Eğitim Sen Kdz. Ereğli İlçe Temsilcisi A. Kerim Özdemir yazılı bir açıklama yaparak domuz gribi hastalığına değinerek okullara yönelik alınabilecek önlemler konusunda önerilerde bulundu.
Milli Eğitim ve Sağlık Bakanlıklarının eşgüdümlü bir çalışmayla acil durum planının hazırlanması gerektiğini belirten Özdemir, "Öğretmenlere yönelik bilgilendirme çalışmaları yapılmalıdır. Seminer, konferans gibi bilinçlendirme çalışmaları düzenlenmeli ve konuyla ilgili kamuoyu oluşturulmalıdır. Zira bu noktada virüsün etkileri ve yayılma hızı konusunda ülkemizde, birçok ülkeye göre gerekli kamuoyunun oluşturulamadığı görülmektedir" dedi.
Eğitim Sen'in okullara yönelik alınabilecek önlemler konusundaki önerileri şu şekilde:
"Milli Eğitim ve Sağlık Bakanlıkları eşgüdümlü bir çalışmayla bir acil durum planı hazırlamalıdır.
Alınması gereken pratik önlemler somut, anlaşılır bir duyuru metni aracılığıyla öğrenci, öğretmen, okul personeli ve velilere ulaştırılmalıdır.
Öğretmenlere yönelik bilgilendirme çalışmaları yapılmalıdır. Seminer, konferans gibi bilinçlendirme çalışmaları düzenlenmeli ve konuyla ilgili kamuoyu oluşturulmalıdır. Zira bu noktada virüsün etkileri ve yayılma hızı konusunda ülkemizde, birçok ülkeye göre gerekli kamuoyunun oluşturulamadığı görülmektedir. Dolayısıyla basın yayın organlarına bu konuyla ilgili olarak bilinç yaratılması ve önlemlerin benimsetilmesi adına daha fazla rol düşmektedir. Örneğin son dönemde başta İngiltere olmak üzere dünyanın önemli gazetelerinin birçoğunda domuz gribi virüsünün yaygınlaşması ve buna karşı alınması gereken önlemler manşet haber olarak duyurulmakta ve gazetelerde geniş yer bulmaktadır. Bu durumu Türkiye medyası için söylemek pek mümkün değildir. Konuya daha geniş yer verilmesinin bir kamusal sorumluluk olduğu unutulmaktadır. Bakanlık tarafından hazırlanacak tanıtım ve önlem filmleri herkesin izleyebileceği saatlerde televizyon kanallarından yayınlanmalı ve gazetelerde anlaşılır ve sade bir dille ilan halinde basılmalıdır.
El yıkama, cansız yüzeylerin (masa, kapı kolu gibi) temizliği önemli tedbirlerden biri olarak değerlendirilmektedir. Okul tuvaletlerine düzenli olarak yeterli miktarda, temizliğe uygun kalitede sabun konmalıdır. Ayrıca her okula yeterli miktarda çamaşır suyu sağlanmalıdır. Özellikle okulöncesi eğitim kurumlarında ve ilköğretim okullarındaki öğrencilerin, ellerini sıkça yıkamaları konusunda öğretmenleri tarafından yönlendirilmeleri gerekmektedir.
Bir diğer önlem olarak, okulların hafta sonları düzenli olarak dezenfekte edilmesi ve virüsün yayılmasına imkan verecek ortamın temizlenmesi sağlanmalıdır.
Cansız yüzeylerin (masa, kapı kolu gibi) temizliği konusunda gerekli özenin gösterilmesi de büyük önem taşımaktadır. Elbette okullarda yeterli temizlik personelinin ve hizmetlinin bulunmaması, burada bir kere daha halk sağlığını tehdit eden bir nitelik kazanmaktadır. Kamusal eğitimi budayan, eğitimi piyasalaştıran anlayış, sadece eğitimde eşitsizlikleri derinleştirmemiş; aynı zamanda da çocuklarımızın, ailelerinin ve eğitim emekçilerinin sağlığını tehdit eder bir boyut kazanmıştır. Çocuklarımızın temiz bir ortamda eğitimlerini sürdürüp bu temizliği bir yaşam biçimi haline getirmelerini sağlayacak çalışmalar ihmal edilmiş; çocuklarımızın sağlığı bir maliyet sorunu olarak değerlendirilmiştir. Okulların açıldığı günlerde derslikleri ve okulun camlarını temizleyen öğrenci velilerinin gazetelere de yansıyan fotoğrafları hatırlardadır.
Virüsün yaygınlaşmasının önüne geçmek için temel gereksinimlerden birisi de, yeterli beslenme ve vücut direncinin arttırılmasıdır. Bunun için öğrencilere sabahları protein ve vitamin desteğini sağlayacak süt ve temel gıdaların dağıtılması gerekmektedir.  Eğitim Sen olarak daima bu hizmetlerin kamusal niteliğine vurgu yapmış bir sendika olarak, bu hizmetlerin velilerin üzerine yıkılmasının faturasını şimdi öğrencilerimizin ödemek zorunda bırakıldıklarını belirtiyor ve hizmetin Milli Eğitim Bakanlığı tarafından sağlanması noktasında ilgilileri derhal göreve çağırıyoruz. Zira sorunlar, yok sayarak aşılamamaktadır."