"Gerçek vatansever, cumhuriyetçi, Atatürk devrimlerini ve demokrasiyi benimsemiş, karakter sahibi, akıl ve bilim ışığında yürüyen bir nesil bizi güvenli geleceğe taşıyacaktır. Bir ülkenin geleceğine yapabileceği en büyük yatırım eğitim yatırımlarıdır, bunun için de öğretim programları ve sistemleri ona göre düzenlenmelidir. Bunu başarmak için Eğitim sistemimiz, her zaman akılcılık ve bilimsellik ışığında, laik, çağdaş, demokratik ve evrensel değerleri içeren bir anlayışta olmalıdır"

 

"Şunu çok açık şekilde söylemek gerekir ki, AKP terörü tek başına yenemez, bundan böyle ülkeyi tek başına yönetemez. Ülkemizin karşı karşıya bulunduğu tehditler ve sorunlar bir partinin tek başına üstesinden gelebileceğinin çok ötesindedir. Bu nedenle, gün daha fazla ulusal ve toplumsal birlik günüdür"

 

  

CHP Zonguldak Milletvekili Şerafettin Turpcu, eğitimin dinselleştirilmesinin yarattığı tehlikeye dikkat çektiği bir basın açıklaması yaptı.

 

Milletvekili Turpcu’nun açıklamaları şöyle:

“Tarikat ve cemaat etkilerine açık bir devlet yapılanmasının, yani din üzerinden siyasetin, ülkemizi hangi felaketlere sürüklediğini şimdiye kadar birçok defa açıklamalarımızda ortaya koyduk. Dinin, siyasete, adalete, orduya, eğitime alet edilmesinin ülkemiz için ne denli sonuçlar doğurduğunu da çok acı tecrübeler yaşayarak gördük. Cumhuriyet tarihinin en kritik dönemlerinden birini yaşadığımız bu günlerde, adına bizim emperyalizm dediğimiz ancak AKP`nin ise `üst akıl` olarak açıklamaya çalıştığı gerçeğin ne olduğunu da bu süreçte açık şekilde gördük.

 

"BAŞKA TUTUNACAK DALIMIZ OLMADIĞINI"

Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk bu ülkenin kurucu değerlerini tanımlamış ve sorunlu Ortadoğu coğrafyasında ayakta kalacak bir devlet kurmuş, bizlere emanet etmiştir. Cumhuriyeti inşa ettiği sağlam temeller bizi şu anki depremlerden korumaktadır. Ağızlarına Atatürk lafını almayanların bile şimdi onun yolundan başka tutunacak dalımız olmadığını gün be gün anladığı günleri yaşıyoruz.  Ülke karanlığa düştüğünde hala ilk sığınılan ışık Atatürk’ün bizlere bıraktığı değerlerdir.

 

"EN DOĞRU YOLUDUR"

Yaşadığımız olaylar nedeniyle yeniden ve de ibretle görüyoruz ki, asıl sorun, bu ülkede Mustafa Kemal Atatürk’ün devrimleriyle sorunu olanlardır. Kimin hain, kimin hain olmadığını bile anlamanın zor olduğu, istihbarat kurumları başta olmak üzere tüm ilgili kurumların üzerinde çalıştığı bu karanlık günlerde; Atatürk'ü ve O`nun gösterdiği değerleri kötü göstermeye çalışanları; daha da kötüsü tümden varlığını yok etmeye çalışanları ayırt etmek bu işe başlamanın en doğru yoludur!

 

 “FİKRİ HÜR, VİCDANI HÜR, İRFANI HÜR NESİLLER”

Yaşadığı çağı ve geleceği çok iyi okuyabilen bir lider olan Mustafa Kemal Atatürk, bir milletin geleceği üzerinde eğitimin oynadığı rolü çok iyi bilmekteydi. Atatürk’e göre, ekonomide, sağlıkta, sanatta, sporda yani nerede bir problem varsa onun temelinde eğitim yatmaktaydı. Bu nedenle, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün soran, sorgulayan, itaat ve biat kültürünü benimsemeyen ‘fikri hür, vicdani hür, irfanı hür’ nesiller yetiştirme politikasına sıkı sıkıya bağlı kalmalıyız. Hedefimiz, edebiyat, bilim ve sanat ışığında; sorgulama ve eleştirel düşünme yeteneğine sahip, dünyadaki gelişmeleri izleyip anlayabilen, sorunlar karşısında çözüm yolu olarak akıl ve bilimin temel alındığı bireyler yetiştirmek olmalıdır. Ülkemizi çevreleyen coğrafyada yaşananlar `Laik-Demokratik-Bilimsel Eğitimin` önemi bir kez daha ortaya koymuştur. `Hayatta en hakiki yol gösterici ilimdir. İleride benim söylediklerimle ilmin gerçekleri çelişirse, ilmi esas alın` diyen bir liderin bu güne dair görüşleri gayet açıktır.

 

“CUMHURİYET GENÇLİĞİNİN ÖNÜ AÇILMALIDIR”

Bu nedenle, AKP kindar/dindar gençlik yetiştirme anlayışını bırakıp,  Cumhuriyetin Kurucu Değerleri ışığında Cumhuriyet Gençliğinin önünü açmalı, aydın çağdaş din adamlarının önünü açmalıdır. Bunun dışında izlenecek politikadan adaletsizlik, ayrıştırma, kamplaşma ve sonunda kaos çıkar.

AKP,  ‘ya düşünen, sorgulayan nesil yetişirse’ korkusu taşımaktadır. Ancak bilmelidirler ki, bu politika AKP İktidarının devamının garantisi olmadığı gibi ülkenin geleceğine hiçbir katkısı da yoktur.   

 

"TERÖRDE YENİ DİN ANLAYIŞLARI"

Bugün yaşadığımız IŞİD ve benzeri terörde yeni din anlayışları yatmaktadır.  Laiklik karşıtı politikaların sonu IŞİD ve benzeri radikal örgütlere varır. Laiklikten uzaklaşmış bir anlayıştan bilim adamı çıkmaz. Yakın zaman önce dünyanın en prestijli bilim ödülünü kazanarak bizleri gururlandıran Nobel Kimya Ödülü sahibi Aziz Sancar başarısını Köy Enstitüleri Mezunu idealist öğretmenlerine bağladığını her fırsatta dile getirmiştir. Bu değerlerimizin başarı öykülerine sahip çıkmak zorundayız. Köy Enstitülerinin, İkinci Dünya Savaşı Sonrası Türkiye’nin NATO’ya girmesiyle birlikte kapatılmasıyla hem kırsal kesimin eğitimine büyük bir darbe vurulmuş, hem de daha bağımlı hale gelmiştir. Bu şekilde kırsal kesim belli çevrelerin elinde, onların yönlendirmelerine açık halde kalmıştır. Köy Enstitülerinin karşılığında imam hatipler kurulmuştur, ancak ikisi birbirinin karşıtı olmamalıydı. Devletin ihtiyaç kadar din adamı yetiştirmesi gerekmektedir. Gereği kadar din adamı yetiştirilmesine `evet` ancak bunun tüm okulların temeli haline gelmesine `hayır` diyoruz. Çünkü, emperyalizm, buradan bilim, teknoloji alanında yetişecek bilim insanları yerine toplumun dinselleştirilmesi ile ilgili çalışmalar yapmıştır ve yapmaya devam etmektedir.

 

“TRUVA ATI OLARAK KULLANIYORLAR”

Adında `milli`  olan iki tane bakanlık vardır, bunlar ‘Milli Eğitim ve Milli Savunma Bakanlıklarıdır’. Bunlar maalesef emperyalizmin kendini en net şekilde gösterdiği bakanlıklar haline gelmiştir. Emperyalistler buradaki etkilerini adeta ‘truva atı’ olarak kullanarak, amaçlarını gerçekleştirmeye çalışmaktadır. Milli Eğitim Bakanlığı, cemaatlerin etkin olduğu bir Bakanlık haline gelmiştir. Cemaatlerin Laik Cumhuriyetin altını oymak için ne şekilde çalıştıkları ortadadır. Milli Savunma Bakanlığı için baktığımızda ise uçağını, silahını, hatta savunma araçlarının yazılımını dahi yapamayan, her anlamda dışa bağımlı bir durumda olduğumuz ortadadır. Cumhuriyetin ilk yıllarında kendi uçağını yapmaya çalışan, fabrikası olan, 1961'de Devrim otomobilini yapan bir ülke olduğumuzu da hatırlatmak gerekir.  Silah tüccarı ülkelerin, diğer ülkelerdeki teröristleri ve terör örgütlerini gizlice destekleyip ve beslemesi,  bu şekilde askeri teknolojisi kısıtlı olan ülkelerin, üreten devletlerden silah alması emperyalizmin günümüzdeki en temel oyunudur.

 

“TÜRKİYE KURTULMADAN ORTADOĞU KURTULMAZ”

Çok net şekilde söylüyorum, bilim ve eğitim kesinlikle dinselleştirilmez. Darbe girişimi sonrası hükümeti bir kez daha sağduyuya ve bu konuyla ilgili derinlemesine düşünmeye davet ediyoruz. Yoksa Pakistan ve Afganistan örnekleri ortadadır, eğitimin dinselleştirilmesinin sonuçlarını bu ülkelerde çok net şekilde görüyoruz. Türkiye’nin kurtulmadan, Ortadoğu’nun kurtulma şansı yoktur. Din adı altında hangi terör örgütlerinin buralarda yuvalandığını ve dünyaya yayıldığını görüyoruz. Bunlar gözümüzün önündeyken, bütün okulların imam hatipleştirilmesine karşıyız.

 

 “HEDEF ‘LAİK, CUMHURİYETÇİ VE ÇAĞDAŞ’ BİR NESİL YETİŞTİRMEKTİR”

Atatürk’ün Eğitim Politikası’nın hedefi ‘Ulusal, Laik, Cumhuriyetçi ve Çağdaş’ bir nesil yetiştirmektir. Bugün ise bu anlayışın temeli olan ‘fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller’ yerine dinin alet edildiği ‘dindar, kindar, itaatkar’ bir nesil istenmesinin bizi nereye getirdiği ortadadır. Gerçek vatansever, cumhuriyetçi, Atatürk devrimlerini ve demokrasiyi benimsemiş, karakter sahibi, akıl ve bilim ışığında yürüyen bir nesil bizi güvenli geleceğe taşıyacaktır. Bir ülkenin geleceğine yapabileceği en büyük yatırım eğitim yatırımlarıdır, bunun için de öğretim programları ve sistemleri ona göre düzenlenmelidir. Bunu başarmak için Eğitim sistemimiz, her zaman akılcılık ve bilimsellik ışığında, laik, çağdaş, demokratik ve evrensel değerleri içeren bir anlayışta olmalıdır. Yolumuz Atatürk’ün aydınlanma devrimleridir. Başka yol yoktur. Biz, Laikliğin önemini bir kez daha vurgulamak için,  dinin bezirganlar elinde nasıl kullanıldığını gördüğümüz için bu açıklamaları tekrar tekrar yapıyoruz. Bunlarla ilgili açıklamalar yapıyoruz diye bizleri din düşmanlığı ile suçlayacak tavırlara kalkışmak da en hafifi tabiriyle `ucuzcu` bir yaklaşım olacaktır.Ülkede ihtiyaç olan bir yerlere tabi ki cami yapılmalıdır, ancak yapılması planlanan camiler halkın gezme, nefes alma alanı olan yerlere ve deniz kenarlarına yapılmamalıdır. Bununla birlikte yapılırken mimari estetik kaygılar gözetilmeli, şehir plancılarının ve mimarların görüşü alınarak yapılmalıdır. Taksime Kışla yapılmasında olduğu gibi halkla inatlaşma yolu seçilmemelidir.

 

“AKP TERÖRÜ TEK BAŞINA YENEMEZ, BUNDAN BÖYLE ÜLKEYİ TEK BAŞINA YÖNETEMEZ”

Şunu çok açık şekilde söylemek gerekir ki, AKP terörü tek başına yenemez, bundan böyle ülkeyi tek başına yönetemez. Ülkemizin karşı karşıya bulunduğu tehditler ve sorunlar bir partinin tek başına üstesinden gelebileceğinin çok ötesindedir. Bu nedenle, gün daha fazla ulusal ve toplumsal birlik günüdür. AKP’nin son dönemde izlediği uzlaşmaya yönelik tutumunu olumlu buluyoruz ve bu kritik dönemde bu anlayışın devam etmesini bekliyoruz. Ülkemiz iç siyasette, dış politikanın her alanında ve ekonomide sıkışmış durumdadır. Öncelikle toplumun her kesiminin iktidar tarafından kucaklanarak, ülkenin kurucu değerlerine geri dönmesi sorunların aşılması için zorunludur. ‘Yurtta sulh cihanda sulh’ anlayışından sapmanın ülkemizi hangi tehlikelerle karşı karşıya bıraktığı ortadadır, iktidarın hata yaptığını kabul ettiği bu günlerde, Suriye ile daha fazla diyalog içinde olması gerekmektedir. Suriye’deki parçalanmış yapı içindeki gruplar farklı hedefler ve çıkarlar doğrultusunda hareket etmektedirler. Ancak buradaki etnik unsurlar bulundukları yerde kalmalı, başka topraklar hedeflememelidirler. Özel kuvvetlerimiz, Cerablus Harekatı’na başlamıştır. Bu durum AKP’nin bu güne kadar izlediği politikaların çöktüğünün de ilanıdır. Bu gerçek geç de olsa bundan sonraki süreçte Suriye Devleti ile buluşmaya götürmelidir. Ulusal güvenliğimiz için çok ciddi bir tehdit haline gelen güney sınırımızdaki gelişmeleri maceraya atılmadan, ülkeyi ateşe atmadan, doğru bir politikayla, uzun dönemli bir siyasi strateji çevresinde yürütmemiz gerekmektedir. Cerablus Harekatı’nı askerlerimizin kayıpsız şekilde tamamlamasını diliyorum. Bugün, Bingöl ve Diyarbakır’da PKK terör örgütüyle çıkan çatışmada verdiğimiz şehitlerimize Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar, başta ailelerimiz olmak üzere tüm milletimize başsağlığı diliyorum. ”

​ 

 Haber Merkezi