Eğitim—Sen Zonguldak Şube Başkanı Orhan Yılmaz,  “Demokratik Bir Akademi” başlıklı yazılı bir açıklama yaptı.

Orhan Yılmaz,  Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan’ ın talimatlarıyla eğitim ve yükseköğretim alanının hızla dönüştürüldüğüne tanık olduklarını belirterek “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ ın “Allah aşkına şu yardımcı doçentlik olayı nedir?” sorusunun bir “işaret fişeği” gibi YÖK’ ü harekete geçirmesinin ardından “yardımcı doçentliğin” kaldırılacağını öğreniyoruz.” Dedi.

Yılmaz, öncelikle söz konusu düzenlemenin Meclis gündemine gelmeden kapalı kapılar ardında planlandığını konunun asıl muhatabı olan akademinin ve sendikaların görüşlerine başvurulmadığını vurguladı.

Açıklamanın devamı şöyle:

“Dolayısıyla sahip olduğumuz bilgi, sadece YÖK’ ün açıklamalarında ve basında yer alan haberlerde yer aldığı kadardır!

Yıllardır ifade ettiğimiz gibi 15 yılı aşkın AKP iktidarı süresince akademide yoğun kadrolaşmanın sonucunda ciddi bir nitelik kaybı yaşanmıştır. Bu durumun temel nedeni AKP-YÖK-Rektörler işbirliğiyle üniversitelerde eleştirel, özgür, bilimsel bilgi üretiminin baskı altına alınması ve kendileri tarafından makbul görülmeyen bilginin ve bu bilgiyi üretenlerin üniversitenin dışına itilmek istenmesidir. Dolayısıyla özgür ve eleştirel bilgi üretmeye çalışanlar disiplin soruşturmaları, işten atılma, kadro alamama gibi farklı biçimlerde baskı, yıldırma ve tehditle karşılaşmıştır.

Bugün, bu sorunlar yokmuş gibi davranmak ve sorunun kaynağını “yardımcı doçentlik” kadrosu gibi göstermeye çalışmak, sadece tartışmaların sınırını daraltmakla kalmamakta, akademinin üzerindeki mevcut baskıyı da gizleme amacına hizmet etmektedir. Daha açık ifade etmek gerekirse; bir taraftan doktora sonrası araştırmacı adı altında araştırma görevlilerinin güvencesizliğe mahkum edildiği bir sistem yaşama geçirilmiş, diğer taraftan ise atama ve yükselme kriterleri üniversitelere bırakılıyor denilerek mevcut kadrolaşmayı ve nitelik kaybını derinleştirecek uygulamaların hazırlığı yapılmaktadır. Açıkça varolan güvence ve kadrolar, AKP-YÖK-Rektörler işbirliği içerisinde “makbul görülen” akademisyenlere sunulan bir ayrıcalık olacaktır.

Muhalif duruşu nedeniyle sözleşmesi yenilenmeyen, işten atılma kaygısı nedeniyle özgürce üretemeyen, ürettiğini özgürce paylaşamayan bir akademinin varlığı yanı başımızda durdukça ve üniversiteleri A.Ş. yaparak üniversitenin kurumsal özerkliğini güçlendirdiğini sananların politikaları egemen oldukça, atılacak her adım, üniversiteyi ve akademiyi varlık nedenlerinden uzaklaştıracaktır.

Eğitim Sen olarak, kadrosunun adı her ne olursa olsun akademinin temel ihtiyacının iş güvencesi ve akademik özgürlüklerin güvence altına alınması olduğunu, iş güvencesi olmadan da eşitlikçi, özgürlükçü ve demokratik bir akademik iklimin yaratılamayacağını belirtmek isteriz. Unutulmamalıdır ki sorunun asıl muhataplarının ihtiyaç ve taleplerini yok sayan her düzenleme sorunları çözmekten ziyade daha büyük ve köklü sorunlara neden olacaktır.  Dolayısıyla başta üyelerimizin hakları olmak üzere akademiyi ve üniversiteyi savunabilmek için süreci yakından takip edeceğimiz, görüş ve eleştirilerimizi kamuoyuyla paylaşacağımız bilinmelidir.”