Türkiye Komünist Partisi Zonguldak İl Başkanı Sami Baykut, taşeronlaştırmanın yarattığı Karadon faciasının çığlıklarının kulaklardan silinmemesi gerektiğine işaret etti:

 

NAMUS VE İNSAF: İş kazası oldu maden işçisi/ işçileri hayatlarını kaybetti. Gerekli (!) soruşturma/ araştırma yapıldı ve rödevanscı suçlu bulundu. Ölen işçi/ işçilere banka yoluyla asgari ücretten ödeme yapılıp üstü elden veriliyor gerçeğini herkes bildiğine göre, hak sahiplerine asgari ücret üzerinden hesap yapılarak üç kuruş maaş bağlanacak o kadar. Tazminat peki, rödevansçının namusuna/ insafına kalmış. Bir şekilde mal varlığını gizlememiş ve de namuslu davranmışsa ne ala, yoksa geçmiş ola. Üç kuruş maaş bir de fatiha o kadar. İşte emeğe/ emekçiye AKP iktidarının verdiği değer bu. Emekçinin dirisini sömürebildikleri kadar sömürecekler, sömürülmesine yardım edecekler öldüğünde “kader” bu diyecekler, kader….

 

KULAKLARDAN SİLİNMEDİ: Devletin denetim ve gözetim işlerini sıfırlamak, iş güvenliği alanını da özelleştirmek için yönetmelik çıkartarak iş sağlığı ve iş güvenliği denetim ve eğitimlerini özelleştirerek “ danışıklı denetim” yolunu açanlar bu yasayla bir adım daha atarak maden işçisini özel sektörün acımasız sömürüsüne mahkum hale getirmişlerdir. Grizu faciasında kaybettiğimiz 30 canın “Hayatımı Çalanlardan Hesap Sorun” çığlıkları kulaklardan silinmeden hem de. İş Hukuku’nun en temel prensibi olan “üst işverenin alt işverenle birlikte özellikle çalışanlara karşı müşterek ve müteselsilen sorumluluğu” ortadan kaldırılıyor.

 

 

 Türkiye Komünist Partisi Zonguldak İl Başkanı Sami Baykut yazılı bir açıklama yaparak, Karadon grizu faciası ve taşeronlaştırma konusundaki düşüncelerini açıkladı.

Baykut; “AKP Zonguldak Milletvekili Türkmen, TBMM’de yaptığı konuşmasında “Madenler, sanayinin ve ekonominin ihtiyaç duyduğu temel girdileri sağlar ve yeni istihdam alanları oluşturur….. Madencilik sektöründeki her aksama ekonominin bütün dengesini bozar bu sebeple sektörün ihtiyaç duyduğu düzenlemeler hızlı ve bilimsel ölçütlerde yapılmalıdır.” diyor. Kulaklara hoş gelen bir konuşma. İyi de, Meclis Genel Kurulu’nda kabul edilen Maden Yasası’nda yer alan ve “ Madencilik faaliyetlerinden doğacak İş Kanunu, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili idari, mali ve hukuki sorumlulukların rödevansçıya ait” olacağını düzenleyen hükmü ne anlama geliyor, bunu içinize nasıl sindiriyorsunuz diye sormazlar mı hiç?” sözleriyle başladığı açıklamasına şöyle devam etti:

SİYASİLERİN GERÇEK YÜZÜ

Karadon’da yaşanan grizu faciasının acıları sürmekteyken çıkarılan bu yasa “bu acıları bir daha yaşamamak üzere gereken tedbirleri almalıyız” diyen siyasilerin gerçek yüzünü sergilemektedir. Devletin denetim ve gözetim işlerini sıfırlamak, iş güvenliği alanını da özelleştirmek için yönetmelik çıkartarak iş sağlığı ve iş güvenliği denetim ve eğitimlerini özelleştirerek “ danışıklı denetim” yolunu açanlar bu yasayla bir adım daha atarak maden işçisini özel sektörün acımasız sömürüsüne mahkum hale getirmişlerdir. Grizu faciasında kaybettiğimiz 30 canın “Hayatımı Çalanlardan Hesap Sorun” çığlıkları kulaklardan silinmeden hem de. İş Hukuku’nun en temel prensibi olan “üst işverenin alt işverenle birlikte özellikle çalışanlara karşı müşterek ve müteselsilen sorumluluğu” ortadan kaldırılıyor. Üst işveren konumundaki ruhsat sahipleri ve devlet sorumluluk alanı dışına çıkarılarak, çalışanların, iş kazalarında, meslek hastalıklarında yaşamını yitiren ve ya hastalananlar özel sektördeki rödevans sahipleriyle baş başa bırakılıyor bu yasayla.

GÜVENCESİZ ÇALIŞMA: KADER

Karadon’da ki iş cinayetinde yaşamını yitirenlerin ailelerine yapılan nakdi yardımlar birilerinin bütçesini oldukça sarsmış anlaşılan. Bu yasa ile olacak olanlar başka türlü nasıl açıklanır ki? Düşünsenize, bir maden işletmesinde çalışıyorsunuz bu işletmede oluşacak iş kazalarından üst işveren konumundaki ruhsat sahipleri de, devlet de sorumlu değil, sorumlu yalnızca rödevanscı. Özel sektörün birincil ve asıl amacı her ne pahasına olursa olsun kârına kâr katmak servetini arttırmaktır. Bu nedenle, öncelikle az sayıda işçiyle çok iş yapmak, gerekli malzemenin sağlanması, sistem kurulması gibi para harcamaya dayanan kalemlerde en yüksek tasarrufu sağlamak da özel sektörün bilinen özellikleridir. Uzun çalışma, hızlı çalışma, güvencesiz/ güvenliksiz çalışma ise “kader”. İşte AKP iktidarının gerçek yüzü bu.

RODEVANSÇI NAMUSU

Özel sektöre karşı açılan iş kazası ve tazminat davalarının çoğundan sonuç almak da mümkün değil, çünkü; çoğu zaman özel sektörün mal varlığını bulmak ve ya tahsil, tazmin etmek de mümkün olmamaktadır. Yani, sonuç olarak olacak olan şudur: İş kazası oldu maden işçisi/ işçileri hayatlarını kaybetti. Gerekli (!) soruşturma/ araştırma yapıldı ve rödevanscı suçlu bulundu. Ölen işçi/ işçilere banka yoluyla asgari ücretten ödeme yapılıp üstü elden veriliyor gerçeğini herkes bildiğine göre, hak sahiplerine asgari ücret üzerinden hesap yapılarak üç kuruş maaş bağlanacak o kadar. Tazminat peki, rödevansçının namusuna/ insafına kalmış. Bir şekilde mal varlığını gizlememiş ve de namuslu davranmışsa ne ala, yoksa geçmiş ola. Üç kuruş maaş bir de fatiha o kadar. İşte emeğe/ emekçiye AKP iktidarının verdiği değer bu. Emekçinin dirisini sömürebildikleri kadar sömürecekler, sömürülmesine yardım edecekler öldüğünde “kader” bu diyecekler, kader….