İnsanoğlu kentlerde büyük bir değişim içine girdi.

Bu öyle bir değişim ki, organizma bile yönünü şaşırdı.

Kırılgan bir kuşak geliyor.

Ve de teknolojiye tutkun ve tutsak.

Görüneni görmemek için körün de körü olmak lazım.

İşte akıllı (!) telefonlar ve sanal oyunlar.

Kapılıp gidiyor gençlik.

*

Gençlik sonraki kuşakları da ne kadar kurup yaşatacak ki.

Benim anam 8 çocuk doğurdu ve ölünceye kadar inek peşinde koşarken ayağını kırmasına rağmen, evin çatısında fide yetiştirdi.

En iyi fideler Nazife Ana’daydı.

Ve de organik!

Şimdi nerede 8-9 çocuk doğurup da ayakta kalabilen kadınlar?

Var mı?

*

Ege ve Akdeniz’de o yıllarda para etmeyen deniz kenarlarını kız çocuklarına verirmiş ataları.

Erkeklere bereketli topraklar, kızlara ise sahil.

Şimdi öyle mi?

Verirler mi?

Bereketli topraklar değil, sahiller değerli şimdi.

Neden?

*

Yine eskiden şehirli kızları makbuldü.

Eğitimli.

Kültürlü.

Görgülü falan filan.

Ama şu var ki, kentli kızlar artık doğuramıyor.

Bir iki çocuğun ardından hastabaş oluyor kentli kızlar.

İncecik ve çıtkırıldım.

Peki neden?

*

Gelecek köylü kızlarında.

Soyunun devamını isteyenler, bundan böyle köyden kız bakacaklar kendilerine artık.

Kentliler hanım evladı.

Köylüler organik!

Üretken ve de verimli.

Zaten köylü kentli de karıştı ya.

*

İşin şakası bir yana kentlerdeki yaşamda insanlar birçok çevre sorunları ve beslenmede yaşadıkları nedeniyle farklılaştılar.

Kentte yapay, kırsal da ise doğal.

Gidiş o gidiş!