Hukukun olmadığı yerde adaletten söz edilebilir mi? Adil yargılamanın olmadığı yer de?

İzliyorsunuz, görüyor, yaşıyorsunuz; bazı davalarda verilen kararlar “hukuk bu mu, adalet bu mu, cinayetin karşılığı beraat mi” diye hepimizi şaşkına çeviriyor…

Daha bu hafta sonu yaşandı. Hüseyin Avni Aker Stadı’nda “2 bin güvenlik görevlisi”nin görev yaptığı Fenerbahçe-Trabzon maçının 89’uncu dakikasında sahaya inen bir Trabzonsporlu’nun hakemi uyguladığı şiddeti izlemişsinizdir televizyonlarda… Fenerbahçe’nin 4-0 galip olduğu maç sırasında yaşanan bu şiddet olayına bir takım Trabzonlular’ın da kınayacaklarına destek verdiklerini de görmüşsünüzdür…

Daha da ilginci maçın tatil edilmesine neden olan saldırgan Trabzonlu’nun şu an elini kolunu sallayarak dışarıda dolaşması, dayısının ise “Yeğenimin arkasındayım. O yapmasa ben yapardım” diye şiddeti onaylaması…

49937

Biliyorsunuz bu maçtan önce de, başkent Ankara’da Ankaragücü-Amedspor maçında Amedspor yöneticileri, yöneticilerin oturduğu türbinde karşı takımın yöneticileri tarafından darp edilmiş, bir yönetici tribünden aşağı atılmıştı…

Maalesef şiddet evden okula, sokaktan spor sahalarına kadar her yerde…

Umut Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi-Psikiyatr Ayhan Akcan, ülkemizde üzücü bir şekilde yükselme seyri gösteren şiddetle ilgili fikri sorulduğunda hep “Balık baştan kokar” yorumunu yapıyor…

Gerçekten de balık baştan kokuyor…

Bakın hakeme şiddet uygulayan çocuğun dayısının laflarına…

Üçüncü sayfa haberlerine bakın…

Ne sevginin, ne saygının ne de hoşgörünün kalmadığını göreceksiniz…

Aile içinde de, arkadaş camiasında da, toplumda da herkes adeta şiddet soluyor ve şiddet kusuyor… Özetlesi tepeden tırnağa şiddet körükleniyor. Herkes herkese her kötülüğü her an yapmaya hazır, vurmaya, kırmaya, hatta öldürmeye…

Abartıyorsunuz demeyin bakın üçüncü sayfa haberlerinden ilki önceki gün, ama diğerlerinin hemen hepsi 18 Nisan’da yaşanmış birkaç örnek, çoğu da aile veya birbirini tanıyan insanlar arasında yaşanmış:

1 TL için kalbinden bıçaklandı

1 TL için kalbinden bıçaklandı

 

  • Ankara’da 23 Nisan hazırlıklarına katıldıktan sonra okul çıkışında arkadaşlarıyla sahbet eden 12 yaşındaki Sadık A. ve arkadaşlarından bir üst sınıftaki çocuk, bıçakla tehdit ederek para istedi. Para alamayan çocuk, Sadık A.’yı önce sırtından, sonra kalbinden bıçakladı.
  • Samsun Vezirköprü’de düğünde yerinden sigara almak için markete giden Salih B. (25) sırtından tabancayla vurularak öldürüldü. Genç son nefesini vermeden kendisini dayısının oğlu ’nın (36) vurduğunu söyledi.
  • Adana Yüreğir ilçesi 19 Mayıs Mahallesi’nde husumetli oldukları kişilerin düğüne gittiğini öğrenen kişiler silah ve tüfeklerle düğünü bastı. Rasgele açılan ateş sonucu biri 6 yaşında çocuk iki kişi öldü beş kişi de yaralandı.
  • Bursa İnegöl’de sabah namazını kılmak için caniye giden Dilaver E., tuvaletin kapalı olmasına kızıp dehşet saçtı. Tadilat nedeniyle tuvaletin kapalı olduğunu söyleyen 46 yaşındaki Esfendiyar Girgin ve etraftakilere küfür eden Dilaver E., beş çocuk babası Esfendiyar Girgin’i kalbinden bıçaklayarak öldürdü, 61 yaşındaki İbrahim Duman’ı da yaraladı.
  • Eskişehir’de belediye işçisi Murat Şerefe, arkadaşının evinde çıkan tartışma üzerine bıçaklanarak öldürüldü.
  • Ve ve “huzurevinde kanal değiştirme cinayeti”. Kastamonu Tosya’da Sabri Beşli (80) televizyon odasında kanal değiştirme yüzünden tartıştığı İsmail Gökmen’in (71) tartışmadan sonra odasına giderek boğazını kesti…

Şiddetin katmerlenerek arttığı, küçük çocuklara cinsel taciz ve tecavüzlerin ayyuka çıktığı, İslamcı terör örgütü IŞİD’in attığı roketler sonucu Kilis’te 17 yurttaşımızın yaşamını yitirdiği bir dönemde tüm bu sorunlara çözüm üretecek, tüm bu sorunların ortadan kalkmasını sağlayacak Türkiye Büyük Millet Mecilisi’nin Başkanı ise ne yapıyor?

Katıldığı İslam Ülkeleri Akademisyen ve Yazarlar Birliği AY-BİR’in düzenlediği “Yeni Türkiye Konferansları”nın altıncısında, yapılacak anayasanın her şeyden önce “dindar” olması gerektiğini söylüyor ve “laikliğe yer vermemesi gerektiğini” savunuyor…

İlginç!

İlginç olduğu kadar abes, yersiz…

Laiklik; din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması…

Laik Türkiye Cumhuriyeti’nde milletvekili olup, Meclis Başkanı seçilen ve sistemin tüm olanaklarından yararlanan Meclis Başkanı, kadın cinayetlerinin son yıllarda şahlanışa geçtiği ülkemizde neden laikliğe karşı çıkıyor…

Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının islam dinini en iyi şekilde yaşadığının farkında değil mi? Ulu önder Atatürk’ün ve kurtuluş savaşı kahramanı silah arkadaşlarının Türk halkına 80-90 yıl önce kazandırdığı hakları yok mu etmeye çalışıyor…

Suudi Arabistan’da daha geçen yıl kadınlar seçime katılabildi, ilk kez dokuz kadın belediye meclisine seçildi biliyorsunuz… Suudi kralları bile ulemayı aşıp kadınları özgürleştirmeye çalışırken mevcut anayasadan yararlanıp Meclis’e seçilen bir kişi niçin Türkiye Cumhuriyeti’nin kazanımlarını yok etmeye yönelik söylemler içine giriyor?

İyi haftalar

Umut Vakfı