Türkiye; Hatay  AKP Milletvekili Hacı Bayram Türkoğlu’nun oğlu Kağan Türkoğlu’nun karıştığı olayı konuşuyor şimdi.

Nasıl konuşmasın ki?

Bir milletvekilinin oğlu emniyet müdürlüğünde numaralandırılmış ve sıraya geçirilmiş Türkiye Cumhuriyeti’nin polislerinin karşısına geçmiş ve teşhis yapıyor.

Gördük o görüntüleri.

İzledik içimiz burkularak.

Yutkunduk da!

“Olmaz böyle şey” diyenlerimiz de oldu elbette.

Çoğumuz da “lanet olsun!” diye bağırdık.

Evet lanet olsun.

Lanet!..

 

Türkiye Cumhuriyeti’nin memurlarını, siyasal iktidarın memuru gibi gören zihniyet her dönem oldu ve bunun bir çok örneklerini toplum hep gördü.

Kafa aynı çünkü.

Kafa çapsız.

Kafa kimliksiz.

Kafa kompleksi.

Kafa sonradan görme.

Kafa sağlıksız.

Kafa yetersiz.

Kafa baskıcı.

Kafa böyle olunca da, uygulamalar çağdışı oluyor.

Tiksindiriyor.

Keyf kaçırıyor.

 

Peki ya sonuç?

Siyasetçi mutlu.

Hava da bastı.

Çevreye güç gösterdi.

Devletin memurlarına gözdağı verdi.

Tatmin oldu.

Oh ne ala ülke!

 

Biliyor ve inanıyorum ki, bu ülkenin yüzde 99.9’unu teşkil eden vatandaşların bu insanın kanını beynine sıçratan görüntüler karşısında midesi bulandı.

Kusmak istedi çoğu.

En kibar sözle de “yazıklar olsun” dedi.

Ama bu ülke öyle işte.

Siyasetçileri halk seçmiyor ki.

Genel Başkan veya genel merkezlerin tespit ettiği adaylardan seçilen milletvekilleri böyle oluyor.

Tabansız milletvekillerinin çocuğu başka mı olacak?

Utanmazlar ki.

Olmayan şey hiç  harekete geçer mi?

 

Ama bu olay bir başka sıkıntılı durumu hatırlattı.

Devletin kamu kurumlarını siyasetten kurtaracak “özerkleştirme projeleri” Bülent Ecevit’ten sonra gündeme bile gelmiyor artık.

Kâr eden veya etmeyen kamu kurumları bilinen ifade ile “peşkeş çekilerek” satılıp kurtulunan kurumlar olarak görülürken, elde kalanlar da siyasetin kirli ellerinde oyuncak yapılıyor.

Kamu kurumunun başında genel müdür olsan ne yazar ki!

Siyasal iktidarın örgütlerinden de destek bulan bir delegesi, çalıştığı ve evine ekmek götürdüğü kurumda yan gelip yatmaya başlıyor.

Bu bankamatik çalışanları, o kurumun tüm olanaklarını da ya kendileri veya kendilerine yakın olanlara kullandırmak için her türlü yol ve yöntemi deniyorlar.

Hatta  çalışanı oldukları o kurumun müdürünün karşısına geçip “bana bir çay söyle” dedikten sonra da, talimatlar yağdırabiliyorlar.

İşte bu kafa ile siyasi gücüyle polisleri sıraya geçiren kafa aynı kafa.

Veya bu kafaya böyle davranma yetkisi ve fırsatı verenler de olgunlaşamamış kafa.

Böyle kafa/kafalardan uygar insan davranışı bekleyebilir misiniz?

Bekleyenin de kafasında bir eksiklik var demektir.

 

Sonuçta sevgili okurlar; o fotoğraf ve görüntüler bir mermi gibi yüreğimize saplandı.

Benim devletimin memurunu kimse böyle ezememeli.

Ezenler, ezmeye kalkanlar, ezdirilmesine fırsat verenler Türkiye Cumhuriyeti’nin kamu çalışanlarını siyasal iktidarın memuru olarak görenlerdir.

Lanet olsun bu kafalara.

Lanet!..