"Bizim Gençler" yazı dizimizin bu kez konuğu bir sanatçı. Erdal Turt, İstanbul-Ereğli arasında göçebe hayatı sürdürerek sinema dünyasında senaryo yazarı olarak uğraş veriyor.

*Ben hep kendimi bildim bileli sanatla uğraşmak peşindeydim ve bugünüme baktığımda bunu başardığımı düşünüyorum.

*Erdemir'in kötü durumundan dolayı da ilçenin ekonomik hali içler acısı. Zamanında Ereğli tarafını seçmeliydi bence. Sanayi kenti olacaksa Erdemir'in yanında birçok başka büyük ve katma değer yaratan fabrika olabilmeliydi. Ya da her ne kadar Karadeniz olsa da denizden faydalanılıp iyi bir tatil yöresi haline getirilebilmeliydi. Ama her ikisi de olmadı sanırım.

Karadeniz Ereğli?de ?Bizden Biri? gençlerimizi tanıtmak için başlattığımız ?Bizim Gençler? yazı dizimizin 8. bölümdeki konuğu bir senaryo yazarı. Erdal Turt, sanat dünyasının kalbinin attığı İstanbul?a sürekli gidip gelerek sinema sektöründe yaptığı işlerle adını duyurmaya çalışıyor.  Biz de, yarınımızı yönetecek olan bir önemli isimlerden biri olan   bu gencimizi sizlere tanıtmak istedik.

 

Erdal Turt?a bazı sorular yönelttik. Bu röportajın soru yanıtları şöyle:

 

*HAYALLERİNİZ İLE BUGÜN ARASINDA NE FARKLAR VAR.

Aslında birçok fark var. Nedenine gelince hayat o kadar hızla ilerliyor ve gelişiyor ki bugün hayal ettiğiniz bir şeyin bakıyorsunuz yarın hiçbir önemi kalmamış. Ben hep kendimi bildim bileli sanatla uğraşmak peşindeydim ve bugünüme baktığımda bunu başardığımı düşünüyorum.

 

*HOBİLERİNİZ VE FOBİLERİNİZ NELERDİR?

Hobi olarak başka hayatlara tanık olmak beni çok heyecanlandırır onu da sinema ve kitapların içersinde fazlaca buluyorum.

Aslında çok ciddi söylüyorum hiçbir şeye karşı korkum yok çünkü korku insanı bilinçsizleştirmekte ve tepkisizleştirmektedir diye düşünüyorum.

 

 

 

ERDAL TURT KİMDİR:  Kdz. Ereğli?de doğdum. 32 yaşındayım. Çekirdek bir aileyiz.(Anne, baba, ablam ve ben)

İlkokulum Nimet ilkokulu?nun (şu an ilköğretim tabii ki) benim için çok ayrı bir yeri var. Çünkü orası hem okulum hem de oyun bahçemdi. Okulun hemen karşısında bulunan Kandilli Lojmanlarında oturmuştuk uzun bir süre.

 

Daha sonra Ereğli Lisesi orta kısmında öğrenimimi sürdürdüm. Lise yıllarımda ise o zamanlar Endüstri Meslek lisesi oldukça cazibeliydi ve orada lise yıllarım geçti. Şimdi geriye dönüp baktığımda pek iyi bir karar olduğunu düşünmüyorum.  Anadolu Üniversitesi İşletme bölümünde okumaya başladığımda ise bazı bocalamalar yaşadım. Çünkü biz üniversitede özellikle bir arkadaşımla sürekli sanatsal uğraşlar içinde olur , şiirler yazar ve her fırsatta sinemaya koşar, kendi yazdığımız küçük hikayeleri arkadaşlar arasında oynardık. Yani yanlış bölümde okuduğum hissi hep zihnimde yankılanırdı.

 

Bu arada bir arkadaş kazığı da yemiştim o zamanlar, sürekli benden şiirler yazmamı isteyen bir arkadaş daha sonra o şiirleri bir kitap yapıp İstanbul?da kendi satmış, bunu bana yıllar sonra söylediğinde aslında pek kızamadım da kendisine.

 

İşte böyle geçen üniversite yıllarında kendi kendime söylememiş olsam da sanırım sanatla uğraşacağım her zaman bir şekilde kendini açığa çıkarıyordu ki hiç de fena etmiyordu.

İşte şimdi İşletme mezunu olmam dolayısıyla bir takım mesleğime uygun işlerde çalışmış olsam da sanatın içinde olmam beni hayata daha sıkıya bağlıyor. İki sene önce İstanbul?da  Sinematek?de görmüş olduğum  senaryo eğitimini başarıyla bitirdim ve oranın çalışmaları içersinde bulunmaktayım. (İyi bir senaryo yazmadan sizi mezun etmiyorlar.) Hayatımda İstanbul , Ereğli arasında biraz göçebe bir şekilde geçiyor bu son dönemlerde.

Bu aralar ??Taş?? adlı ilk kısa filmimi çekerek yönetmenliğe de adım attım.  Hrant Dink vakfı Vicdan Filmleri org. da filmim yarışmaktadır.13 kişilik Jüride Lale Mansur , Serra Yılmaz , Yıldırım Türker gibi değerli sinemacılarımız bulunmaktadır.

 

Bir uzun metraj film senaryosunu bitirmek üzereyim ve bittikten sonra bulunacağım irtibatlarda umarım istediğim sonucu alırım. Ayrıca Kadıköy?de bulunan Nazım Hikmet Kültür Merkezi?nde Türkiye?nin ilk ve tek Kısa film sineması açıldı. Bundan da ayrı bir keyif duyuyorum ve orada oynatılmak üzere bir kısa film çekmek için hazırlıklara yakında başlayacağım. Yani son olarak  sinemaya Düş Fabrikası?da denir ve ben o fabrikanın işçisi olarak hayatımı sürdürmek istiyorum.

 

 

 

*KARADENİZ EREĞLİ?Yİ  GÖZLEMLEDİĞİNİZDE; SOSYAL, EKONOMİK VE KÜLTÜREL AÇIDAN NASIL  DEĞERLENDİRİYORSUNUZ?

Doğup büyüdüğüm çocukluğumun bu güzel ilçesi maalesef artık gözüme pek hoş gelmiyor.

Ekonomik olarak sadece Erdemir?e bağlı bir kent. Şimdi Erdemir?in kötü durumundan dolayı da ilçenin ekonomik hali içler acısı. Zamanında Ereğli tarafını seçmeliydi bence. Sanayi kenti olacaksa Erdemir?in yanında birçok başka büyük ve katma değer yaratan fabrika olabilmeliydi. Ya da her ne kadar Karadeniz olsa da denizden faydalanılıp iyi bir tatil yöresi haline getirilebilmeliydi. Ama her ikisi de olmadı sanırım. Ereğli için ne sanayi şehri ne de turizm şehri diyemiyoruz maalesef.( En azından ben böyle düşünüyorum) Sanat ve kültür dediğinizde ise açıkça ve üzülerek hiçbir şey yok bence. Kaç tiyatro geliyor, her hafta vizyona giren filmlerin kaçı Ereğli?ye geliyor, doğru dürüst bir sinema var mı, ona bakmak lazım. Yani belediye kendine ait bir tiyatro grubu kurup her sene en az 5-6 oyun oynanması için bir çalışma içersinde olamaz mı? Dışarıdan senede birkaç oyun gelecek de bizde seyredeceğiz.

Gelişmiş, modern dediğimiz şehrimizde kitap satan kaç dükkan var acaba. Bir tane vardı Bozhane tarafında o da sıkıntılıydı biraz sanırım.

 

*GENÇLERİN BU ÜLKEDE VE EREĞLİ DE SÖZ SAHİBİ OLDUĞUNA İNANIYOR MUSUNUZ? İNANMIYORSANIZ, NASIL OLMASINI İSTERSİNİZ?

12 Eylül 1980 darbesi bu ülkede gençlerin önüne büyük setler çekti. Üzülerek söylüyorum hala o darbenin çektiği setleri yıkmak için uğraşıyoruz. Şimdilerde ise maalesef sosyal ağlar gençlerin fazlaca zamanını alıp götürüyor. Tanık olduğum bir olayı örnek vereyim. Bir gün oturduğum bir kafe de yan masada oturan üç bayanın hepsinin önünde dizüstü bilgisayarları vardı. Onlar?ı gözlemledim ve birbirlerinin yüzlerine bile bakmadan saatlerce sadece bilgisayarlarıyla uğraştılar. Böyle durumlara çok kez tanık oldum aslında. Yani birçok genç kesimin böyle söz sahibi olmakla ilgili bir derdi yok sanırım saçma sapan videoları yüklemek ve tıklamakla meşguller.

Ancak bu ülkede apolitik olmayan gençlerin ayak adımlarının çok gür olduğuna inanıyor ve her geçen gün seslerin daha da gür çıkacağına inanıyorum. Demokrasiye, hukuka, insan haklarına saygılı bir kitle var ki engellenmezlerse bu ülke de hak ettiği yere gelecektir.

 

*SİZE GÖRE LİDERLİK NASIL OLMALI. ÖRNEK ALDIĞINIZ LİDER VAR MI?

Bana göre bir lider elinde ki bilgiyi akıllı bir biçimde kullanabilmeli ve adil olmalıdır. Gücünü dikta ederek değil, saygıyla kazanmalıdır. Örnek aldığım bir lider yok.

 

*NASIL BİR EREĞLİ HAYAL EDİYORSUNUZ?

Sanatsal programların yoğun olduğu ve hangisine öncelik vereceğime karar vermekte zorlandığım bir Ereğli ve birde film festivali olsa Ereğli?de harika olurdu.

 

*GENÇLERE YAŞAMDA BAŞARILI OLMALARI YÖNÜNDE NE GİBİ ÖNERİNİZ VAR?

İnandıkları şeyi yapsınlar ve başkalarının kendileri üzerinden ikinci hayatlarını yaşamalarına izin vermesinler. (Bu da bir filmden bir diyalog)

 

 

 

*SİZE GÖRE; BÜYÜKLER YENİ GENÇLERİN YETİŞMESİNE VE SORUMLULUK ALMASINA  ÖNCÜLÜK YAPIYOR MU?

Büyük, genç fark etmiyor aslında insanda ki aşırı hırs ve bencillik dolayısıyla hiç kimse kimseye fırsat tanımıyor. (tabii hiç de yok demiyorum)

 

*YAŞLILARIN SİYASETTEKİ EGEMENLİĞİNİ NASIL DEĞERLENDİRİYORSUNUZ?

Kimse egemen değil aslında ben her zaman politik tavrımı korudum çünkü yaşam bunu zorunlu ve gerekli kılıyor. Ama dediğiniz gibi parti başkanlarının bir türlü değişmemesi hep aynı simaların olması kötü bir durum. Partilerin tüzükleri bence demokratik olmalı öyle olacak ki ülkeyi yönetmeye geldiklerinde de demokrasiyi ilerletebilsinler.

Tabii bir de koltuk sevdası,80 darbesiyle siyasetten soğutulan ve korkutulan gençler yüzünden doğal görüyorum.

 

*SİYASET İLE İLGİLENİYOR MUSUNUZ? İLGİLENMİYORSANIZ SEBEBİ NEDİR?

Aslında bu soruya üzülüyorum. Kendini bilen her insan politik olmalıdır. Çünkü hayatın kendisi politiktir. Siyaset sadece meclis de veya herhangi bir parti üyesi olmakla gerçekleşmez ki. Düşünsenize hepimiz toplumu oluşturuyoruz ve toplum bilincinin kendisi politik olmayı gerektirir. Mesela yaşadığım şehirde düzgün olmayan her şeye gösterdiğimiz tepkilerde politiktir.

 

*SİZCE SİYASET KAÇ YAŞINA KADAR YAPILMALI? VE SİYASETİN DUR NOKTASI NEDİR?

Bilgi birikiminin yetersiz olduğu kanaatına varıldığı an bırakılmalı bence.

Toplum içersindeki siyasi tavır ise hayat boyu sürmeli.

 

*EN SON OKUDUĞUNUZ KİTABIN ADI NEDİR? YILDA KAÇ KİTAP OKUYORSUNUZ?

Sık sık kitap okurum. Şu an Ece Temelkuran?ın Muz Sesleri adlı kitabını okumaktayım. Ayrıca her ay abone olduğum Sinema dergisini okumaktayım. Hatta İstanbul?da Sinema dergisinin yıllar önceki sayılarını bile almaktayım.

 

 

 

*KARADENİZ EREĞLİ?DE VE ÇEVRENİZDEKİ YEREL YÖNETİMLERDEN BEKLENTİLERİNİZ NEDİR?

Şöyle bir vatandaş gibi caddelerde sokaklarda dolaşmalarını isterim. Benim gördüğüm o kadar çok eksiklik var ki dolaşırlarsa görmemelerine imkan yok.

Belediyenin bir hizmet yeri olduğunu unutmasınlar. Şehre ve yaşayan insanına hizmet etsinler.

 

*MESLEK ODASI VE SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİNİZ NEDİR?

Meslek odalarının ülkemizde ki vasıfsızlığın had safhada olduğunun bilinciyle misyonunu çok önemli olduğuna inanıyorum.Tabii gerçekten vizyon sahibi insanların ve icraat yapacakların yönetim kurulunda olması gerekir.

Sivil toplum örgütleri ise bu ülkenin temel taşlarından biri olmalı.

İşte Siyasi partiler güvenilen bir yapıda değiller şahsen ben hiç birine güvenmiyorum.

Ülkeyi gerektiğinde sallayıp kendine getirecek bir mekanizmadır sivil toplum örgütleri, zaten aslında dünyada artık ülkeleri siyasi partiler değil ,büyük şirketler yönetiyor maalesef.

Bunun değişmesini de ancak ülkenin vatandaşları gerçekleştirebilir bu da sivil toplum örgütlerinin güçlü ve kararlı olmasıyla olabilir.

Tabii hem meslek odaları hem de Sivil toplum örgütleri için söylüyorum haftada bir, ayda bir işte ne kadar sürede toplanıyorlarsa 10-15 dakika asıl konular konuşulup daha sonra hafta sonu sen ne yaptın? gibi safsatalara dönülmezse.

 

 

*FESTİVAL DEYİNCE AKLINIZA İLK ÖNCE NE GELİYOR?

Benim film festivalleri geliyor aklıma, şu aralarda 29. Uluslar arası İstanbul film festivali başlayacak.

Ereğli?de ki festivali soruyorsanız adının Sanat ve Kültür festivali olmasına rağmen içersinde adına yakışır bir sanatsal, kültürel program olmaması. Bundan sonra olur inşallah.

 

*MUTLULUĞU TARİF EDER MİSİNİZ?

Günümüzde mutluluk tarifi sahip olmakla ilintili. Yani araban varsa mutlusun, çok paran varsa mutlusun. Kapitalizmin sloganının ??sahip ol, mutlu ol.?? olduğuna inanıyorum.

Benim için ise mutluluk sevdiğim insanlar ile bir yaşam ve hep sinemanın içinde olabilmek. Bu kadar basit yani.

 

*SİZE GÖRE AŞK VAR MI? VAR İSE NASIL BİRŞEY?

Var. Tabii. Ancak ne kadar yaşanıyor onu sorgulamak lazım.

Sanal alemlerde millet aşık oluyor birbirlerine çok tuhaf. İnsanlar birbirine dokunabilmeli.

 

bana verilen en güzel hediyeydi ellerin,

hiç bırakmadım ömrümün sonuna kadar.

neydi o gülümsemende ki heyecan,

içinde çocukların emeklemeleriyle beraber.

bir ev düşün, düşün ki,

içinde sen varsın,

ve senin çocukların,

söylesene o zaman bana,

başka bir ev hayal edebilir misin?   (Şiir bana aittir.)

 

 Böyle bir şey herhalde aşk.

 

*SAYDAMLIK VE KATILIMCILIKTAN ANLADIĞINIZ NEDİR?

Şeffaflık, kirlenmemişlik ve demokrasiyi anlıyorum.

 

*ELİNİZDE BİR FIRÇA OLSA VE EREĞLİ?NİN YÜZ YIL SONRASININ TABLOSUNU YAPABİLME HAK VE YETKİSİNE SAHİP OLSANIZ. NASIL BİR TABLO YAPARSINIZ?

Ereğli üzerinden tüm Türkiye?yi düşünerek birbirine sarılmış rengarenk insanlar çizerdim herhalde yüzlerine de gülümsemeleri kondurarak.

 

*SON SÖZÜNÜZ NEDİR?

Son sözü de ünlü bir tiyatrocu ve yazardan alıntı yaparak söyleyeyim.

-Büyük sıçrayışı gerçekleştirmek isteyen birkaç adım geriye gitmek zorundadır. Bugün, yarına dünle beslenerek yol alır.  ??Bertolt Brecht.??

 

Tüm okurlarınızın yaşamları diledikleri doğrultuda aksın. Hoşçakalın.