ve ilmin kılavuzluğunu kabul ederlerse manevi mirasçılarım olurlar.” (2)

           
     
(1)  Atatürk İlkeleri ve Türk Devrimi Hacı Angı  s. 37-38

             (2) Prof. Dr. İsmet Giritli, Kemalizm: “Pragmatik-Demokratik” Modernleşme İdeolojisi, 3.6.1981 Günlü Milliyet Gazetesi s.2