Vallahi de billahi de bu durumu kibar şekilde ifade edecek bir söz yok!

Olamaz da!

El insaf!

Bir ay önce 190 lira, ertesi ay 330 lira.

Ne mi?

Tahmin edin?

Şu koronavirüslü günlerde fırsat bu fırsat diyerek halkın gırtlağına çöküp, bağırsaklarına kadar sömürmek böyle bir şey olsa gerek.

Bu nedenle hafif bir söz bulamıyorum ki, tepkimi/tepkilerimizi ifade edeyim.

Ağır söz ağır oluyor.

Hem yakışık almıyor, hem de ülkemizdeki malum basın özgürlüğünün (!) sınırları içinde kalamıyor.

Salla gitsin yok.

Adamın ciğerini alırlar ciğerini.

Bakar mısınız, “Hudut namustur” sözünü dile getirmek bile çok tehlikeli.

İnanın 12 Eylül’den sonraki siyasi dönemde böylesine bir tuhaf durum olmadı.

O dönemlerde siyasi arena daha demokratikti desem, ne olur acaba?

*

Evet şu malum duruma yeniden dönersek, o rakamlar elektrik.

Elektrik insanı işte böyle çarpar.

Çünkü… elle tutulmayıp, gözle görülmeyen elektrik ancak varlığını yaptığı tesirlerle gösteriyor.

Bu gösteriş de, hep çarpma oluyor.

Bir çarpıyor ki, Allah şaşırtmasın.

Yönünü bile kaybettiriyor insana.

Hatta feleğini şaşırtıp, tahtalı köye de yolculuk yaptırıyor.

Bu kez de öyle oldu.

Arada sadece bir aylık mesafe var.

180 kilometreden 330’a çıktı.

Hız sınırlarını aşıp bariyerleri bile darmadağın edip, tüm cepleri yaktı viran eyledi.

Allah’ım sen sabır ver.

Allah’ım sen fakir fukaranın nefesi ol.

Allah’ın bu zulumleriyle  kârlarını kat kat katlayıp, zevk-ü sefa yapanların vicdanlarını yokla.

Kapitalizmin vahşi canavarlarının körleşmiş yüreklerine…

Demiyorum!

*

Korona belası en çok enerji satışı yapanları zenginleştirdi.

Doğalgaz ve elektrik firmaları, “evde kal!” çağrılarından beslendikçe beslendiler, sömürdükçe daha da azdılar.

Tüm yollar bunlara çıkıyor.

Tüm tezgahların başrollerinde bunlar var.

Yedikçe de doyulmaz mı?

Neşet Usta “Doyulur mu doyılır mu, canana kıyılır mı?” demiş ama bunlar yine anlamamış.

İşte yine geçirdiler zammı.

“Kol gibi” desem ayıp olacak diyemiyorum.

Yutkundukça daralıyorum.

Allah’ım sen herkese sabır ihsan eyle!