Kdz. Ereğli, Fransız işgaline direnip 18 Haziran 1920’de kurtuluşunu ilan ederken, 27 Ocak 1921’de de, Gazi Alemdar Vapuru’nu ele geçiren Fransızlara iyi bir ders vermişti.

Haber-Yorum: Bugün günlerden 18 Haziran 2022 Cumartesi. Tam 102 yıl önce Kdz. Ereğli’de öyle bir olay yaşandı ki. İşte o olay bir kahramanlık destanıdır. 1. Dünya Savaşı’nın ardından yenik ilan edilen Osmanlı’nın teslim olan sarayı ve dağıtılan orduları ile birlikte yurdumuzun dört bir yanı işgal edilmişti. Bölgemize de kömür üretiminden dolayı yerleşen emperyalist ülkelerden biri olan Fransa, Ereğli’yi işgal etmeye kalkmış ve dersini almıştı. İşte Mustafa Kemal’in 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkışı ile başlattığı özgürlük ateşi Karadeniz Ereğli’de de yakılmış ve işgal altındaki Ereğli, kendi kendini kurtaran ilk ilçe olarak tarihe geçti.

Kdz. Ereğli, Kurtuluş Savaşı’mızda iki kahramanlık tarihi birden yazmıştır. Biri bugün kutladığımız 18 Haziran 1920, diğeri de 27 Ocak 1921’dir.  27 Ocak 1021’de de, Anadolu’ya silah taşımak için İstanbul’dan kaçırılan Alemdar Gemisi’ne yine Fransızlar el koymuş koymasına ama, gemideki Türk Mürettebat kendilerini esir alanları esir alarak Alemdar’ı Gavurman’da karaya oturtmayı başarırken, Recep Kahya şehit olup, bu savaşın tek deniz şehidi olarak geçerken, Alemdar olayı da aynı savaştaki tek deniz kahramanlığı olmuştur. 2 Fransız’ın öldürüldüğü bu çatışmada 4 de Fransız esir alınmıştır. Alemdar olayı Ankara hükümetinin uluslararası düzeyde tanınmak zorunda kalmasına yol açarken, Fransızlar denizlerden de gitmek zorunda kalmıştır.

Bugün Karadeniz Ereğli’mizin düşmandan kurtuluşunun 102. Yılı. Kutlu olsun. Bu özel ve anlamlı günde, bir kez daha o kahramanlığı büyük gururla dile getirmenin onurunu yaşıyoruz.

Şimdi sizlere Tahsin Aygün’ün Kurtuluş Savaşında Karadeniz Ereğlisi kitabından derlediğimiz her satırının tekrar tekrar okunması gerektiğine vurgu yaparak haberi sunuyoruz.

Üniversite sınavlarından dolayı bugün kutlamalar saat 13.30’da Atatürk Anıtı’nda başlayacak. Halk oyunları gösterilerinin de yer aldığı Resmi törenler, akşamleyin Amfi Tiyatro’da maniler ve Ereğli türküleri ile devam edecek.
Atatürk Anıtı’nındaki törende  3 yıl önce yaşama veda eden Heykeltraş Yaman Civan tarafından yapılan bulunan Müdafa-yı Hukuk Cemiyeti’nin büstlerine karanfiller bırakılacak.

Müdafa-yı Hukuk Cemiyeti’nin üyeleri şunlar:

Halil Ağazade Ali Rıza (Oğuz), Hacı Eşref (Cerrahoğlu), Hacı Eyüp (Tufan), Cöbekoğlu Hakkı (Cöbek), Evvellzamanların Hakkı (Gülerman), Nimet Hoca (Rüştiye Mektebi Müdürü), Belediye Başkanı Akmanoğlu Raşit (Akman), Sarımsakcızade Nazif (Altuğ), Hüseyin Ustaoğlu Nazif, Cıbıroğlu Hacı Musa (Cıbır), Karamahmutoğlu Mehmet (Çamlı), Halil Ağa.
 

KURTULUŞUN MEŞALESİ

Ereğli’de Rüştiye Öğretmeni Nimet Hoca’nın öncülüğünde kurulan Müdafa-yı Hukuk Cemiyeti’nin kurucu başkanı ise dönemin Belediye Başkanı Akmanoğlu Raşit’tir.

Mondros Silah Bırakışması ve ülkenin işgaliyle yaşanan süreç, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a ayak basan Mustafa Kemal’in "Milletin istiklâlini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır” sözleriyle aydınlatılmıştır. Mustafa Kemal ve arkadaşlarının başlattığı bu özgürlük yürüyüşü ile kazanılan Kurtuluş Savaşı’nda Ereğli’de Fransızların işgaline uğradı.

Zonguldak’ın işgaliyle Ereğli’de başlayan uyanma ve ayaklanma, Müdafa-yı Hukuk Cemiyeti’ni kurma hazırlıkları, Akmanoğlu Raşit’in evinde bir araya gelenler tarafından başlatılmıştır. Akmanoğlu Raşit’in evinde buluşan Cöbekoğlu Hakkı, Evvelzaman Hakkı, Hüseyin Ustaoğlu Nazif, Hacı Eyüp, Hacı Eşref, Cıbıroğlu Hacı Musa, Halil Ağa, Sarmısakçıoğlu Nazif, Haliloğlu Ali Rıza, Karamahmutoğlu Mehmet ‘e, Amasya’da Hoca Kamil Efendi’nin Sultan Beyazıt Camisi’nde yaptığı konuşmayı Nimet Hoca okudu:

“Milletin haysiyeti, şerefi, hürriyeti, istiklali gerçekten tehlikeye düşmüştür. Bu felaketten kurtulmak gerekirse, vatanın son ferdine kadar ölmeyi göze almak lazımdır. Padişah olsun, Halife olsun, isim ve ünvanı ne olursa olsun hiçbir şahıs ve makamın hikmeti mevcudiyeti kalmamıştır. Yegane kurtuluş çaresi, halkın doğrudan doğruya egemenliğini eline alması ve iradesini kullanmasıdır.

Bizim burada alacağımız karar, Mustafa Kemal’in ‘YA İSTİKLÂL YA ÖLÜM’ direktifi ile yakında gerçekleşecek olan ulusal iradenin egemenliği istikametinde ve Mustafa Kemal’in yolunda olacaktır.”

Nimet Hoca’nın bu konuşmasının ardından ‘Müdafa-yı Hukuk Cemiyeti’nin kurulması ve ‘Kutsal Yemin’le bu işe başlamamız gerekir’ görüşünün benimsenmesinin ardından abdestler alınıp, bir masa etrafında toplanılarak Kur’an-ı Kerim ve tabanca üzerine yemin etti kurucular:

YEMİN METNİ: Vatan ve Milletimin kurtuluşu için sonuna kadar çalışacağımıza, başka siyasi düşünce ve emellerin etkisi altında kalmayacağımıza Vallahi, Billahi…

Karadeniz Ereğli’de kurulan Müdafayı Hukuk Cemiyeti’nin kuruluş programı ise şöyle belirlendi:

1- Ereğli’de Müdafa-yı Hukuk Cemiyeti’nin kurulduğu Mustafa Kemal Paşa’ya telle bildirilecektir.

2- Ereğli, bir işgal hareketini silahla karşılayacaktır.

3- Bunun için askerlik yapmış ve savaşmış olan gönüllülerden Kuvayı Milliye teşkil edilecektir.

4- Rumların taşkınlıklarına son verilecektir.

5- Ereğli köylüleri bir Cuma günü şehre davet edilerek bir miting yapılacak, memleketin içinde bulunduğu durum onlara da anlatılacaktır.

Karadeniz Ereğli’de Kurtuluş Savaşı mücadelesi örgütlü bir biçimde işte böyle başlarken, Ereğli kıyılarında Fransız savaş gemilerinin sık sık dolaştığı da gözleniyordu. Ellerinde Türk Bayrakları ile Kaptaş’tan, Cuma’dan, Yalı Köylerinden gelen atlı gruplar hep bir ağızdan ‘Dörtyüz aslandan bu vatan kaldı bize yadigar. Terk edersek lanet etmez mi bize Perverdigar.’ marşıyla Ereğli sokaklarını inlettiler.

Alaplı, Gülüç ve Yalı köylüleri de açıldıkları kayıklardan ‘Karadeniz akar gider/etrafını yıkar gider’ marşı uğultular yaratıyordu.

Ereğli uyanıyordu. Ereğli bir bütün olmuş tek yürek ve tek vücut Kuvayı Milliye Ruhuyla Müdafa-yı Hukuk Cemiyeti’nin öncülüğünde işgale karşı ulusal duruş sergiliyordu.

NİMET HOCA MİLLET PARKI’NDA EREĞLİLERE ŞÖYLE SESLENİYOR:
Sayın dinleyiciler, Çanakkale ve Kafkas Ga­zileri!
Bugün ulusça mübarek vatanımızın parçalanma­sı, namus ve haysiyetimizin ayaklar altına alınması tehlikesi ile karşı karşıya bulunmaktayız. Her karış toprağı şehitler kanı ile yoğrulan kutsal vatanımıza el uzatılıyor. İzmirliler ve Batı Anadolu halkı silahlarıyla dağa çıktılar düşmanı Akdeniz'in çukurlukların­da kahredeceklerdir.
Aziz Hemşerilerim!
Bizler de görkemli tarihimize ve atalarımıza lâ­yık olduğumuzu kanıtlayacağız. Sınav günümüz gel­miştir. Bu uğurda sizlerle birlikte canımı vermekten çekinmeyeceğim.
Hoca çok heyecanlıdır. Tozpembesi yanakların­dan akan gözyaşlarını tutmağa çalışmaktadır.

Genç yavrularım!
Sizleri bugün için yetiştirdik. Düşmana Bedir'in Malazgirt'in, Fetih'in aslanları gibi kurşundan kenet­lenmiş saflarınızla saldıracaksınız. Onları yok ede­ceksiniz. Şehit ve Gazi olacaksınız. Bu ulus, bu vatan, bu tarih, bu şeref size emanet olacaktır.

Gaziler ve Kahramanlar!
Dinimize göre esir bir hükümdara itaat caiz de­ğildir. İtaat eden Peygamberimizin istediği ümmet de­ğildir. Büyük tehlikeyi önlemek Kuvayı Milliye ruhuna sadık kalmakla kabil olacaktır.

Çanakkale ve İzmir-de akan kanlarla, Batı Anadolu'nun tarihi sınırı çizi­liyor. Biz de akıtacağımız kanlarla bu sınırı tamamlayacağız. Karadeniz sahilini kanımızla yalazlayacağız. “Misakımız” bu olacaktır.
Pek yakında bu toprakta yükselen kurtarıcının, Mustafa Kemal'in emrinde 1200 yılından beri uğrunda mücadele ettiğimiz İslam Dininin bugün içimizde ya­nıp tutuşan meşalesi bizi gazamızda kutsal savaşımızda muvaffak ve muzaffer kılacaktır. Çünkü hak uğrunda, vatan uğrunda, din uğrunda, millet uğrun­da savaşıyoruz Cenabı Hak bizimle beraberdir.

FRANSIZ FİLOSU

Ereğli limanına gelen ve Kaymakamlığa gidip Osmanlı Devletine yardımcı olmak (!) için Heraklea Tepesine asker çıkararak korsanlık ve haydutluk ile mücadele edeceklerini söyleyen Fransızlar, Mondros Silah Bırakışması’nın 7. Maddesini uygulayarak maden ocaklarına ve limana egemen olmak istiyorlardı.

Ereğli Müdafa-yı Hukuk Cemiyeti ‘Ereğli’de dirlik düzensizlik olmadığını’ ve bu durumun bir işgal olarak kabul edeceklerini amiral gemisine gönderdikleri heyetle bildirirken, konuyu ayrıca Mustafa Kemal’e de telgrafla bildirdiler. Mustafa Kemal’den yanıt gecikmeden geldi. Mustafa Kemal Vatanımızı kurtarmak için yediden yetmişe kadar savaşmak zorundayız. 5000 kişilik yardım kuvveti gönderiyorum’ mesajını gönderdi.

Fransızlar, 8 Haziran 1920 günü; Baba Burnu’na 2 gambot yaklaştırıp 3 makine tüfekli bir piyade bölüğünü karaya çıkararak Keşiftepe ve Kestanelik sırtlarında ve hastane üzerinden kenti işgale başlarken, savaş gemileri de hem limanı hem de Ereğli’ye topa tutmaya başladılar. Askeri güç anlamında üstün olan Fransızların bu işgaline karşı, İzzet Dura yönetimindeki Kuvayı Milliye güçleri geri çekildiler.

Samsun’dan güneş gibi doğan Mustafa Kemal’in gönderdiği Yüzbaşı Cevat Beyin Kuvayı Milliyesi ve Devrek’ten de Muharrem Çetesi Ereğli’ye ulaştığında tüm hazırlıklar tamamlandı. Şimdi saldırı zamanıydı. 18 Haziran 1920 günü Kuvayı Milliye Birliklerinin saldırısı karşısında şaşkına dönen Fransızlar işgal etmek istedikleri Ereğli’den çekilmeye başladılar ve 19 Haziran günü de KENTİ tamamen terk ettiler.

Kdz. Ereğli’nin Kurtuluş Günü’nün kısa öyküsü bu. Fransızlar 18 Haziran 1920’de kovuldukları Ereğli’ye 9 ay sonra ve ikinci kez geldiler. Bu gelişlerinde ise Kurtuluş Savaşı’nın tarihe ‘tek deniz savaşı’ olarak geçen Alemdar olayı yaşandı. Recep Kahya’nın şehit olduğu (27 Ocak 1921) bu Alemdar olayında Fransızlar yine amaçlarına ulaşamayarak çekip gitmek zorunda kaldılar.