KESK'e bağlı Eğitim-Sen, YÖK'ün kaldırılmasını ve yerine "Üniversiteler Arası Kurul" türü eşgüdüm işlevi yerine getirecek yeni bir örgütlenme modelinin getirilmesini istedi.
Eğitim-Sen Çaycuma Temsilciliği tarafından YÖK'ün kuruluş yıldönümü nedeniyle yapılan açıklamada, YÖK'ün siyasi iktidarların üniversiteler üzerindeki hem kalemi, hem kılıcı olma işlevi gördüğü savunularak, "Bu nedenden dolayı Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, gittiği her üniversitenin açılışında 'üniversitelerin silkinerek, asli görevlerinin bilim ve teknoloji üretmek olduğunu anladıklarını' ifade ederken YÖK'ün kaldırılmasını değil yeniden düzenlenmesi vurgusunu yapmaktadır. Üniversitelerin 'asli görevlerini' anlaması ile birlikte yürütülen dönüşüm politikalarının baş aktörü olan bu kurumu sadece askeri darbe ile simgeselleştirmek eksik bir tahlil olmaktan öteye geçememektedir" denildi.
Eğitim-Sen, açıklamasında, Türkiye üniversitelerinin 12 Eylül askeri darbesinin etkisini, hukuksal düzenlemelerde, YÖK ve üniversite yönetimleri anlayışında büyük ölçüde taşımakta olduğunu ifade ederek, "Korku üreten 'kışla üniversitesi' hiyerarşik yapılanması ile sürerken, devlet ve piyasaya bağımlı 'güdümlü üniversite' neo-liberal renklerini üniversiteye hızla yaymaktadır" dedi. Bugün üniversite içinde üretilen hizmetlerin pek çoğunun özelleştirilmekte olduğunu iddia eden Eğitim Sen, "Örneğin öğrenim harçları birinci öğretimde alınmaya devam ederken, özellikle ikinci öğretim hızla ticarileşmektedir. İkinci öğretim veren üniversitelerde ortalama öğrenci maliyetinin yarısı düzeyinde fiyatlandırma yapılmaktadır. Üniversitelerde araştırma faaliyetleri özel-ticari proje anlayışıyla fiyatlandırılarak üretilmeye başlanmıştır" dedi.
"ÜNİVERSİTELER
TAŞERONA DEVREDİLİYOR"
Üniversitede yemek, ulaşım, barınma, temizlik, spor gibi pek çok kolektif hizmetin, belli anlaşmalarla taşerona devredilmekte olduğunu söyleyen Eğitim-Sen Çaycuma Temsilciliği, "Böylece üniversitelerde her şeyin değişim değeri üzerinden alınıp satılır hale getirilmesi yönünde faaliyetler hızlanmaktadır. Bu durum piyasanın ve sermayenin üniversiteyi ilgilendiren kararlarda etkili olmasının yollarını da açmıştır" dedi.
Üniversitelerde akademik kadroların dağıtımında, keyfi ve ayrımcılık içeren uygulamaların giderek yaygınlaşmakta olduğunu savunan Eğitim-Sen, "Kadroların sağlanmasında, her türden ayrımcılığı engelleyen, liyakata dayalı sistemler geliştirilmelidir; haksızlıklar karşısında öğretim elemanlarının haklarını arayabileceği etik kurullar ve diğer yapılar oluşturulmalıdır. Akademik özgürlükler bakımından iş güvencesi son derece önemlidir. Örneğin yardımcı doçentlerin, doçentler ve profesörler gibi daimi kadroda görev yapmaları sağlanmalıdır. İş güvencesinin akademik özgürlüklerin önemli bir koşulu olduğu ve tüm statüleri kapsaması gerektiği gerçeği asla göz ardı edilmemelidir" ifadelerini kullandı.
"ÜNİVERSİTELER İNSANIN
ÖZGÜRLEŞMESİ
AMACINDAN AYRILDI"
Türkiye üniversitelerinin 'insanın özgürleşmesi' amacından ayrılarak, akademik kapitalizme geçişin öyküsünü trajik bir biçimde yaşamakta olduğunu ifade eden Eğitim-Sen, "Üniversite özerkliği ve akademik özgürlükler kavramlarının içi boşaltılmıştır. Üniversite özerkliğinin içeriği yönetişim anlayışıyla doldurulmuştur. Üniversitede gerçeği arama ve ifade etme özgürlüğü yok edilmek istenmektedir. Üniversite yönetimleri, üniversite bileşenlerinin farklı düşüncelerine ve kendilerini ifade etme biçimlerine tahammül edememektedir" diye konuştu.
YENİ BİR ÖRGÜTLENME
SİSTEMİ KURULSUN
Eğitim-Sen, YÖK'ün kaldırılarak "Üniversiteler Arası Kurul" türü eşgüdüm işlevi yerine getirecek yeni bir örgütlenme gerçekleştirilmesini talep ederek, tüm kurul ve organların, üniversite bileşenlerinin demokratik katılımıyla oluşturulmasını, dışsal değerlendirme yerine içsel katılımı ve denetimi savunmakta oldukları dile getirildi. Sendika, "Bunun yolu 'bilimsel, özgür, demokratik üniversite ve parasız eğitim'dir. Eğitim Sen olarak 12 Eylül ürünü YÖK'ün kaldırılması talebimizi bir kez daha güçlü bir şekilde vurguluyoruz. YÖK kaldırılmalıdır" dedi.