Çaycuma’da yapılan eylemde DİSK, KESK, TMMOB ve TTB’nin randevu talebine bile yanıt vermeden Torba Yasa’yı onaylayan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e tepki gösterildi ve “AKP’nin noteri” suçlaması yapıldı.

KESK Çaycuma Bileşenleri Çaycuma Öğretmenevi önünde yaptığı eylemde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün DİSK, KESK, TMMOB ve TTB’nin randevu talebine dahi yanıt vermeden Torba Yasa’yı onaylamasını protesto etti.
KESK Çaycuma Bileşenleri adına eylemde konuşan Eğitim Sen Çaycuma Temsilcisi İsmet Akyol, “Açıkça görüyoruz ki Sayın Cumhurbaşkanı Cumhur’un temsilcisi olarak değil, AKP’nin Noteri gibi davranmıştır” sözleriyle Abdullah Gül’ü eleştirdi.   
Akyol konuşmasını şu sözlerle sürdürdü:
“Yasanın TBMM’de kabul edilip onaylanması için Cumhurbaşkanlığı’na gönderildiği aşamada DİSK, KESK, TMMOB ve TTB genel başkanlarının imzasını taşıyan ortak bir yazı ile Cumhurbaşkanlığı’ndan randevu talep edildiğini söyledi. Akyol,  ayrıca yasa hakkında dört örgütün ortak değerlendirmelerini bir ön raporla sunarak, yasanın veto edilmesini istediklerini belirterek;“Ancak, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, randevu talebine yanıt vermediği gibi, değerlendirme ve eleştirilerimize kulak tıkayarak, yasayı onaylayıp yürürlüğe koymuş bulunmaktadır. Birbiriyle alakası olmayan 216 maddeden oluşan oldukça kapsamlı torba yasayı Cumhurbaşkanı kısa süre içerisinde onayladı! Açıkça görüyoruz ki, Sayın Cumhurbaşkanı adeta bir Noter gibi davranmıştır. AKP iktidarının, birçok yasal düzenlemede olduğu gibi, Torba Yasa’nın hazırlık sürecinde de emek ve meslek örgütlerinin görüşlerine başvurmadan, eleştiri ve değerlendirmelerini dikkate almadan kendi “ileri demokrasi” anlayışına uygun davranmış, kamuoyunu yanıltmaya ve 3 Şubatta görüldüğü gibi binlerce emekçinin tepkisini bildik faşizan tutumuyla bastırmaya kalkışmıştır. Ne yazık ki, Sayın Cumhurbaşkanı da buna ortak olmuştur ve Cumhur’un temsilcisi olarak değil, AKP’nin Noteri gibi davranmıştır.”
İsmet Akyol açıklamasında Cumhurbaşkanı’na şu soruları yöneltti:
1)Onayladığınız Yasada Resmi 3 milyon işsize karşın, sadece 170 bin kişinin faydalanabildiği İşsizlik Fonu’nun prim gelirlerinin yarısının, taşeron firmalara, Özel İstihdam Bürolarına aktarılmasının yolunu açtınız. Kimin yararına yaptınız bunu?
2)Belediye işçilerine sürgün yolu açıldı. Sendikasızlaştırma kapıda.  Norm kadroda ya da değil, belediye işçileri “İhtiyaç fazlası” ilan edildikleri taktirde, Milli Eğitim veya Emniyet teşkilatının taşra teşkilatlarına gönderilecek. Atandıkları yere 5 günde başlamazlarsa işlerini kaybedecekler. İşçiyi yollayan belediye 5 yıl boyunca yeni kadrolu işçi alamayacak. Hizmet alım yöntemiyle taşeron ile anlaşacak. Taşeronlaşma yaygınlaşacak.  Bunlar kimlerin talepleriydi ve siz kimlerin çıkarını gözettiniz?
3)Kriz döneminde, şirketler krizdeyiz diyerek işçi ücretlerini ödemediler. İşçilerin ücretleri İşsizlik Fonu’ndan, işçilerin kendi haklarından ödendi. Şimdi bu uygulama sadece genel kriz koşullarına tabi olmayacak, sektörel ve bölgesel düzeyde de uygulanabilecek. Şirketler her dara düştüğünde ücretsiz izinler, kısa çalışma ödeneği devreye girecek. Bu uygulamanın olduğu işyerlerinde işten çıkartmalar kolaylaşacak. İşverenler kriz bittiğinde bu fona, işçilere yapılan ödemelerin karşılığında bir geri ödeme yapmıyorlar. Olan işçilerin işsiz kaldıklarında kullanacakları haklarına oluyor ve siz sayın Cumhurbaşkanı, işvereni memnun etmek adına bu ülkenin insanına bunu nasıl reva gördünüz?
4)Torba Yasa ile kamuda esnek istihdam artık yasal hale getiriliyor. Öngörülen değişiklik ile bir kamu emekçisi birkaç farklı kurumda çalıştırılabileceği gibi, 8 saatlik çalışma süresinin dışında farklı şekillerde çalıştırılabilecek. Cumhurbaşkanı bunu kamu emekçilerine nasıl  izah edeceğini düşündü mü acaba?
5)Kamu emekçileri, rızaları dışında kurum içi ve kurumlar arasında 1 yıldan 6 aya kadar görevlendirilebilecek. Sürgün kural haline gelecek. Sürgünü onaylayan bir Cumhurbaşkanı hangi çalışma barışından ve adaletinden söz edecek?
6)Özel sektörde 10 yılın üzerinde yöneticilik yapmış kişiler, kamu kurumlarının başına getirilecekler. Böylelikle kamu yararı ilkesinin yerine, piyasa koşullarına uyum sağlanmaya çalışılacak. Özel sektör zihniyeti kamuyu yönetecek. Cumhurbaşkanı sosyal devleti ortadan kaldıracak bu uygulamanın vebali altında kalacağını bilmiyor mu?
7)İşyeri denetimlerini iş müfettişlerinin yerine çalışma bakanlığının memurları yapacak. İşçi daha korumasız hale gelecek. İş kazaları konusunda yaşanan süreç ortada. Böylelikle kamuda nüfuzu olan şirketler denetimden kaçabilecek. Yaşanan bunca iş katliamlarına seyirci kalmakla yetinmeyip, adeta onay verdiniz. Sayın Cumhurbaşkanı, adı işçi olan bir insanın yaşamı sizin için bu kadar mı ucuz, bu kadar mı değersiz?
8)İş öğrenimi adı altında, daha kuralsız ve düşük ücretle çalışmanın aracı olan stajyerlik uygulamasında ücretler düşürüldü. Stajyerler 229 TL yerine 178 TL alacak. 20’den az kişi çalıştıran iş yerlerinde stajyer ücretleri 89 TL olacak. Stajyer uygulamasının yapılabileceği yerlerde işçi sınırı 20’den, 5’e çekildi. Cumhurbaşkanı gençlerin staj parasının düşürülmesini ve denetimden uzak yerlerde çalıştırılmalarının önünü açan bu kadar açık emek sömürüsünü onaylarken hangi beklenti ve kaygıyla hareket etti acaba?
9)Böylelikle denetimin en az olduğu alanlar stajyer kullanımına açılıyor. Gençler ve meslek lisesi öğrencileri yoğun bir emek sömürüsüne ve iş güvenliğinden yoksun ortamlara mahkum ediliyor. Bu ülkenin gençlerine, bizim olan bu çocuklara nasıl kıydınız?
10) İstihdamı teşvik adı altında yeni işsizler yaratılacak. 18-29 yaş arası erkekleri istihdam edenlerin sigorta primlerinin İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanması sonucunda 30 yaş ve üzeri çalışan işçilerin işe alınması neredeyse imkânsız hale gelecek. Cumhurbaşkanı işsizler ordusuna yeni insanlar katacak düzenlemeyi onaylayarak insanların geleceğini karartmaya ortak olduğunu bilmiyor mu?
11)Kısmi süreli çalışan işçiler eksik sigorta primlerini kendi cebinden ödeyecek. Ödeyemediği takdirde sağlık hizmeti alamayacak, hastane kapılarında ölecek. Bu durumda Sayın Cumhurbaşkanı rahat uyuyabilecek mi?
12)81 No’lu ILO Sözleşmesi’ne ve Anayasanın 90. maddesine rağmen sözleşmeli çalışanlara grev yasaklanıyor, en temel sendikal eylemlerin ise, “memuriyetten çıkarılma” tehdidi ile önüne geçilmek isteniyor.
13) Sicil yerine disiplin kavramı getirilerek cezalandırma mantığı öne çıkarılıyor. Bu düzenlemeyle bir anlamda Hükümet açısından “uslu durmayan”, onun işaret ettiği sendikaya üye olmayan, hakkına sahip çıkan kamu emekçileri cezalandırılacak.
14)Kamuda daha az engelli istihdam edilecek.
Cumhurbaşkanı yasayı onaylayarak hükümetin esnek çalışmayı, güvencesizliği ve performans sistemini içeren Kamu Personel Rejimi uygulamasına ortak olmuştur. Cumhurbaşkanı tıpkı hükümet gibi emek örgütlerinin randevu talebine cevap vermeyerek sermayenin talepleri doğrultusunda hareket ettiğini göstermiştir. Emek örgütü temsilcilerinin görüşleri yok sayılmış, dikkate alınmamıştır.
Ancak emekçiler olarak biz bu yasayı onaylamıyoruz ve mücadeleyi daha da büyütmeye kararlıyız. Temel gündemimiz, gelecek yeni saldırı dalgasına karşı ortak mücadeleyi yükseltmektir. Emek örgütleri ya bu yasalara ve anlayışa karşı sonuna kadar direnecek ya da tarihin tozlu sayfalarında bir teferruat olarak kalacaklardır.
Bilinmelidir ki, emekçiler “kazananlar mücadele edenlerdir” gerçeğinden hareketle fiili ve meşru mücadelesine kararlılıkla devam edecektir.”