12 Haziran 2011 Genel Seçimlerinde AKP’nin hem Zonguldak hem Türkiye’de CHP’ye karşı net bir üstünlük sağladığını belirterek yazılı açıklamasına başlayan CHP Zonguldak Milletvekili aday adaylarından Şerafettin Turpçu, seçim sonuçlarını değerlendirdi. CHP Genel Merkez Yöneticilerinin, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun çalışma temposuna ayak uyduramadığına dikkati çeken ve CHP’nin politikalarını da masaya yatıran Turpçu çok konuşulacak çok tartışılacak açıklamasında şu görüşlere yer verdi:

“BİRBİRİNİ SEVMEYEN İNSANLARIN

OLUŞTURDUĞU PARTİ YAPISI VAR”

Bu yenilgimiz dünden bugüne gerçekleşmiş bir yenilgi değildir. Bu yenilgide; neredeyse 30 yıldır sağlanamayan sola ve sosyal demokrasiye uygun bir parti örgütlenmesi ve parti yapısı ortaya çıkaramayışımız var. Bu yenilgide; 1987 yılından beri yapılamayan ön seçimler var. Bu yenilgide; hala Atatürk döneminden kalma cumhuriyetimizin kuruluşundaki başarılara sığınma var. Bu yenilgide; Kürt meselesinde iki ileri bir geri zig-zag çizmeler var. Bu yenilgide; bir türlü sağlanamayan parti içi demokrasinin olmayışı var. Bu yenilgide; parti içi seçimlerini kazanmak için rastgele yazılan naylon ve yığma üyeler var.  Bu yenilgide; bu üye yapısı ile oluşan ilçe, il ve genel merkez yönetimleri var. Bu yenilgide; hayatında bir kere bile partiye aidat ödememiş ve parti içi eğitim çalışması almamış üyelik yapısı var. Bu yenilgide; Mustafa Kemal Atatürk ile sol arasına aşılamaz duvarlar ören parti içi ve parti dışı güçler var. Bu yenilgide; milletvekili adaylarının belirlenmesi kararının Genel Merkezlerin ve Genel Başkanların iki dudağının arasında olması var. Bu yenilgide yeni CHP’yi oluşturayım derken eski CHP’yi kaybetmek var. Bu yenilgide milletvekili listelerinde çoğu ilde (Ankara, İstanbul, İzmir başta olmak üzere)nereden ve hangi emek ve çalışma ile geldikleri belli olmayan milletvekili adayları var. Sonuç olarak bu yenilgide; olumsuzlukların doğurduğu birbirini sevmeyen insanların oluşturduğu parti yapısı var. 

“PARTİ İÇİ ADALETSİZLİKLERE İSYAN ETTİK”

Eksiklerimizi çoğaltabiliriz. Benim de için de olduğum birçok partili siyasi geleceğini de tehlikeye atarak CHP’nin bu hale düşmemesi için parti içerisinde on yıllardır mücadele etti. Gün geldi iktidardaki partimizi kapattık CHP’li olduk, gün geldi çok çekişmeli kongreler ve kurultaylar yaptık, gün geldi parti içi adaletsizliklere karşı isyan ettik, CHP’den ayrıldık ama “Gelen ağam, giden paşam” hiç demedik. Kendi kişisel çıkarlarımız için (genel merkez yöneticisi ya da milletvekili olmak için) aklımıza yatmayan, dünya görüşümüzle uyuşmayan genel merkez yönetimlerinin emrine girmedik, onlarla çalışmadık, sosyal-demokrasi sınırları içerisinde bu tip yönetimlerle parti içerisinde mücadele ettik, milletvekili listelerine girince başka giremeyince başka konuşmadık. Bizlerde yeni CHP, yeni Genel Başkan, yeni Yönetim derken yeniden heyecanlandık, bu sefer herhalde güzel şeyler olacak dedik, hep birlikte CHP’nin iktidar olacağına inandık. Parti içi demokrasinin işleyeceğine, önseçimlerin olacağını zannettik.

“HİÇ KİMSE AĞLAMASIN”

Zonguldak genelinde 10 bin CHP üyesi var. Bu sefer tabanın kararda söz sahibi olmasını istedik. Zaman; bu zaman dedik. CHP’de önseçim bayrağını açtık. Otuza yakın aday adayından (gerçi bu arkadaşlarımızın önemli bölümü, önseçim olmadığı açıklandıktan sonra aday adayı oldular) benim dışımda bir tanesi bile üye ile önseçim istemedi. Aday listeleri açıklandıktan sonra ben bu arkadaşlarımıza “Hiç kimse ağlamasın.” diye sitem ettim. Hâlbuki tüm aday adayları bir araya gelip ön seçim isteseydi genel merkez Zonguldak’a bu aday listesini dayatamazdı. Bazı aday adayı arkadaşlarımız delege ile önseçim istedi. Hâlbuki 10 bin CHP üyesinin üçte ikisinin bile önseçimlere katılımı sağlansaydı partimiz 12 Haziran seçimlerine yedi binin üzerinde aktif üyeye sahip olarak girecekti. Seçimde örgütler çalıştı/çalışmadı olmayacaktı. Bu önseçim istemeyenlerin başında milletvekili ve parti meclisi üyesi arkadaşlarımızın olması üyelerimiz tarafından ayrıca değerlendirilmesi gereken bir husustur. Bu CHP örgüt ve üyelerine güvenmek değil, bu genel merkezde birilerine güvenmektir. Öyle ya 10 bin CHP üyesiyle uğraşacağına genel merkezde 3-5 yöneticiye ulaşmak adaylık için yeterli oluyor.

“KİMSENİN BEKLEMEDİĞİ BİR ADAY LİSTESİ”

Önseçim, kamuoyu araştırması/anket yada eğilim yoklaması yapmadan hiç kimsenin beklemediği bir aday listesi ortaya konunca; seçim süresince ve seçim sonrası seçimi kaybetmenin faturasının örgütlere çıkarılmasına hiç bir şekilde katılmıyorum. Sen 10.000 CHP üyesini yok say, hangi değer ölçülerine göre oluşturulduğu belli olmayan aday listeleriyle AKP karşısında bir kez daha yenil ve sonra çık “Örgütler çalışmadı” de. Bu arada aday listesi belli olunca partinin Gençlik Kolları’nın parti binasında gazetelere yansıyan oynama halleri hiç unutulacak ve Gençlik Kolları’na yakışan görüntüler değildi. Allah için 30 aday adayının ve tüm il/ilçe ve belde örgütlerinin de oluşumunda kendilerinin hiçbir katkıda bulunmadıkları bu milletvekili listelerine gıkları çıkmadı.

“HİÇ HOŞ OLMADI”

CHP örgütlerinde ve üyelerinde ilk şaşkınlık atlatıldıktan sonra herkes aday listelerini kabullendi, yeterki AKP iktidardan indirilsin CHP iktidara gelsin. Bu şartlarda herkes ve her örgüt çalışabileceği kadar çalıştı. Sonuç yenilgi olunca da “Yok falanca sıradaki aday çok çalıştı, yoksa bir milletvekili çıkardı” gibi, “bizim sayemizde CHP bir buçuktan iki milletvekili çıkardı” lafları gibi konuşmalar hiç hoş olmadı. CHP il ve ilçe örgütlerimizin, aday adaylarının ve üyelerimizin çalışmalarını herhangi bir sıradaki milletvekili adayımızın çalışmalarıyla kıyaslayanlara söyleyecek hiç bir söz bulamıyorum.

“KAFA KARIŞIKLIĞI YARATTI”

Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun hakkını teslim etmek gerekir. Kendisi çok çalıştı, çok koşturdu hiç kimsenin ummadığı bir performans gösterdi. Bütün illere ve önemli ilçelere giderek mitingler yaptı. Projelerimiz başta Aile Sigortası, Emeklilere İntibak yasası ve Taşeron İşçilerinin Daimi Statüye Alınması gibi çok niteliklilerdi. (Fakat çok kısa sürede çok fazla sayıda projenin sağlayacağı faydalarda hesap edilmeden ortaya sürülünce, bunların anlatımı ve algılanmasında zamansızlıklar ve problemler oluştu.) Ama söylemlerde eski CHP ile yeni CHP kavramları uyum içerisinde birleştirilemediği için parti tabanında şaşkınlıkla beraber kafa karışıklığı yarattı.

GENEL MERKEZ YÖNETİCİLERİ

YETERİNCE ÇALIŞMADI!..

Bu ve buna benzer söylemler seçmenlerimizde olumsuz etki oluşturdu, bazı konuşmalar faydadan çok zarar verdi, AKP’nin ve Başbakanın Cumhuriyetimizin kurucularına ve Cumhuriyet değerlerine saldırılarına karşılık gerekli cevaplar verilemedi. Sn. Genel Başkanımızın yardımcıları yani Genel Merkez yöneticilerimiz Genel Başkanımızın çalışkanlığını ve başarısını gösteremediler, partimizi yeterince temsil edemediler. Bütün Genel Merkez yöneticisinin yaptığı, önseçim yapılan illerde de dâhil kendilerini kontenjan kullanarak milletvekili listelerinin başına getirmeleri, sözüm ona bir milletvekili çıkaran ilde önseçim yapılıyor ancak Sn. Genel Başkan Yardımcılarımız bu ilimizde bile birinci sıraları kendilerine kontenjan olarak kullanıyorlar. Bunun adı da önseçim oluyor. Buna benzer genel merkez yöneticilerinin partiye girmeleriyle milletvekili olmaları arasındaki zaman 3-5 ayı bulmadı ama partiye onyıllarını vermiş insanlar eski CHP’de de yeni CHP’de de aday yapılmadı. Ankara, İstanbul, İzmir ve ilimizdeki CHP’nin başarısızlığında aday listelerinin etkisi büyüktür. Yoksa bazı arkadaşlarımızın sözüne ettiği gibi hangi aday listesi olursa olsun AKP’yi yenemezdik lafına katılmamız mümkün değil, bu baştan AKP’ye teslim olma politikasıdır, bu baştan yenilgiyi kabul etmektir. Pekâlâ, Zonguldak’ta AKP’yi yenecek listeler CHP’nin içerisinden çıkabilirdi, yeter ki partinin ezici çoğunluğuna buna inandırabilelim, tabi ilk önce biz inanacağız.

“BİZ BU YARIŞI KAYBETTİK”

Bu kadar partinin yok olmasıyla (DSP, ANAP, DYP) MHP’nin de Ali Uzun’u aday göstermeyip başka birini aday göstermesiyle kendi oyunu alamaması sonucu Zonguldak’ta Genel Seçimlerde ikili bir yarış gerçekleşti.  CHP-AKP yarışı. Sonuçta biz bu yarışı kaybettik. 1999 yılı Genel Seçimleri’nde bile DSP ve CHP oyları toplamı 160 binin üzerindeydi. 12 Haziran seçimlerindeki 145 binlere sevinemeyiz, yok biz oyumuzu şuradan şuraya yükselttik diyemeyiz. Emeği başkenti (şimdilerde emeklinin başkenti) Zonguldak’ta AKP bizi yendi. Sonuç budur. AKP Çaycuma hariç bütün ilçelerde bizi geçti. Bu Ereğli, Alaplı ve Devrek’te açık farkla oldu. Merkez ve Gökçebey’de daha az farkla yenildik. AKP’nin milletvekili adayı bulunmadığı ve benim de katkılarımın olduğu Çaycuma’da ise AKP’yi çok az bir farkla geçebildik. Çaycuma merkez nüfusunun 8.000’lerde olduğu yetmişli yılların sonunda benimde içinde bulunduğum devrimci-sol hareket Çaycuma caddelerinde katılımın üçbinleri bulduğu mitingler yapmıştı, bazılarımızın yaşı küçük olduğundan o yılları hatırlayamayabilirler. Yani Çaycuma’nın sol tarihinde yetmişli yıllar çok önemlidir.

“YENİLGİNİN NEDENLERİNİ TARTIŞALIM”

Zonguldak’ta ve Türkiye’de yenilgimizin nedenlerini anlatmaya çalıştım, tabi bu görüşlerime katılanlar olur, katılmayanlar olur, bunlar benim düşüncelerim. Şimdi; Zonguldak ve Türkiye’deki yenilgilerimizle ilgili özeleştirimizi verelim ve yenilgi nedenlerimizi tartışalım. Tüzük ve program başta olmak üzere birçok konuyu gözden geçirelim. Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun koşu temposuna ayak uyduracak yöneticiler seçelim. Cumhuriyet Halk Partisi’nin kapılarını, kendi partilerinin yok olmasına seyirci kalan sağ kadrolara değil gerçek sola ve solculara açalım. Her devrin adamlarının yönetici ve milletvekili olacağı dönemleri kapatalım. Önseçimleri kalıcı hale getirelim. Üyelik yapısını şeffaflaştıralım. Bütün üyelerimize aidat ödemeyi, parti içi eğitim çalışmasını ve en az altı aylık aday üye sürecini zorunlu hale getirelim(ama gerçekten).

“BEKLENTİLERİ KARŞILAMALARINI UMARIM”

Zor şartlarda Zonguldak’ta 145 bin oy alan parti örgütlerini kutlar ve partimizden milletvekili seçilen Sn. Prof. Dr. Mehmet Haberal ve Ali İhsan Köktürk’ü tebrik eder, Parlamento’da; Zonguldak’ta ve tüm ülkemizde başarılı bir milletvekili dönemi geçirmelerini dilerim. Bu arada özgürlüğünden mahrum durumda bulunan milletvekilimiz Sayın Prof.Dr. Mehmet Haberal’ın biran evvel özgürlüğüne kavuşmasını bekliyoruz. İktidar partisi AKP’den milletvekili seçilen Sn. Köksal Toptan, Sn. Prof. Dr. Ercan Candan ve Sn. Özcan Ulupınar’ın da AKP’nin dokuz yıldır Zonguldak’ın yerine getirilmeyen çok gecikmiş hizmetleriyle ve seçimlerde vaat ettikleriyle ilgili Zonguldak halkının beklentilerini karşılamalarını umarım”