ZKÜ Alaplı Meslek Yüksek Okulu’nun önceki Müdürü Prof.Dr.Zekai Güner, yat ve tekne imalatında sahip olunan uzun tarihe dayanan tecrübe, uygun işçilik maliyetleri, yüksek kalifiye işçilik ve standartlar, sahip olduğu doğal ve tarihi güzellikleri olan kıyıları ile denizdeki olanakların bölge ve ülke ekonomisine kazandırmak zorunda olduklarını söyledi.

* Ülkenin dört bir yanına dağılmış tekne imalatçılarının çoğunluğunun başta İstanbul olmak üzere değişik bölgelerde toplandığını, imalatçıların büyük çoğunluğunun, fiziksel olarak yetersiz, gerekli alt yapısı ve denize yakın olmayan yerlerde faaliyet gösterdiğini ifade eden Güner, “Fiziki yapısıyla yeterli, denize sıfır noktada kurulacak olan Alaplı Tersaneler Bölgesi neden bu sektör arasında yerini almasın?” dedi.

Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Alaplı Meslek Yüksek Okulunun önceki Müdürü Prof.Dr.Zekai Güner, yat ve tekne imalatında Alaplı’nın ciddi bir ekonomiye ve istihdama sahip olabileceğini söyledi. Zonguldak, Ereğli ve Çevresini Kalkındırma Derneği Araştırma 2011 raporunda tüm dünya genelinde 800 bin kişinin yat ve tekne imalat, servis, bakım ve onarım sanayisinde çalıştığını ve bu endüstrinin yıllık 40-50 milyar dolarlık bir ciraya sahip olduğunu belirtti. Verilen rakamlara göre yat ve tekne imalat sektörü bulunduğu ülke ekonomisi içinde de oldukça büyük bir güce sahip olduğuna vurgu yapan Güner şu ifadelere yer verdi:

SELÇUKLULARA İNMEKTE
Türkiye’de gemi ve tekne imalatı, bilindiği gibi uzun yıllara dayanmaktadır. Gemi yapım çalışmalarına bağlı olarak tersanelerimizin geçmişi Selçuklular dönemine kadar inmektedir. Bu bağlamda Selçuklular döneminde Sinop, Alanya ve İzmir; Osmanlılar döneminde ise İzmit, Karamürsel, Gelibolu, İstanbul, Sinop ve Süveyş Tersaneleri akla gelen ilk tersanelerdir. Türklerin Anadolu’ya yerleşmeye başladıktan (1071) kısa süre sonra sahil bölgelerine ulaştıkları ve İzmir civarını ele geçiren Çaka Bey’in inşa ettirdiği kırk gemiden oluşan donanmasıyla deniz seferine çıktığı bilinmektedir. Özellikle Türk Denizcilik tarihinde önemli bir yeri olan Aydınoğlu Umur Bey zamanında Aydınoğulları gibi diğer beyliklerden Karesi, Saruhan, Menteşe ve Candaroğulları’nın da hakim oldukları bölgelerde çeşitli türlerde gemiler inşa etmişlerdir. Bunları Rumeli’ye yerleştikten sonra kurdukları Gelibolu tersanesinde geliştirilen donanma ile Osmanlılar takip etti. Osmanlı İmparatorluğu döneminde ilk tersane 1390 yılında Gelibolu’da kurulmuştur. Murad Hudavendigar zamanında başlayan ve II.Murad zamanında iyice kökleşen Gelibolu tersaneleri ile daha büyük harp gemileri inşasına hız verdi. 0 sayededir ki; Fatih Sultan Mehmed Han İstanbul’u muhasara ettiğinde, Bizans’a indirici yumruğu Haliç’e karadan geçirdiği 70 parça gemi ile vurdu.

ALAPLILI USTALAR ÇALIŞTI
Bu gemilerin yapımında Alaplılı ustaların çalıştığı ve bölgeden temin edilen kerestelerin kullanıldığı rivayet edilmektedir. 1455 yılında temelleri Fatih Sultan Mehmed tarafından atılan ve taş havuzları halen mevcut olan İstanbul Haliç Tersanesi, 16.yüzyılda dünyanın en büyük tersanesi haline gelmiştir. 600 yıllık tarihe sahip olan ve kendi gemilerini inşa ederek dünyanın en büyük donanmalarından birini kurmuş olan gemi, yat ve tekne inşa sanayi, günümüzde Türkiye’nin önemli katma değer yaratan sanayilerinden biri olmuştur.

DÜNYA ÇAPINDA TANINDI
Sektörün sahip olduğu ve uzun bir tarihe sahip olup nesilden nesile aktarılan işçilik kalitesi ve ustalığı, yat ve tekne inşa alanında da etkisini gösterip, bu sektörün dünya çapında tanınmasını sağlamıştır. Bugün Türk tekne ve yat inşa endüstrisi, sahip olduğu işgücü ve girişimcilik ruhu sayesinde inşa ettiği tekneleri rekabetçi fiyatlarla piyasaya arz edebilmektedir. İmalatçılarımız tarafından, uluslararası standartlara uygun olarak ve son yıllarda da “CE” işaretine sahip olarak imal edilen yat ve tekneler, bu sektörde ileri gitmiş ülkelere ihraç edilmekte ve sahip oldukları kaliteleri açısından da gerek alıcılar tarafından ve gerekse yabancı sektör dergilerinde analizleri sık sık yer almaktadır.

“DENİZE YAKIN OLMAYAN
YERLERDE FAALİYET GÖSTERİYORLAR”
Yat ve tekne imalatında 1980’Ii yıllarda başlayan gelişme ve atılım ile bugün yüksek standartlara ulaşan yat inşasının
önemini kavrayan imalatçılarımız, yurt içi pazarın gelişmesinin yavaş oluşu ve büyüme için dünya çapında bir marka olmanın gerekliliğini göz önüne alıp, ihracat pazarını hedefleyerek, müşterilerinin taleplerini gerçekleştirmek için kendilerini teknik ve teknolojik altyapı, bilgi, işçilik ve kalite yönünden yeniden organize etmeye başlamışlardır. Bugün Türk tekne ve yat inşa endüstrisi, sahip olduğu nitelikli işgücü sayesinde inşa ettiği kaliteli yat ve tekneleri, rekabetçi fiyatlarla piyasaya arz edebilmektedir. Ülkemizin dört bir yanına dağılmış tekne imalatçılarının çoğunluğu başta İstanbul olmak üzere İzmir, Bursa, Antalya, Mersin, Kocaeli, Bartın-Kurucaşile, Bodrum, Marmaris ve Fethiye bölgelerinde toplanmıştır. İmalatçılarımızın büyük çoğunluğu, fiziksel olarak yetersiz, gerekli alt yapısı olmayan ve denize yakın olmayan yerlerde faaliyet göstermektedirler.

“NEDEN OLMASIN”
Fiziki yapısıyla yeterli, denize sıfır noktada kurulacak olan Alaplı Tersaneler Bölgesi neden bu sektör arasında yerini almasın? Yat ve tekne imalat sanayisinin dünya genelinde genel bir incelemesi ve değerlendirilmesini yaptığımızda 800 bin kişinin yat ve tekne imalat, servis, bakım ve onarım sanayisinde çalıştığı ve bu endüstrinin yıllık 40-50 milyar dolarlık bir ciroya sahip olduğu, istatistiki verilerde yer almaktadır. Verilen rakamlarda da görüldüğü üzere, yat ve tekne imalat sektörü bulunduğu ülke ekonomisi içinde oldukça büyük ekonomik güç ve istihdam olanağına sahiptir. 2005 yılında yayımlanan istatistiki veriler doğrultusunda yat ve tekne imalat sanayisinin ve satışların yükselme trendi içinde olduğunu görmekteyiz. Bu nedenle hem yurtdışından hem yurt içinden tekne imalatına daha fazla önem verilmesi ve imalatçı firmaların, yurtiçi ve yurtdışından alınacak projelerle desteklenmesi gerekmektedir. Ülke olarak bu pazardan pay almamız ancak, yat ve tekne imalatı konusunda bir dünya markası haline gelmemiz, uluslararası standartlara ulaşmamız ve gerek yasal prosedürlerin ve bürokrasinin azaltılması, gerekse imalat alt yapı olanaklarımızı geliştirmemiz ile sağlanabilecektir.

BAŞLIKLARLA SIRALADI
Ülkemiz yat ve tekne endüstrisinin genel olarak sahip olduğu üstünlükleri başlıklar halinde sıralarsak; Uzun bir tarihi geçmişe sahip gemi ve tekne inşa sanayi, ustalık ve kalifiye işçilik, eğitimli işgücü, esnek çalışma saatleri, Kaliteli ve uluslararası standartlara sahip üretim, uygun maliyet ve işçilik ücretleri, ülkemizin sahip olduğu deniz ve yat turizm kapasitesi, uygun iklim ve çevre şartlar, ikili beşeri ilişkiler

GERİDEYİZ…
Buna rağmen istatistiki veriler çerçevesinde incelendiğinde, ülkemizin sahip olduğu ekonomik ve işçilik potansiyeli, deniz turizm ve su sporları olanakları temiz denizleri ve uzun kıyıları ile uzun bir tarihe sahip gemi, tekne, yat inşa tecrübesine rağmen, bu sektörde ve kişi başına düşen tekne sayısında oldukça geri olduğumuz gözlenmektedir. Sektörün sorunlarını ise kısa başlıklar halinde özetlersek; Deniz kültürümüzün olmaması, amatör denizciliğimizin gelişmemesi, alt yapı eksiklikleri ve teknelerle ilgili bürokrasi, yüksek vergiler ve motorlu taşıtlar vergisi, ekonomik gelişmişlik düzeyimiz ve tekne, yat sahibi olmanın lüks olarak görülmesi. Bu genel değerlendirmeler ışığı altında bölgemiz özeline geldiğimizde, yat ve tekne imalat sanayi ve bu sanayi ile bağlantılı olarak yan sektörleri ve yaratılan hizmetler, bölgemiz için çok önemli gelir kaynağı olacaktır.

KANSEROJEN HİÇBİR
MADDE KULLANILMIYOR
Sağladığı istihdam ile bölgemiz insanlarına yeni iş sahaları yaratacak, üretilen yat ve teknelerle ülkemize büyük döviz girdileri kazandıracaktır. Tekne yapımında ağaç teknelerin, fiber teknelere nazaran daha sağlıklı olduğu bilinmektedir. İyi bir biçimde ve her sene gerekli bakımının yapıldığında 30-40 yıl kullanılması mümkündür. Fiber teknelere göre üstünlüğü, aynen çarpması halinde patlamaması ve uzun ömürlü olmasıdır. Ayrıca kanserojen hiçbir maddenin kullanılmamasıdır. Bölgemizde, tekne yapımında kullanılan kaliteli ahşap bulunmaktadır. Ahşap; yatçılığın doğuşundan beri klasik tekne malzemesidir. İşleme kolaylığı, hafifliğinin yanı sıra sağlamlığı, soğuğu sıcağı izole edebilmesi, diğer malzemelere oranla yorulmaya karşı mukavemeti, görüntüsü ve sıcaklığı yatçılara hep cazip gelmiştir. Ahşap tekneler, yapım tarzları gereği, tamamen terk edilmedikleri takdirde neredeyse sonsuz ömürlü olabilirler. Yat ve tekne endüstrisi için büyük önem arz eden ara personel ihtiyacının karşılanması ve çalışmakta olan personelin ihtiyaç duyduğu modern eğitim ve araştırma önlemleri içerisinde bu konu ile ilgili kuruluşların desteklenmesi gerekmektedir. Bu alanda eğitim veren Zonguldak Karaelmas Üniversitesi’ne bağlı Alaplı Meslek Yüksekokulu’nda iki bölüm bulunmaktadır. Gemi İnşa ve Gemi Makineleri Bölümleri, sektöre nitelikli ara eleman yetiştirmektedir. Babadan oğula geçen, usta çırak ilişkisi ile nesillerdir süren bu meslek Alaplı’da devam etmektedir.

OLUMLU KATKILARI OLACAK
Fikret Arslan: Derya Yatçılık Kotra Sanayi, Hakkı Arslan: Arslan Yat Kotra Sanayi ve Muharrem Öz: Özkayık Yat İmalathaneleri, bu mesleği geleneksel usulde devam ettirmektedirler. Alaplı’da fizibilite çalışmaları devam eden Alaplı Liman Projesi (Alport)’nin gerçekleşmesi halinde, Alaplı ekonomisine ve tersaneler projesine olumlu katkıları olacaktır. Çok önemli bir gelişme olarak da, Alaplı Ahşap Yat ve Tekne İmalatçıları Kooperatifi (AYTEK) kurulmuştur. Planlanan imalathanenin Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) toplantısı 5 Mart 2010 tarihinde yapıldı. Bu proje, göre 5 bin metrekaresi kapalı alanı, 5 bin metrekaresi açık alan olmak üzere 22 civarında tersaneden oluşmaktadır. Yeşil alanları, karadan denize doğru 250 metre genişliği, 1700 metre uzunluğu olan ve mendireğin içine yatların girebileceği şekilde projelendirilmiştir.
İşte tüm bu nedenlerle, yat ve tekne imalatında sahip olduğu uzun tarihe dayanan tecrübe, uygun işçilik maliyetleri, yüksek kalifiye işçilik ve standartlar, sahip olduğu doğal ve tarihi güzellikleri olan kıyıları ile denizdeki olanaklarımızı bölge ve ülke ekonomisine kazandırmak zorundayız.”