Diyanet İşleri Başkanlığı, yarıyıl tatilinde ilköğretim ve lise öğrencileri için 10 günlük özel umre programı düzenledi.
Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Dr.Ekrem Keleş imzasıyla 81 ilin Milli Eğitim Müdürlüklerine gönderilen 5 Ocak tarihli yazıda, ülke genelinde öğrencilerin bilgi, görgü ve deneyimlerinin artırılması ve pekiştirilmesine katkıda bulunmak, kutsal topraklarda bulunan ve İslam tarihi açısından önem arz eden mekanların ziyaret edilmesini sağlamak amacıyla öğretmenleri nezaretinde öğrenciler için özel umre turu planlandığı belirtildi. Yazıda, "Yarıyıl tatili dönemindeki program 5 gün Mekke, 5 gün Medine'de konaklayacak şekilde 10 günlük olarak tasarlanmıştır. Bu itibarla, okul müdürlüklerine söz konusu program ivedi duyurularak katılmak isteyen öğretmen, öğrenci ve velilerin isimlerinin en geç 9 Ocak tarihine kadar Başkanlığımıza bildirilmesi gerekmektedir" denildi.
Öğrenciler için 2 kişilik oda 795, 3 kişilik oda 760, öğretmenler için 2 kişilik oda 875, 3 kişilik oda 850 Avro olarak belirlenen umre ücretlerinin 13 Ocak'a kadar ilgili banka hesaplarına yatırılması istenirken, başvuruların il ve ilçe müftülüklerine yapılabileceği belirtildi.
Zonguldak İl Milli Eğitim Müdürlüğü de, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yazısını üst yazıyla kentteki tüm ilköğretim ve liselere göndererek, programa katılmak isteyen öğrencilerin listesini istedi.
KESK'e bağlı Eğitim-Sen Çaycuma Temsilciliği, öğrencilere yönelik umre programına tepki gösterdi. Eğitim-Sen Çaycuma Temsilcisi İsmet Akyol, bu uygulamanın, eğitimin devlet eliyle dinselleştirilmesi politikalarının bir uzantısı olduğunu ileri sürdü. Umre ziyareti başta olmak üzere dini etkinliklerin toplum için önem taşıdığını, buna saygı gösterilmesi gerektiğini vurgulayan İsmet Akyol, yazılı açıklamasında şunları söyledi;
OKULLAR, DİYANETİN VE  MÜFTÜLÜKLERİN ŞUBESİ DEĞİLDİR
AKP'nin iktidarda olduğu yıllar içinde dinsel muhafazakârlığın adım adım hayatın her alanına nüfuz etmesine tanık olduk. Hükümet, bu konudaki politikalarını her geçen gün daha da hızlandırıyor. Söz konusu dinsel muhafazakârlaştırma sürecinde, en fazla üzerinde durulan alan ise eğitim sistemi oldu. Eğitimin toplumun geleceği açısından taşıdığı önem, Milli Eğitim Bakanlığını, bu sürecin merkez üssü haline getirmiştir. Okullardaki uygulamalardan tutalım, yardımcı kaynaklara kadar her araç, eğitimin dinselleştirilmesi doğrultusunda kullanılmıştır.   
Eğitimin tamamen dinselleştirilmesini amaçlayan AKP, eğitim alanında her gün yeni bir uygulamayı yaşama geçiriyor. Hatırlanacağı gibi 2006 yılında Çaycuma İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından Ereğli'de yapımı devam eden cami inşaatı için başlatılan para yardımı toplama yazısı, Çaycuma'daki tüm okullara gönderilerek duyurusunun yapılması istenmişti.  2007 yılında ise hiçbir bilimsel yanı olmayıp tamamen safsataya dayanan, Kültür Bakanlığı'nın dahi kütüphanelere konması için olumlu görüş bildirmediği, Harun Yahya'nın 'Yaradılış Atlası' adlı kitabı Çaycuma'da biyoloji ve felsefe öğretmenleri ile okullara gönderilmişti. Önceki yıllarda Valilik ve Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından verilen izinlerle bir takım dernek ve çevreler tarafından Çaycuma'da ve birçok il ve ilçede okullar ve öğrenciler üzerinden organize edilmeye çalışılan ve neredeyse ulusal bir etkinlik düzeyine çıkarılan 'Kutlu Doğum Haftası', geçtiğimiz yıl yayımlanan MEB genelgesiyle okullarda kutlanması istendi. Pedagojik açıdan sakıncaları bulunan Kur'an kurslarındaki yaş sınırının kaldırılmasını, geçtiğimiz günlerde gündeme getirilen ve AKP'nin arka bahçesi olarak gördüğü imam hatip okullarının önünün açılmasının amaçlandığı zorunlu eğitimin kendi içinde kademelendirilerek (4+4+4) sistemiyle 12 yıla çıkarılması çalışmaları izledi. 

LAİKLİK İLKESİNİN AÇIKÇA İHLAL EDİLMESİNDEN BAŞKA ANLAM TAŞIMAMAKTADIR
En son olarak da Diyanet İşleri Başkanlığı; Milli Eğitim Bakanlığı, 81 İl Valiliği ile İl Müftülüklerine gönderdiği yazıyla düzenlediği 10 günlük umre turu için ilköğretim ve lise müdürlerinden öğretmen, öğrenci ve velilere umreye katılım çağrısı yapıp, katılacakların kendisine 9 Ocak 2012 Pazartesi gününe kadar bildirmesini istedi. Zonguldak İl Müftülüğü'nün Zonguldak İl Milli Eğitim Müdürlüğü'ne, Çaycuma İlçe Müftülüğü'nün Çaycuma İlçe Milli Eğitim Müdürlülüğü'ne başvurmasıyla Zonguldak İl ve Çaycuma İlçe Milli Eğitim Müdürlükleri de umreye katılım çağrı ve duyurusunu okullara göndererek, 'katılmak isteyen öğretmen, öğrenci ve öğrenci velilerinin isimlerinin acele ve günlü olarak 9 Ocak 2012 Pazartesi günü 13.00'e kadar bildirilmesini' istedi. Bu uygulamalar birer tesadüf değil eğitimi, 'devlet eliyle dinselleştirme' politikasının açık bir uzantısıdır. Bu son uygulamayla eğitimi dinselleştirme politikası doruk noktasına çıkmıştır. AKP'nin eğitim alanı üzerinde son dönemde hızlandırdığı dinselleştirme projeleri tek tek düşünüldüğünde, bu uygulamanın resmi tamamlayıcı olduğu açıkça görülmektedir. Umre ziyareti başta olmak üzere dini etkinlikler toplumun büyük bir bölümü için önem taşıyor olabilir ve buna saygı gösterilmelidir. Ancak temel ilkesi laiklik olan bir eğitim sisteminde, bir din açısından önemli olan bir etkinliğin, tüm okullara duyurulması ve ilköğretim ve lise idarecilerinden öğretmen, öğrenci ve velilere umreye katılım çağrısı yapıp, katılacakların bildirmesinin istenmesi, laiklik ilkesinin açıkça ihlal edilmesinden başka anlam taşımamaktadır. Dini faaliyet yürütmekle görevli Diyanet ve Müftülüklerin okulları adeta birer şubesi gibi görmesi kabul edilemeyeceği gibi, bilimsel ve laik eğitim anlayışına da aykırıdır.  Milli Eğitim Bakanlığı'na hatırlatmak isteriz ki okullarımız bilimsel ve laik eğitim ilkeleri çerçevesinde eğitim verilmesi gereken kurumlardır. İlköğretim çağındaki öğrencilerin umre ziyaretine katılımını sağlamak ise pedagojik açıdan da çeşitli sorunlar barındırmaktadır. Çocukların özellikle ilköğretimde okuyan çocukların henüz soyut kavramları anlama, onları anlamlandırma yetilerinin yeterince gelişmediği düşünüldüğünde, bu tür organizasyonlarda oluşan kitle psikolojisi ileriki yaşlarda çocukların psikolojisi ve davranışları üzerinde olumsuz etkisi olması ihtimali yüksektir. Bu nedenle bu tür organizasyonlara 15 yaşın altında çocukların, aileleri ile birlikte de olsa da, katılması pedagojik olarak sakıncalıdır. Zorunlu din dersinin kaldırılması kapsamında taleplerin yükseldiği bir dönemde eğitim hizmetini Diyanet İşleri Başkanlığı faaliyetlerine açmayı planlamak, Diyanet ve Müftülüklerin okulları kendi şubesi gibi görmesi gerekçesi ne olursa olsun kabul edilemez bir uygulamadır. Eğitim-Sen olarak eğitim sisteminin dinselleştirilmesine sessiz kalmayacağız. Bu süreci yakından takip edeceğimiz bilinmelidir.