Hıfzı Topuz’un Mayıs 2016’da ilk basımı yapılan “Atatürk Sesleniyor” kitabını okurken Eşsiz Önder’i farklı bir pencereden başka dünyalarda gezinti  yaparak öğrenip tanımak mümkün.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile ilgili sohbet ve anılar yer alıyor bu kitapta.
Kitabın “Atatürk ve Başkanlık Sistemi” bölümünden (sayfa 22-23-24-25)  kısa bir özet paylaşmak isterim sizlerle:
Atatürk’ün  yüreği , çıktığı yurt gezilerinde halkın çaresizliğini her gördüğünde parçalanıyor.  Halktan gelen şikayetlerle ilgili olarak Hasan Rıza Soyak ile konuşurken şunları ifade ediyor:
 
“Şikayetleri tabi  görmemiz gerekir çocuk! Memleketin durumu malum, devletin geliri az. Her alanda iş bilen uzmanlar az. Aksaklıklar bunların doğal sonucudur. Hep birlikte daha uzunca bir süre bunlara katlanacağız.
“Şimdi gelelim, yapılan işlerin daha verimli duruma getirilmesine… Ha bak, çocuk”  Önemli olan budur. Memleketi çağdaş memleketler düzeyine ulaştırmak için yapılan devrimlere karşı tartışmalara meydan vermemek bir zarurettir. Fakat zaruri olan bir şey daha var; devrim ilkeleri dışındaki sorunlara en verimli çözümleri bulmak… Bu ancak karşılıklı, açık, özgür, içten tartışmalarla sağlanabilir. Bunun için bir an önce mecliste böyle bir özgür eleştiri ve tartışma sistemi yaratmaya bakacağız.”
Demek ki Atatürk kişisel yönetime yani diktatörlüğü karşı eleştiri ve tartışmaya dayalı bir düzeni savunuyor., kendisine yapılan eleştirili de saygıyla karşılıyordu.
Atatürk geniş bir hoşgörü sahibiydi. Bunlardan birini  eski Bayındırlık Bakanı ve büyükelçi Behiç  Erkin şöyle anlatıyor:
17 Aralık 1920’de demiryoluyla Ankara’da Behiç  İstasyonu’na  vardım. Mustafa Kemal Paşa, Dışişleri Bakanı Yusuf (Tengirşek) Bey ve çevresinde yer alanlar otomobillerle Akşehir’den Biçer’e geldiler. Paşa bizim vagona geldi. Benim  yanımda  Demiryolları Teftiş Dairesi  Reisi Muhtar Bey vardı. Söz arasında Gazi’ye “Biliyor musun paşam, sen benim gözümden düştün” dedi.
Gazi gülerek “Niçin efendim,” diye sorunca Muhtar Bey “Çünkü rütbe peşine düştün, müşir (mareşal) oldun.” Dedi.
Gazi, Başkumandanlık makamının çevre üzerindeki otoritesini sağlamak için bu zaruridir” cevabını verdi.
Muhtar Bey bununla yetinmeyerek, “Hayır efendim!” dedi. “Şimdiye kadar sana itaat etmeyenler mi vardı? Sen Mustafa Kemal kalacaksın.”
Muhtar Bey’in bu sözleri Gazi’nin hoşuna gitti, neşesi arttı.”
 
Bugün 28, yarın da 29 Ekim.
2016 yılının Cumhuriyet Bayramı’nda 2015’den daha iyi değil Türkiye.
Tam aksine ! Daha kötü ve daha umutsuz ve mutsuz bir hava dolaşıyor tepemizde.
Bu hava da savaş var.
Tuzaklar var.
Darbeler var.
Kan var.
Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyetin içinden geçtiği büyük büyük tehlikeler var.
Kötü anlamda olmayan yok da, bir tek tünelin ucundan doğacak bu durumdan kurtuluşun  ışığı yok!
Neden?
Neden yok?
Bu sorunun yanıtını hepimiz çok iyi biliyoruz  da, çözüm noktasında yokuz çünkü.
Yok !
Yokuz !
 
Cumhuriyet Bayramınız kutlu olsun ey kendilerinden başkasını Atatürkçü görmeyen ve halka  tepeden bakma alışkanlığını sürdüren gardropçular.
Orada durun!
Bekleyin…
Ve esneyin!
Nerede mi?
Gardropta!
Ah bir de ayak altından çekilseniz…