Cumhuriyet Kadınları Derneği Karadeniz Ereğli Şube Başkanı Çağlayan Öztürk 'Kadına Yönelik Şiddet Sürdükçe Demokrasi Gelemez' dedi.
25 Kasım, 'Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Gün'. Bu gün ile ilgili yazılı bir açıklama yapan Cumhuriyet Kadınları Derneği Karadeniz Ereğli Şube Başkanı Çağlayan Öztürk 'Haber bültenlerinde her gün birden çok kadının öldürülme haberlerinin yer aldığı kadına yönelik şiddetin doruğa çıktığı günümüzde, Avrupa Konseyi, nihayet Kadına yönelik şiddetin bir insan hakkı ihlali olduğunu kabul etti. Istanbul' da imzalandığı için Istanbul Sözleş-mesi diye anılmakta olan Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bun-larla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi'nin ilk imzacıları arasında yer alıyoruz....Ancak, sözleşme henüz TBMM' de onaylanmadı' vurgusunu yaptı.
Öztürk açıklamasına şöyle devam etti:

İNSAN HAKKI İHLALİ


Bütün dünyada sürmekte olan kadın-erkek eşitsizliği ve buna bağlı olarak kadına yönelik şiddetin önlenmesi için verilen mücadelenin önemli bir ürünü olan bu Sözleşme'nin imzalanmış oluşu elbette önemli bir adımdır. Ancak, ülkemizde kadın haklarının ve kadına yönelik şiddet düzeyinin öncelikle saptanması ve bu noktadan atılacak adımların var olan somut durumu ileriye taşıyacak bir nitelik göstermesi gerekir.
Kadına yönelik şiddet yönünden insan hakkı ihlalinin düzeyi, bir devlet kurumu olan KSGM'nin Şubat 2011'de yaptığı araştırmaya göre şöyle görünüyor;
- Kadınların % 41,9'u fiziksel şiddet görüyor.(Bu oranın %38'i kentlerde, % 43'ü kırsal alanlarda yaşayanlardan oluşuyor.)
-% 43,9'u duygusal şiddet mağduru.
-Şiddet gören kadınların %49,9'u düşük gelirli kadınlardan oluşuyor.
-Şiddet görenlerin %55,7'sini eğitimsiz kadınlar oluşturuyor.
-Şiddet mağdurlarının %48,5'i gördüğü şiddeti anlatmıyor.
-Şiddet mağdurlarının %37,6'sı intiharı düşünmüş.
Kısa bir bölümünü yansıttığımız bu tablonun nedenlerini gösteren diğer oranlar şöyle;
- 4 milyon kadın okuma yazma bilmiyor.
Okuma yazma bilmez kadınların 2,5 milyonunu 50 yaş üzeri kadınlar oluşturuyor. Okur yazar olmayanların %75,7' si kadın 6-24 yaş grubu arasında okuma yazma bilmeyen 220.000 kız çocuğu ve kadın bulunuyor. 2010 yılı verilene göre Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi sıralamasında 134 ülke arasında 126. Sırada bulunuyoruz.

CİDDİ AYRIMCILIK VAR


Böyle bir tabloda şiddetin önlenmesi oldukça güç görünüyor. Eğitim ve hak  arama birbirine koşut kavramlardır. Hakları öğrenmek, yorumlamak ve kullanmak eğitim işidir. Özünde kadın okur yazarlığı son on yılda artma da gösteriyor. Hatta daha önemli olarak kadın örgütlenmeleri önemli bir kadınlık bilinci yaratıyor. Kadınlar, hakları için sokağa çıkıyor, seslerini yükseltiyor. Bu olumluluğa karşın, yıllardır sürdürülmekte olan kadın hakları mücadelesi etkin bir sonuca ulaşamıyor. Kadınlar, ev içinde ve kamusal alanda ciddi ayrımcılığa uğruyorlar. Onların haklarını bilmesi ve bu hakların yaşama geçmesi için mücadele etmesi yetmiyor. Kadın hakları sorununun  çözümü, toplumun tüm katmanlarının ve özellikle iktidarın, fiili eşitliği sağlayıcı politikalar uygulanması ile olanaklıdır. Kadın-erkek eşitliği ve fiili eşitlik, içinde yaşanan ülkenin demokratlığı ile doğrudan ilişkilidir. Demokrasinin olmadığı bir yerde eşitlik olamaz. Sözde demokratlık, eşitliği yasa maddesi olmaktan ileri götüremez.. Demokrasinin salt iktidarda olanlar için uygulandığı ülkelerde erkek egemen yapıda evde ve sokakta iktidar olmaya devam eder.
Nitekim, bugün ülkemizde erkek egemen politikalar uygulanmaktadır. TBMM' nde geçtiğimiz yıllara göre kadın sayısı artmıştır. Ancak bu sayı hala, kararlara etki edebilecek düzeyin çok altındadır. Kadınlar siyasal planda ciddi bir ayrımcılıkla karşı karşıyadır. Ayrımcılık da açık bir şiddettir.

ÖZGÜRLÜK EŞİT KULLANILMALI


Kadından Sorumlu Bakanlık ihdas edemeyen, kadın sorununu aile içi kadına indirgeyen anlayışlarla kadının şiddetten korunamayacağı açıktır. Yapılan araştırmalara göre, Türkiye'de kadın cinayetleri son yedi yılda % 1400 oranında artmış bulunuyor. Kadına yönelik şiddetin en ağır biçimi olan ölüm olayları, sıradan ölümler olmaktan çıkmış, kadın katliamlarına dönüşmüştür. İktidar, başka ülkelerin içişlerine müdahale etmeyi bir yana bırakıp kendi ülkesindeki cinsler arası katliamları, bir insan hakkı sorunu olarak ele almalıdır. Bu konuda atılacak ilk adım, korunması gereken kadını salt aile içinde ve evli kadınla  sınırlamadan, bütün kadınlar için eşitlik mücadelesi verecek Kadın Bakanlığı oluşturmalıdır. Istanbul Sözleşmesi hemen onaylanmalı  ve bu sözleşme ışığında  yasal düzenlemeler gözden geçirilmelidir. Özellikle 4320 Sayılı Ailenin Korunması Yasası, Istanbul Sözleşmesi dayanak alınarak, numarası aynı kalmak, ancak adı ve içeriği adına uygun olarak ek maddelerle geliştirilmelidir. En temel hak yaşamaktır.
Kaliteli bir yaşam ise demokrasi ve özgürlüğün herkes için var olduğu eşit kullanılabildiği ortamlarda olanaklıdır.
25 Kasım 1960'da, Dominik Cumhuriyeti'nde Trujillo Diktatörlüğü'ne karşı, Sosyal Değişim Hareketi içinde demokrasi mücadelesi verirken, iktidar güçlerince katledilen Mirabel Kardeşleri, onların anısını yaşatmak ve geleceğe örnek olması için bugünü Kadına Yönelik Şiddete Son günü ilan eden Latin Amerikalı ve Karayipli Feministleri ve şiddete karşı duran tüm kadınları selamlıyor ve bu mücadelede kararlılığımızı kamuoyu ile paylaşıyoruz.