-Tarım BAĞ-KUR sigortası prim aylık 914 liraya çıktı. Çiftçinin bu primi ödemesine imkan bulunmamaktadır. Prim gün sayısı, 2008 yılında olduğu gibi 15 güne indirilmelidir

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, 2019 yılının çiftçi açısından zor bir yıl olduğunu vurgulayan Bayraktar, “Doğal afetlerle, yüksek girdi maliyetleriyle mücadele eden çiftçimiz, üretimini sürdürürken yeterli geliri elde edememiştir. Bunun yanı sıra kazancının büyük bölümünü de finansman maliyetlerine, kredi borçlarına harcamıştır. Artık çiftçimizin dayanacak gücü kalmamıştır. Çiftçi borçları acilen uzun vadeli ve faizsiz olarak ertelenmeli, enflasyonun çok üzerinde artan elektrik ve sulama ücretleri makul seviyelere çekilmelidir” diye konuştu.

Bayraktar, Birlik Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısında tarımda 2019 yılını değerlendirdi, 2020 beklentilerini ve üretici market fiyatlarını açıkladı.

Çiftçilerin zor şartlara rağmen tarımsal faaliyeti sürdürdüğüne, sofralardan üç öğün hiçbir şeyi eksik etmediğine vurgu yapan Bayraktar, “Ülkemizin gıda güvencesini sağlayan eli öpülesi çiftçimize bir kez daha teşekkür ediyorum. Herkes bu çiftçinin değerini bilmelidir. Ziraat Odaları ve Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak bizler, çiftçimizin hizmetinde olmaktan büyük bir şeref duyuyoruz” ifadelerini kullandı.

-“Tarım ülke ekonomisindeki önemini koruyor”

Türk tarımının gerçekleştirdiği üretim, sağladığı istihdam ve ihracatla ülke ekonomisindeki önemini koruduğunu belirten Bayraktar, şunları kaydetti:

Milli gelirin yüzde 5,8’ini karşılayan tarım, 2019 yılının Ocak-Eylül döneminde yüzde 3,7 büyümüştür.

Çiftçimiz, 83 milyon ülke nüfusunun, 5 milyonu aşkın sığınmacı, mülteci ve yabancının, 45 milyonu aşkın turistin gıda güvencesini sağlamıştır.

 Bitkisel üretim verilerine göre, üretim, tahılda ve diğer bitkisel ürünlerde yüzde 1,4, sebzelerde yüzde 3,5, meyvelerde (baharat bitkileri ve çay dahil) yüzde 0,3 arttı. 2019 yılında toplam bitkisel üretim, bir önceki yıla göre yüzde 1,8 artarak 115,2 milyon tondan 117,3 milyon tona çıktı.

Hayvansal üretim, Ocak-Ekim döneminde, tavuk etinde yüzde 1,4, sanayiye aktarılan sütte yüzde 5,5 azalırken, tavuk yumurtasında yüzde 2,1 arttı. Ocak-Eylül döneminde ise kırmızı et üretimi yüzde 3,4 artış gösterdi.

Her şeye rağmen esas itibarıyla verimliliğe dayalı bitkisel ve hayvansal üretimdeki artış, büyüme rakamlarına olumlu yansımıştır.

Aralık ayı itibarıyla son bir yıllık dönemde yurtiçi üretici fiyatları 7,36, tüketici fiyatları yüzde 11,84, gıda ve alkolsüz içecek fiyatları yüzde 10,89, tarımda üretici fiyatları ise Kasım ayı itibarıyla yüzde 13,60 arttı.

Eylül ayında açıklanan verilere göre tarımda istihdam, 108 bin kişi azalmış ve 5 milyon 590 binden 5 milyon 482 bine gerilemiştir.

Eylül ayları itibarıyla tarımın istihdamdaki payı yüzde 19,2’den yüzde 19,3’e çıkmıştır.

Tarımın Eylül ayında işsizliği 2,6 puan indirerek, yüzde 16,4’den yüzde 13,8’e düşürmesi Türkiye için bir kazançtır.”

- “İhracata daha fazla destek verilmeli, üretim teşvik edilmelidir”

Tarımın önemli unsurlarından birinin de dış ticaret olduğunu belirten Bayraktar, “2019 yılının Ocak-Kasım döneminde ihracat yüzde 1,1 artarak, 16 milyar dolardan 16,2 milyar dolara çıkmıştır. Buna karşın ithalatta yüzde 4,1’lik azalış görüldü. İthalat rakamı 12 milyar dolardan 11,5 milyar dolara geriledi. Bu dönemde dış ticaret fazlası ise yüzde 16,3 artarak, 4 milyar dolardan 4,7 milyar dolara yükseldi. Türkiye gibi hemen her ürünün üretilebildiği bir ülkede yaptığımız ithalatın en az 3-4 katı ihracat gerçekleştirmemiz gerekir. Bunun için ihracata daha fazla destek verilmeli, üretim teşvik edilmelidir” diye konuştu.

-“Girdi fiyatları”-

Nisan 2018’den itibaren döviz kurlarında görülen aşırı dalgalanma ve enflasyondaki yükselişten en fazla etkilenen kesimlerden birinin çiftçiler olduğunu vurgulayan Bayraktar, şunları söyledi:

“Mazot, gübre, tohum, ilaç, yem, elektrik gibi girdiler enflasyonun çok üzerinde artmıştır.

Kimi girdilerdeki artış yüzde 100’ün üzerinde olmuştur.

Önemli bir tarımsal girdi olan gübrede son bir yılda, bazı gübre çeşitlerinde fiyatların gerilemesine rağmen, 2017-2018 Kasım dönemlerinde ürede yüzde 64,8 ve DAP’ta yüzde 80,1 oranındaki artışı göz ardı edemeyiz.

Fiyat artışı nedeniyle çiftçimiz gübre kullanırken zorlanmaktadır.

Gübre Takip Sistemini destekliyoruz. Gübrenin izlenebilirliği açısından önemli buluyoruz. Yalnız bu sistemin getirdiği maliyet, gübre fiyatlarını artırmadan çözülmelidir.

Çiftçimizin en önemli girdi kalemlerinden mazotun yarısını devletin karşılaması olumlu olsa da mazot fiyatları, 6 lira 65 kuruş gibi yüksek düzeydedir.

Tarımsal üretimi artırmanın yollarından biri de sertifikalı tohum kullanmaktır. Son yıllarda sertifikalı tohum üretimi artmışsa da özellikle sebze tohumlarında üretim açığımız sürmektedir, sertifikalı tohum kullanımı da hala gelişmiş ülke standartlarına ulaşmamıştır.

Çiftçimizin bir diğer sorunu da elektrik fiyatlarıdır.

2019 yılında elektrik fiyatındaki artış, tarımsal sulama tarifesi bazında yüzde 32,5 olsa da, 2018’deki yüzde 70,7’lik artış nedeniyle 2017 Aralık-2019 Aralık aylarını baz aldığımızda artış yüzde 126,2’ye ulaşmıştır.   

En son bu Ocak ayında 0,17 kuruşluk artışla elektrik fiyatları 80,77 kuruşa ulaşmıştır.

Elektrik borcu bulunan üreticilerimizin desteklerine konan blokeler de ayrı bir sorundur.

Tarımsal Sulamaya İlişkin Elektrik Borcu Bulunan Çiftçilere Bu Borçları Ödeninceye Kadar 2017 Yılında Tarımsal Destekleme Ödemesi Yapılmamasına İlişkin Uygulama Tebliği, açılan dava sonucu Danıştay tarafından iptal edilmiştir.

Alınan karar, elektrik borçlarının desteklerden tahsil edilmesiyle ilgili uygulamanın yanlışlığını hukuken ortaya koymuştur.

-“Destekler artırılmalıdır”

Tarım sektörüne bütçeden 2017 yılında 12,7 milyar, 2018’de 14,5 milyar lira, 2019’da ise 16,9 milyar lira destek sağlanmıştır.

2020 bütçesine ise 22 milyar liralık destek ödeneği konuldu. Ancak destekler artırılmalı, destekler Tarım Kanunu’nda belirtildiği gibi Gayri Safi Milli Hasıla’nın en az yüzde 1’ine çıkarılmalıdır. Bu rakam son yıllarda yüzde 0,4 düzeylerinde kalmıştır. Destek milli gelirin yüzde 1’ine çıkarsa çiftçimiz bunun karşılığını misliyle üreterek, istihdam sağlayarak, ihracata destek olarak öder.”

- “Çiftçi 2018-2019’da aynı miktardaki krediye daha fazla faiz ödemiştir”

Çiftçilerin finansman açısından da sıkıntılar yaşadığına işaret eden Bayraktar, şunları söyledi:

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerine göre, 2019 Eylül ayı itibarıyla, son bir yılda tarım ve balıkçılık sektörüne kullandırılan nakdi kredi miktarı yüzde 3,3 artışla 101,2 milyar liradan 104,6 milyar liraya ulaştı.

Bu dönemde Tarım Kredi Kooperatiflerinin çiftçiye kullandırdığı kredi miktarı da 8,1 milyar liradan 8,5 milyar lira liraya çıktı.

Tarım Kredi Kooperatifleri kademeli olarak, 4 Kasım 2019 tarihinde 1 yıllık işletme kredisi faiz oranını, yüzde 17’ye, Ziraat Bankası ise yüzde 12’ye, bazı özel bankalar ise faiz oranlarını yüzde 13,5’e kadar düşürmüştü. En son Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak tarımsal kredilerde faiz oranını yüzde, 12’den yüzde 9’a çekildiğini açıkladı.

Bu finansman sıkıntısı çeken çiftçimizin faiz yükünü bir nebze de olsa hafifletecektir. Kararı olumlu bulmakla birlikte faizler daha da aşağı çekilmelidir.

2018 ve 2019 yıllarında çiftçi yüksek faiz oranları ile kredi kullanmış, yüksek faiz oranları ile borcunu ertelemiş veya yapılandırmıştır.

Sonuçta artan faiz oranları ile çiftçi 2018 ve 2019’da aynı miktardaki krediye daha fazla faiz ödemiştir.

Ziraat Bankası 2019 yılında kredi talebinde bulunan çiftçilere kullandırdığı kredinin tamamını nakit olarak ödememiştir.

İlçeden ilçeye oranlar değişmekle birlikte genel olarak kredinin bir kısmını nakit, bir kısmını ise çiftçiye girdi alımı için vermiş olduğu çiftçi kartına yüklemektedir. Bununla ilgili çiftçilerimizin şikâyetleri vardır. Çiftçimiz kredisini nakit olarak almak istemektedir.”

- “Afetler nedeniyle borçların ödenmesi mümkün görünmemektedir”

Çiftçilerin, küresel iklim değişikliğinin bir sonucu olarak son yıllarda sürekli doğal afetlere maruz kaldığını belirten Bayraktar, 2019’da da aşırı yağış, sel-su baskını, fırtına, dolu, don, kuraklık, yıldırım düşmesi, hortum gibi hemen her afetle karşı karşıya kalındığını belirtti.

2019’da 76 ilde üreticilerin doğan afetlerden etkilendiğini ifade eden Bayraktar, şunları söyledi:

Adana, Adıyaman, Afyonkarahisar, Ağrı, Aksaray, Amasya, Ankara, Antalya, Artvin, Aydın, Bartın, Balıkesir, Batman, Bayburt, Bilecik, Bingöl, Bitlis, Bolu, Burdur, Bursa, Çanakkale, Çankırı, Çorum, Denizli, Düzce, Edirne, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Eskişehir, Gaziantep, Giresun, Gümüşhane, Hakkari, Hatay, Isparta, İstanbul, İzmir, Kahramanmaraş, Karabük, Karaman, Kayseri, Kırıkkale, Kırklareli, Kırşehir, Kastamonu, Kilis, Kocaeli, Konya, Kütahya, Malatya, Manisa, Mardin, Mersin, Muğla, Muş, Nevşehir, Niğde, Ordu, Osmaniye, Rize, Sakarya, Samsun, Sinop, Sivas, Şanlıurfa, Şırnak, Tekirdağ, Tokat, Trabzon, Tunceli, Uşak, Van, Yalova, Yozgat, Zonguldak olmak üzere 76 ilimizde çiftçimiz afete maruz kaldı.

Bu afetler sebebiyle çiftçimizin ekilişleri, ürünleri, hayvan varlıkları, tesisleri ve seraları büyük oranda zarar gördü.

Bunun da etkisiyle, kullanmış olduğu kredilerin taksitlerini de ödeyemedi.

Bunun yanı sıra çiftçimiz pazarlama sorunları yaşamış, hastalık ve zararlılar nedeniyle yeterince üretim yapamamış, ürettiği ürünü de hakkıyla pazarlayamamıştır.

Bu sorunlar çiftçimizin makul bir gelir elde etmesine imkan tanımamıştır.

Son yıllarda afetlerin de etkisiyle çiftçi, kredi borcunu başka banka kredisi ile kapatmak zorunda kalmaktadır.

Bu yıl da yaşanan afetler nedeniyle borçların ödenmesi mümkün görünmemektedir.

Hemen her yıl doğal afet zararına uğrayan çiftçimizin Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan düşük faizli kredi kapsamındaki borçları ertelenirdi. Ancak 2019’da bu erteleme yapılmadı.

Bu nedenle 2019 yılı için de afet yaşayan çiftçilerin kredi borçlarının faizsiz olarak ertelenmesini sağlayacak kararname çıkarılmalıdır.

Tarım Sigortaları Kanunu’nun çıkması ve uygulamanın başlatılması için Türkiye Ziraat Odaları Birliği sonuna kadar destek vermiştir. TZOB, TARSİM’e kurulduğu 2006 yılından bu yana desteğini sürdürmektedir.

Yalnız tarım sigortası uygulamasından çiftçimizin şikâyetleri vardır.

Tarım sigortasındaki devlet desteğine rağmen, prim oranları çiftçimize yüksek gelmektedir.

Tarım sigortaları tüm riskleri karşılamamaktadır. Sigorta yaptırdığı halde kapsamda olmayan riskler nedeniyle tazminat alamayan üreticilerimiz de vardır.

Çiftçi Kayıt Sistemi’ne dahil olmayan çiftçilerimiz, tarım sigortası yaptıramamaktadır.

Çiftçimizin, eksperlerin tespitleriyle ilgili de sorunları vardır.

Poliçe düzenleyen acentelerin üreticilere yeterli bilgi vermemesi gibi nedenler çiftçilerin tarım sigortasına olan ilgisini azaltmaktadır.

2019 yılında afet yaşayan ancak çeşitli nedenlerle sigorta yaptıramayan çok sayıda çiftçinin zararı karşılanmadı, sigorta yaptırdığı halde sigorta kapsamı dışında kalan çiftçiler de prim ödediği halde tazminat alamadı.” 

-Yapısal sorunlar-

Çiftçimizin güncel sorunlarının yanı sıra çözüm bekleyen yapısal sorunları da bulunduğuna dikkati çeken Bayraktar, bu sorunları şöyle sıraladı:

“Parçalı arazi yapısı, işletme küçüklüğü ile sulama altyapısının bitirilememiş olması yapısal sorunlar arasındadır.

Ülkemizde verimli üretim yapabilecek uygun büyüklükte arazi yapısına ulaşmak zorundayız.

61 dekar işletme büyüklüğü, 6 dekar parsel büyüklüğüyle verimli tarımdan bahsedemeyiz. Arazilerimizin daha fazla parçalanmasına tahammülümüz yoktur.

Üreticimizin en önemli sorunlarından biri de ekonomik örgütlenme eksikliğidir.

Çiftçimizin tarlada 1’e sattığı ürünün fiyatı markette 4-5 katına kadar çıkabilmektedir.

Üreticimiz ürününü değerine satmak, emeğinin karşılığını almak istemektedir.

Tüketicimizin fahiş ve sürekli değişen fiyatlarla şaşkına dönmemesi için üreticinin tarlada kalması ve bunun için de üreticinin ne kazanacağını bilmesi gerekir.

Üreticimiz ne kazanacağını bilirse üretir.

Bundan daha tabii bir istek de olamaz.

Tüketicimiz de makul fiyatlarla ürün tüketebilmelidir.

Üstelik çiftçimiz üretirken planlama eksikliği de yaşamaktadır. Fiyata göre ekeceği ürüne karar vermekte, bu da üretimin bir yıl fazla bir yıl da eksik olmasına neden olmaktadır.

Üretim fazla olduğunda fiyat düşmekte, çiftçimiz zarar etmekte, az olduğunda da fiyat artsa da üretim azlığından dolayı çiftçimiz yine yeterli geliri elde edememektedir.

Bunun sıkıntısını sadece çiftçimiz değil, istikrarlı bir fiyat olmaması nedeniyle tüketicilerimiz de yaşamaktadır.”

Arz talep dengesini sağlamanın yolunun üretim planlama yapmaktan geçtiğini belirten Bayraktar, “Çiftçimiz ne kazanacağını ne kadar ekeceğini bilmeli o zaman fiyat istikrarını sağlamış oluruz. Hem üreticimiz istikrarlı bir fiyat gelirine kavuşmuş olur hem de tüketici pazarda şaşkınlığa uğramaz, mağdur olmaz. Ziraat Odaları Birliği olarak elimizi taşın altına koyarız, planlama konusunda yardımcı olmamız gerekiyor. Tarım ve Orman Bakanlığımızın bu konuda yapacağı planlama çalışmalarına destek oluruz” diye konuştu.

-Beklentiler-

Bayraktar, düzenlediği basın toplantısında, çiftçinin 2020 yılındaki beklentilerini de açıkladı. Girdi fiyatlarının yüksekliğine işaret eden ve makul seviyelere çekilmesi gerektiğini vurgulayan Bayraktar, beklentileri şöyle sıraladı:

Çiftçinin tarlada kalması ve üretimini sürdürebilmesi için verilen destekler kesinlikle artırılmalıdır.

Destek bütçesi, Tarım Kanunu’nda belirtildiği gibi Gayri Safi Milli Hasıla’nın en az yüzde 1’i oranında olmalıdır. Desteklemede yüzde 2-4 arasında uygulanan stopaj kesintisi kaldırılmalıdır.

Desteklerde adalet sağlanmalı, küçük aile işletmelerine öncelik verilmelidir.

Gençleri tarımda tutabilmek için genç çiftçilere yönelik ek teşvik ve destekler getirilmelidir.

Çiftçinin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılar dikkate alınarak, 2019 yılı destekleri, 2020 yılının ilk aylarında çiftçinin hesabına yatırılmalıdır.

Kilogram başına 5 kuruştan 10 kuruşa çıkarılan buğday ve arpa prim desteklerinde olduğu gibi diğer ürünlerdeki prim destekleri de yükseltilmelidir.

-“Rahatlıkla 30 milyon tona yakın buğday üretimine ulaşılabilir”

Ülkemiz açısından stratejik bir ürün olan buğdayda ithalatın artması bizleri üzmüştür. Kullanılmayan tarım alanlarını değerlendirerek, verimliliği artırarak rahatlıkla 30 milyon tona yakın buğday üretimine ulaşabilir, ithalat yapmadan hem ülke ihtiyacımızı hem de ihracat için gerekli hammaddeyi sağlayabiliriz.

Bir diğer önemli ürünümüz de şeker pancarıdır. Bu üründe de ülke ihtiyacımız ve gıda ihracatı için gerekli hammaddeyi ithalata gerek kalmadan rahatlıkla üretebiliriz. Şeker pancarı üretiminin hayvancılığımız açısından da önemli olduğunu unutmamamız gerekir.

Destekler, üreticimizin üretimini planlaması için ekim sezonundan önce açıklanmalıdır.

Bitkisel Üretim Destekleme Tebliği 2018’de 27 Mart’ta açıklanmıştı. 2019’da 9 Kasım’da açıklandı. Tebliğin geç açıklanması, organik tarım ve iyi tarım uygulamalarına getirilen; gerek süre kısıtlaması gerekse de destek miktarındaki azalma çiftçimizin mağduriyetine neden olmuştur. Bu mağduriyet giderilmelidir.

Sofralık zeytinin kilogramına 15 kuruş prim desteği verilmesini önemli buluyoruz. Yalnız zeytinyağı ve pamuk prim desteğine getirilen dekara verim sınırlamasının kaldırılması gerektiğine inanıyoruz.

Özellikle zeytinyağı ve balda önem taşıyan ama diğer gıda ürünlerinde de yapılan taklit ve tağşişli üretimler tarım sektörünü ve halk sağlığını olumsuz etkilemektedir.

İhracatımız açısından da hayati bir konu olan taklit ve tağşişli üretimin son bulması için bu alandaki cezalar caydırıcı hale getirilmelidir.

2018 yılında uygulamaya konulan münavebe sisteminde de sorun çıkmaktadır. Başka ürün üretme imkânı olmayan bazı tarım alanlarıyla ilgili özel düzenleme yapılmalıdır. Münavebeye giren üründen dolayı çiftçinin uğradığı gelir kaybı destek olarak verilmelidir.

Yaş meyve ve sebzeye, çerezlik ayçiçeğine prim desteği verilmelidir.

Et ve Süt Kurumu güçlendirilmeli, bağımsız olarak hareket edebilecek bir statüye kavuşturulmalı, piyasayı düzenlemeye yönelik görevlerini yerine getirmesi için gerekli kaynaklar sağlanmalıdır.

Üreticiyi yemde dışa bağımlılıktan kurtaracak, ucuza yem teminini sağlayacak destekler hayata geçirilmelidir.

Çeşitli nedenlerle Çiftçi Kayıt Sistemine (ÇKS) dahil edilemeyen ancak tarımsal üretim yapılan araziler de tarımsal desteklerden faydalanmalıdır.

Hububatta dekarda 4 liradan 8 liraya çıkarılan gübre desteği yeterli olmamıştır. Bu destek 15 liraya çıkarılmalıdır. Hububat dışındaki ürünlerde de 4 lira olan destek artırılmalıdır.

Toprağın organik maddesini artırmak için organik, organomineral ve toprak düzenleyicilerin kullanımı yaygınlaştırılmalıdır. Organik gübreler bu yıl ilk kez destekleme kapsamına alındı. Bu karar kullanımı artıracağı için topraklarımızın organik açıdan zenginleştirilmesine katkı sağlayacaktır.

Çiftçimiz, mazotta desteğe esas alınan tüketim miktarının gerçek tüketim miktarının altında kaldığını belirtmektedir. Hesaplamaların yeniden yapılması ve gerçek tüketim miktarının yarısının devlet tarafından karşılanması gerekir.

Tarımda kullanılan elektrik enerjisinde fiyatlar makul düzeye çekilmelidir. Yüzde 1 Enerji Fonu, yüzde 2 TRT payı ve yüzde 18 KDV kaldırılmalıdır. Elektrik borçlarının desteklerden tahsil edilmesiyle ilgili uygulama kaldırılmalıdır. Elektrik faturalarının tahsilatı hasat döneminde yapılmalıdır.

Üretimde verim ve kalitenin artırılması için sertifikalı tohum kullanımına verilen destekler artırılmalı, sebze tohumu ve fidelerinde uygulanmakta olan KDV, diğer tohumluklarda olduğu gibi yüzde 1’e indirilmeli, tohumda Ar-Ge çalışmalarına hız verilmeli, dışa bağımlılık azaltılmalıdır.