Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlığın da aralarında bulunduğu 450 devlet kurumuna 100 bin evrak gönderen Günaydın, hukuk mücadelesi sırasında 50 bin TL banka kredisi çektiğini de belirterek, “25 bin TL’de mahkemeden olmak üzere 75 bin TL icralığım” dedi.

 

Karadeniz Ereğli merkezine Delihakkı ve Subaşı köylerinden yolcu taşımacılığı yapan Çanakkale Gazisinin Torunu Recep Günaydın’ın (55) hayatı 2004 yılında yaptığı trafik kazası ile değişti. Anne, baba, çocuk ve torunları ile toplam 10 kişinin geçimini sağlayan Günaydın, 2004 yılında Kepez Mahallesi mevkisinde karşı yönden gelen Sağlık Bakanlığı’na bağlı ambulans ile çarpıştı. Kaza sonrası ambulansta oluşan 2 bin 750 liralık hasar bedelini ödemediği gerekçesiyle Zonguldak İl Sağlık Müdürlüğü tarafından hakkında açılan dava sonucu haklı olmasına rağmen mağdur edildiğini iddia etti.

 

“PARAYI PEŞİN ALDI”

Recep Günaydın, gazetecilere yaptığı açıklamada, söz konusu hasar bedelinin, Zonguldak Valiliği adına aracın sigorta şirketi tarafından tahsil edildiğini belgesi ile ortaya koyduklarını belirterek, “İl Sağlık Müdürlüğü, Zonguldak Valiliği’nden yetki belgesini alarak, sigortamdan 2 bin 750 lirayı peşin olarak almış ve ibra etmiştir. İbranamede, ‘ambulansa verilen hasarın tamamını, nakden peşin olarak aldım. Bir daha, sigorta şirketi ve araç sürücüsü Recep Günaydın’a dava açmayacağımı kayıtsız şartız kabul ettim’ şeklinde Vali adına denilerek imza atılmıştır. Bunun üzerine, kaza tarihinden 15 gün sonra, bankadan hasar parası alınmış ve olay bitmiş. Parayı alan Sağlık Müdürlüğü, parayı almamış gibi yanlışlıkla 2004 yılının Şubat ayında parayı almadığı gerekçesiyle dava açmıştır” dedi.

 

MAHKEME AÇILIYOR ve 11 YIL SÜRÜYOR

Yaklaşık 11 yıl süren mahkeme sürecinde ödendi makbuzlarını ve haklılığını dile getirmek için mücadele edildiğini anlatan Günaydın şunları söyledi: “Ödendiği banka dekontu ile belgelenmesine rağmen mahkeme açılıyor ve bu 11 yıl sürüyor. Bana mahkeme sonucunda 25 bin lira ceza geldi. Ben, bu cezanın üzerine, trafik sigortamda araştırma yaptım ve Valilik yetki belgesi, ibraname ve bankanın dekontu elime geçti. Bunun üzerine avukatıma gidip durumu anlattım. Avukatım, elimizdeki paranın ödendiğini gösteren evraklarla mahkemeye başvurdu. Ancak O’na, ‘mahkeme bitsin, mahkemenin reddi için dava açarsın’ denildi. Mahkeme, 2011 yılında bitti. Avukatım da söylenildiği gibi mevcut belgeleri sunarak mahkemenin reddini isteyerek yeniden yargılanma talep etti. Mahkeme, bu seferde, ‘bu belgeler mahkeme sürerken verilecekti. Mahkeme bittiği için bu belgelerin hiçbir geçerliliği yok’ sözleri ile yanıt verdi. Bireysel başvurular yaptım, Anayasa Mahkemesi’ne gittim. Devlete borcumun olmadığını anlatmaya çalıştım. Zonguldak İl Sağlık Müdürlüğü, Zonguldak 3. İcra Dairesi’ne durumu bildiriyor ve beni icraya vererek benden parayı bir an önce yatırmamı istiyor. İbraname hakkında Başbakanlığa yazı yazdım. Bana gelen cevapta ise Başbakanlık, ‘ibraname imzalandıktan sonra, Türk Ticaret Kanunu’na göre dava açılamaz’ dedi. Bunu diyen Başbakanlık, Başbakanlığın üzerinde daha başka kurum mu var?” dedi.

 

KUMPASI KİM KURDU SORUSU

İçinde bulunduğu durumu, hassas ölçüm yapmakta kullanılan ‘kumpas’ aletini göstererek kendisine ve devlete kumpas kurulduğunu iddia eden Günaydın şu ifadelere yer verdi: “Çanakkale Gazisi dedem Çakılcı Mehmet, 1915 yılında İngiliz askerleri ile savaşırken, rahmeti dedemin kafasına kumpas atmıştır. Şimdi tarih tekerrür etmiş, 100 yıl sonra bu kumpası benim kafama kim attı? Yetkililerin bu kumpası araştırılarak ortaya çıkartmasını istiyorum. Zonguldak’a 2 tane müfettiş gelse, bir saat içinde Devlet ne yapmış, Devletin dışındaki birileri yani kumpasın arka tarafındakiler ne yapmış bulur. Sayın Sağlık Bakanım bir açıklamasında, ‘millete kumpas kuranları bedelini ödettiririm’ dedi. Sayın Bakanım, bu kumpası bana kuranlara bedelini ödetecek misin? Gereğini yapacak mısınız?

Kaza yaptığı tarihte, hakkında açılan ilk davanın bir gün sürdüğüne dikkat çeken Günaydın, bir günde mahkeme sonuçlanmasının bir örneğinin daha olamayacağını dikkat çekti, sözlerini şu cümlelerle sürdürdü: “2004’ün 2’nci ayın 16’sında dava açılmış, 2’nci ayın 17’sinde dava sonuçlanmış. Bankaya yatan para çekilerek Hazine’ye yatmış. Dünya’da, benden başka, bir gün içinde mahkemesi görülen bir kişi daha varsa yanıma gelsin. Bu olayda gösteriyor ki, parayı alanlarla davayı açanların birbirlerinden haberleri yok. 17’sinde para çekilmiş ama aynı gün dava açılmış, hayırdır. Türkiye’de bir tek Anayasa var, baba yasa yok. Birtek başbakan, cumhurbaşkanı ve başbakan var. Peki, bunların dışında kimler var? Neler dönüyor? Zonguldak’a müfettiş gönderilmesi gerekiyor ki görsünler Devlet’e kurulan kumpası, görsünler bana kurulan kumpası.”

 

“50 BİN TL KREDİ ÇEKTİ”

Recep Günaydın, hakkında verilen 25 bin lira icra kararı yanı sıra, 50 bin lirada bankaya borçlandığın dile getirerek, Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’dan yardım istedi. Günaydın, “şuana kadar, Devlet’in kurumlarında bulunan 450 kişiye 100 binin üzerinde evrak gönderdim. Mahkeme ile giden en az 50 bin evrak daha vardır. Bu yanlışlıkla dava açan, kamuyu ne kadar zarara soktu, beni, mahkemeleri işinden etti, Devlet’in başına ne kadar bela açtı? Bir tek deli kuyuya taş attı, cumhurbaşkanım, başbakanım, sağlık bakanım ve Zonguldak milletvekilleri, bu taşı çıkartamadı. Peki, kukuya taş atan mı güçlü yoksa Devlet mi güçlü? Devlet gücünü göstermeli, bakanımda dediği gibi, millete yani Recep Günaydın’a yanlış yapan bedelini ödemeli. Haydi sağlık bakanım, göreyim seni” diye konuştu.

 

“EKMEK TEKNESİ ELİNDEN ALINACAK”

Yaşadıkları yüzünden düşündüğü intihar etme fikrini, inancı gereği yapamadığını da sözlerine ekleyen Recep Günaydın, Türkiye’de yaşayan herkese seslenerek, şu ifadeleri kullandı: “Evde 85 yaşında annemle babam var. Hepsi, başıma gelen bu durum yüzünden kalp ve tansiyon hastası oldular. Çocuklarım ve torunlarımla birlikte 10 kişi, benim elime bakıyor. Bu arabamı da alırlarsa eğer, benim için her şey bitti. 90 dakikalık maç bitti, uzatmaları oynuyorum. Şuanda bankalara, yargıyla uğraşırken 50 bin lira borçlandım. 25 bin lirada icra geldi toplam 75 bin lira. Böyle bir haksızlık karşısında, minibüsle geçinmeye çalışan köylü bir vatandaş, bu borçla yaşar mı yaşamaz mı? Onun için, benim için maç bitti, uzatmaları oynuyorum. Ben bu gün intihar etmiyorsam inancım gereğidir. Yarın, can ve mal güvenliğim tehlikeye girerse, yolladığım belgeler tüm resmi kurumlara girdi. İntihar edersem, bana bu yanlışı yapanlar kendisini nasıl kurtaracak? Bu 25 bin lirayı benden öylede böylede alırlar. Ben helal etmiyorum. Bu para Hazine’ye gidecek, Hazine’den başbakana, bakana, cumhurbaşkanına, müftü, imam kim varsa herkesin boğazından geçecek. Türkiye genelinde, 77 milyon insan cennetin kapısında beni bekleyecek. Çünkü benimle helalleşmeden oraya girmek yok. Herkes dahil”

 

(Haber: Mustafa Kemal Bektaş)