Karadeniz Ereğli’de Özgür Der ve Sağlık Sen İlçe Temsilcilikleri 28 Şubat'ın 18'inci yıl dönümü nedeniyle basın açıklamasında bulundu.

Devrim Bulvarında toplanan kalabalık 28 Şubat sürecinde yaşanan hukuksuzlukları protesto etti. Sağlık Sen Ereğli İlçe Başkanı İbrahim Duvarcı, Ereğli İmam Hatip Lisesi öğrencilerinin de bu süreçte ızdırap çektiklerini söyledi.

Kolluk kuvvetlerinin panzerler ile sokaklarda İmam hatipli öğrencileri kovaladığını Zonguldak’ta da üniversite kapılarında başörtülü ve sakallı oldukları gerekçesi ile öğrencilerin eğitim ve öğretime alınmadığını belirten Duvarcı şu ifadelere yer verdi:

“Eğer bizler, sizler ve büyüklerimiz adeta yüreklerimizden kan çekerek bu zulümlere karşı mazlumlara kan vermemiş olsaydık bugün belki de çocuklarımızın yüzüne bakamayacak bir seviyede yaşamaya mahkum olacaktık. Bugünde yine çizdikleri senaryoyu oynamaya çalışan bir takım zevatın, atalarımızın peygamber ocağı diye adlandıracak kadar İslamlaştırdığı ordumuzun ve dualarla açılışını yaptığı Türkiye Büyük Millet Meclisimizin içinde fikrin kuvvetini değil de copun, tankın, molotof kokteylinin kuvvetini ön plana çıkarmaya çalıştıklarını hayretle izlemekteyiz. 28 Şubat ve diğer tüm darbelerde bir takım maskelerin arkasına saklanan kalpleri mühürlenmiş bu zihniyet, bugün de sokak olaylarıyla esnafı kan ağlatan, emekçiyi zor duruma düşüren, meydanları fikri mücadeleye değil de savaş alanına çeviren maskeli vandalların savunmak uğruna kılıktan kılığa girmektedirler. 28 şubatların ve o kafaların irili ufaklı tüm planlarının deşifresi bu milletin milli manevi birlikteliğinde saklıdır. Bizler fikir platformunu boş bırakırsak çocuklarımız bizden daha büyük bedeller ödemek zorunda kalacaklardır. İçimize fitne tohumları ekmeye çalışanlara karşı fert fert etrafımıza bakınmadan her birimiz kalp sesinin cinsiyetinin, gözyaşının milliyetinin olmadığını anlatamazsak birileri bizi öz yurdumuzda garip bırakmaya çalışacaktır”

Özgür Der Ereğli Temsilciliği adına da Davut Çelik yaptığı konuşmasında şu ifadelere yer verdi: Bugün, bundan tam 18 yıl önce icraya konulan bir hukuksuzluk, zorbalık ve zulüm sürecinin ilan edilişinin, 28 Şubat darbesi adı verilen militarist kalkışmanın yıldönümü. Azgınlık ve tekebbürün zirvesindeki sahipleri ve siyaset, medya, akademi, sivil toplum alanındaki destekçilerince, ‘1000 yıl sürecek’ kibriyle savunulan bu zorbalığın çok kısa bir sürede tıknefes olmasını en temelde despotik zihniyetin derin meşrutiyet krizini yansıtan ve aynı zamanda halka düşmanlığının ve da yabancılığının bir göstergesi olarak değerlendiriyoruz. İslami kimlik ve taleplere duydukları kini, öfkeyi açık, sistematik bir militarist dayatma şeklinde dışa vuran bu kadroların halkı korkutma, sindirme ve istedikleri doğrultuda yönlendirme hesaplarının bir kere daha iflas etmiş olduğunun ayan beyan ortaya çıkmış olması gayet sevindirici bir gelişme ve hamd etmeyi gerektiren bir sonuçtur. Aynı şekilde epeyce bir gecikmeyle de olsa cuntacı kadrodan hesap sorulması aşamasına geçilmesini de zorbalıkla yüzleşme ve adaletin tesisi adına çok hayırlı bir gelişme olarak görmekteyiz.  Ve tam da bu noktada, elbette darbecilerin hesap sorulmasına sevinmekle birlikte 28 Şubat zorbalığının yargı düzleminde yaşanan iki temel çelişkinin görmezden gelinmemesi gerektiğinin de altını çiziyoruz. Öncelikle 28 Şubat yargılamalarının sadece darbenin askeri ayağı ile ve BÇC adlı yapılanma içinde yer almış isimlerle sınırlandırılmış olmasının ciddi bir zafiyet ve vahim bir yanlış olduğunun bir kere daha altını çiziyoruz. 28 Şubat adlı zorbalık şüphesiz askerlerce planlanmış olmakla birlikte siyasetçilerden sermayeye, akademi dünyasından medyaya kadar geniş bir yelpazede görev almış kadrolarca icra edilmiştir. İslami örgüt suçlamasıyla açılmış pek çok davada verilmiş kararlar nedeniyle yıllardır cezaevinde tutulan ve aynı şekilde bu davalarda isimleri geçtiği için ülke dışında yaşamaya mecbur tutulan pek çok kişinin darbecilerin hukuksuzluğunun mağdurları oldukları bugün her açıdan anlaşılmış, açıklığa kavuşmuştur. Ne var ki, uzun bir zamandır bu konuyla ilgili tartışmalar sürmesine rağmen, hala bu mağduriyetleri sonlandırma adına yangı bazında somut bir adım atılmamıştır. Özetle 28 Şubat sürecinde hukuk dışı yöntem ve dayatmalarla haklarında açılmış soruşturma ve yürütülmüş yargılamalar neticesinde mağduriyetleri hala sürmekte olan kişilerle ilgili olarak acilen yeniden yargılama yolunun açılmasını talep ediyoruz. Ve bu sürecin daha fazla haksızlık ve zulme sebep olmaması için de 28 Şubat darbe süreci mağdurlarının acilen tahliye edilmelerinin hukukun ve adaletin gereği olduğunun altını çiziyoruz.

 

(Haber: Mustafa Kemal Bektaş)