Geçtiğimiz hafta Milliyet gazetesinde yer alan bir habere göre, New York Times gazetesi dünya üzerinde yürürlükteki en eski yazılı anayasası olan 1787 tarihli ABD Anayasası'nın güncelliğini koruyup korumadığını masaya yatırdı. Anayasanın 200'üncü yıl dönümünde, 1987'de, Time dergisi dünyadaki 170 ülkeden, 160'ından fazlasının anayasası doğrudan ya da zımni şekilde ABD'ninkine dayandığını tespit etmişti. Bugün ise bu üstünlüğünü kaybetmiş durumda.
Bildiğiniz üzere ABD Anayasası'nda silah taşıma hakkı korunuyor. ABD ile birlikte bu hakkı tanıyan diğer iki ülke Guatemala ve Meksika. Yıllar içerisinde anayasal düzende silah taşıma hakkını içeren maddeler %10'dan %2'lere gerilemiş. Bir yandan insan haklarından, yaşama hakkından bahsedip diğer taraftan bir saldırı aracı olan, tek işlevi öldürmek olan silahın vatandaşlarca taşınmasını serbest bırakamazsınız.
Değişim her alana nüfuz etmeye başladığında eskiye bağlılık, eskiyi yâd etmenin ötesine gidemiyor. Yüzyıl başındaki koşullar bugün geçerliliğini yitirmiş durumda. Zaten makalede her anayasanın ortalama 19 yılda kendini tükettiğini ileri sürmüş. Yani yüz yıl bile değil, çeyrek asırda yenilik kendini kabul ettiriyor.
O zaman neden hala silah konusunda bu kadar fosilleşmiş bir bakış açısını devam ettirmeye çalışıyoruz? Kendini savunmak ise çok teknolojik alarm sistemleri, kamera kayıt düzenekleri ve anında karakola sinyal veren panik alarmlar var. Ülkeni korumak ise, artık savaşlar neredeyse son 60 yıldır ekonomik olarak sürdürülüyor. Buna rağmen savaş olursa da süngüyle, tüfekle değil yine teknolojik insansız uçaklar, güdümlü roketler, uydudan takipli yer belirleme cihazları ile savaşılıyor. Siz yerinizden kıpırdamaya fırsat bulamadan koca bir şehri yok edebilecek güçte yok edici güce sahip silahlar var.

Demek ki ne kendini korumak, ne de ülkeni korumak gerçekçi bir sebep değil. Büyük oranda alışkanlık, beraberinde kendini silahsız eksik hissetme duygusu. Bir erkek silahsız olmaz anlayışı. Eril zihniyetin en sağlam kalesi. Hatta fırsat bulup da köylü ile sohbet ederseniz, silahlarını vermek yerine kanuna, devlete karışı gelmeyi yeğleyeceklerini rahatlıkla hissedebilirsiniz.

Çağa ayak uydurmak lazım. Çağdaşlaşmak lazım. Dünyayı yakalamak, hatta öne geçmek lazım. Türkiye'nin hedefleri büyük. Ama silah konusuna gelince nedense kafalar yüz yıl öncesinde takılı kalmış. Özgür ve demokratik bir toplum, çağın ideali. Bu ideale ulaşmak için vatandaşlar arasındaki en büyük ayrımcılığı, haksızlığı ortadan kaldırmak, bireysel silahlanmayı kısıtlamak gerekiyor.

İyi haftalar
Umut Vakfı