Bir zamanlar Ereğli’de ilaç kuyrukları vardı.

O eski SSK hastanesinin bulunduğu alanda, acil girişinin önünde öyle bir kuyruklar vardı ki, yol boylarına dizilirdi vatandaşlar.

Ne zaman mı?

1990’lı yıllarda.

İşte o yıllarda. SSK’lılar hastaneye muayene oldular diyelim. Ya ilaç? İlacı SSK eczanesinden alacaklar. Eczane nerede? Zemin katta. Büfe penceresine benzeyen deliklerden reçeteyi uzatıp ilacı almak için sıraya girmek gerek. İşte asıl mesele bu ya. Sistem kağıt kalem. Eczacı doktorun yazısını önce okuyacak ve sonra da raf raf gezip ilaçları getirdikten sonra, yazılı işlemlerini tamamlayacak. Öyle dijital teknoloji falan gelmemişti ki daha hastaneye ve eczaneye!

Çeken bilir!

O yıllarda bir olay oldu. O olay, hastaneye bilgisayar hediye edilmesiydi.

Sahneye çıkan kahraman sendikaydı.

Sendikanın adı DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş’ti.

Erdemir’de; Türk-İş’e bağlı Türk-Metal sendikası ile birlikte yetki mücadelesi veren Birleşik Metal İş, eczanedeki kuyrukları sona erdirmek için bilgisayarları sistemi ile birlikte kurarak öyle bir iş yaptı ki, Kuyrukların boyunu kısalttı. Daha sonra hastanenin karşısına Türk Metal tarafından yaptırılan  eczane binası ile  kuyruk işkencesi yol boyundan kurtuldu.

Birleşik Metal’in bu anlamlı ve heyecan uyandıran hizmetini basın mensupları olarak bizler de, diğer yetki mücadelesi veren sendikayı kızıştırıp harekete geçirmek için çok yazıp çizdik.

SSK hastanesinde koroner yoğun bakım ünitesi yoktu.

Birleşik Metal bilgisayar sistemi kuruyor ise Erdemir’deki çalışanların aidatlarını Ankara’ya götüren Türk Metal bu hizmeti yapmalıydı.

Dönemin Şube Başkanı Süleyman Kaymış’ı çok sıkıştırdık.

Neyse madencilerin Amele Birliği elini uzattı da, kalp krizi geçirerek hastaneye gelen hastalara sağlık hizmeti vermek için koroner yoğun bakım kurulabilmişti.

Hey gidi yıllar hey!

Bir dilin olsa.

*

Basın gerçekten de yerel düzeyde toplumsal hizmetlerin gerçekleştirilmesi için çok ama çok emek verdi o yıllarda.

Şimdi hemen sıcağı sıcağına Merhum Şadan Sönmez’i anmalıyım.

Şadan, Karadeniz Ereğli’de bir kan bankası kurulması için ne kadar yazdı çizdi bilir misiniz?

Biz de yazdık ama Şadan’ın hakkını yememek lazım. O bu işi kendine görev edinmişti.

Hatta aramızdaki bu konudaki konuşmalarımızın birinci sırasında, kurulacak olan kan bankasına Şadan Sönmez’in adının verilmesi için ısrarcı bile olacaktık.

Bunu isteme hakkını kendimizde görüyorduk çünkü.

Geçmişte mesleki anlamda çok güzel anılar saklı.

Yine Şadan Sönmez’den bir olay anlatayım.

Kandilli’deki TTK Armutçuk Müessesesi’nin sosyal tesislerinin fakülteye dönüştürülmesi için gazeteciler olarak başlattığımız kampanyaya, Ereğli’deki Yüksek Okulu Alaplı’ya kaptırmakla suçlanan dönemin Belediye Başkanı Ruhi Cöbekoğlu’ndan da olur almıştık. Kandilli’ye bu tesisleri görmek için etkili ve yetkilileri götürüp getirirken Şadan “Bir deli kuyuya bir taş atar kırk akıllı çıkaramaz” diye espri yapmıştı. Biliniz ki, Kdz. Ereğli Eğitim Vakfı da bu amaç için o dönemde kurulmuştu. Kurucuları arasında dönemin Kandilli Belediye Başkanı Mehmet Kaya İpekçi ile TTK Armutçuk Müessese Müdürü Osman Nuri Pekin bu nedenle alınmıştı.

Ne güzel yıllardı o yıllar!

Bir sır daha vereyim mi sizlere.

Hafta sonları bir araya gelip sonraki haftanın gündemi üzerinde konuşur ve şunu söylerdik.

“Ereğli’ye hizmet konusunda, bir arkadaşımızın ortaya attığı habere bizler de destek vereceğiz.”

Evet evet böyle.

Kıskançlık yok!

Çünkü konu Ereğli ve toplumsal çıkardı.

Ve gazetelerin başında gazeteciler vardı.