AKP Hükümetini eleştiren Kdz. Ereğli Eğitim Sen Temsilcisiliği son 10 günde yapılan zamların emekçileri zor duruma düşüreceğini söyledi.

Kdz.Ereğli Eğitim Sen Temsilciliği 'Emekçiler zam yağmuru altında' başlığıyla yaptığı açıklamasında iktidarın elektriğe, doğalgaza, motorine ve vergilere yaptığı zam ile gözünü yoksulların ve emekçinin cebine diktiğini ifade etti.
Hükümetin politikalarını protesto etmek için AKP binaları önüne yürüyüşler yapılmak istendiğini fakat elindeki cop ve gazlarla polislerin saldırıya geçtiğini belirten Kdz. Ereğli Eğitim Sen Temsilciliği, Bizler Eğitim-Sen olarak daha örgütlü ve daha güçlü bir sendikal mücadele ile dimdik ayakta durmayı sürdüreceğiz. Çünkü bizler mücadelemizde haklı olduğumuzun bilincindeyiz denildi.
Kdz. Ereğli Eğitim Sen Temsilciliği'nin yaptığı yazılı açıklama şu şekilde;
Toplu görüşme komedisi ile çalışanlara her altı ay için yüzde 2,5 zammı reva gören iktidar, son 10 gün içinde elektriğe yüzde 10, doğalgaza yüzde 15 zam yaptıktan sonra dolaylı vergileri arttırarak gözünü bir kez daha yoksul ve emekçi halkın cebine dikmiştir. Gerçi, sayın Başbakanın ve bazı bakanların bunların zam olmadığını vurguladığını ve bunlara zam denilmesine de çok kızdıklarını biliyoruz. Sayın Başbakan pratik olarak çözümü de bulmuştur. Sigara içmezsin, alkolü az kullanırsın gibi söylemler  (asıl sıkıntı alkol) aslında bir kesimi ötekileştirme politikaları gütmektedir. Sayın Başbakan'ın çözüm yollarını şu şekilde çoğaltabiliriz de;  mutfakta ve ısınmada doğalgaz yerine soba kullanılması; elektrik yerine gaz lambası ya da mum kullanılması... Böyle bir durumda da cebimizde para kalacağı unutulmamalıdır.
14.10.2011 akşam saatlerinde hükümet politikalarını protesto etmek için yurdun dör tbir yanında AKP binaları önüne yürüyüşler yapılmak istenmiştir. Fakat sokaklara çıkılır çıkılmaz elindeki cop ve gazlarla polisler saldırıya geçmişlerdir. Bu saldırılarda Tekirdağ'da Eğitim-Sen yöneticileri gözaltına alınırken, polisin kullandığı gazlardan ve uyguladığı fiili darptan dolayı 3 kişi hastaneye kaldırılmıştır. Bu ve benzeri olaylar İzmir'de de yaşanmıştır. Bir iktidar düşünün ki niçin bu kadar çalışanların, emekçilerin seslerine kulak tıkıyor, baskı ve korku imparatorluğu yaratarak susturmaya çalışıyor. Ama susmayacağız. Yarattığınız korku imparatorluğuna mahkûm olmayacağız.
Bizler Eğitim-Sen olarak daha örgütlü ve daha güçlü bir sendikal mücadele ile dimdik ayakta durmayı sürdüreceğiz. Çünkü bizler mücadelemizde haklı olduğumuzun bilincindeyiz.

SINAV SKANDALLARI
KPSS, YGS gibi sınavlarda yaşanan kopya skandallarından sonra, MEB'in yapmış olduğu eğitim yöneticilerini belirleme sınavında da, sınavı yapan kurumun değişmesine rağmen kopyacı zihniyetin değişmediği  yine görülmektedir. İşin en vahim yanı da skandalın bir tarafında MEB'in, diğer tarafında da eğitim hizmet kolunda olan bir sendikanın (Eğitim Bir Sen) olmasıdır. Bu da ister istemez kadrolaşmada nasıl bir yol izlendiğinin ve yola nasıl devam edildiğinin göstergesidir. Yaşanan bu skandalla ilgili olarak hem MEB'in hem de Eğitim Bir Sen'in bir açıklama yapmasını bekliyoruz.

'YAKLAŞMA YASAKTIR'
Yurdun dört bir yanında bu tür olayları sık sık duymaktayız. En son Antalya'daki olay gibi. Neydi bu olay? Bu olay kız ve erkek öğrencilerin aralarında en az bir metre mesafe bulunması gerektiği yönünde Antalya Muratpaşa İlçe Milli Eğitim Müdürü'nün uygulamaya soktuğu durumdu. Bu tür olaylar genellike idarecilerin kişisel görüşleridir denerek olay örtbas edilir. Bu tür olayları kişisel olarak görmek bu tür zihniyetin bir sonraki benzer olayları yaşatmasının önünü açmak demektir. Bu nedenle MEB konu ile ilgili gerekli önlemi ve yaptırımı ortaya koymalıdır.
Açıkça cinsiyete dayalı ayrımcılık yapan, öğrencileri ve öğretmenleri potansiyel suçlu olarak gören, suç işleyen yöneticilerin görevde kalmasını ve bu yöneticilerin sahip oldukları benzer yaklaşımların MEB tarafından da benimseniyor olması, ülkemiz eğitim sisteminin ne durumlara geldiğinin bir göstergesidir. İleri demokrası naraları atan, her alanda çağdaşlığı ilke edindiklerini savunan iktidar karma eğitimin yapılmasından rahatsızlık mı duymaktadır? Yıllardır kamu emekçilerinin,  toplumun ezilen tüm kesimlerinin talepleri görmezden geliniyor. Kazanılmış haklarımızı elimizden almak için gece gündüz çalışanlar, demokratik taleplerimizi ve haklı mücadelemizi yok saymaya devam ediyor. Hükümetin politikalarına karşı çıkanlar, gerçek demokrasi isteyenler, AKP'nin ileri demokrasisinin hedefi haline gelerek ya gözaltına alınıyor ya da tutuklanıyor. Hükümet bir taraftan işçilerin kıdem tazminatlarını gasp etmeye çalışarak diğer taraftan da kamu emekçilerinin grevli toplu sözleşme hakkını engellemeye çalışıyor.
Siyasi iktidar, son 10 yıldır sürdürdüğü toplu görüşme oyununun ve komedisinin adını değiştirerek toplu sözleşme koyacak.
Tüm uluslararası sözleşmeleri ve mahkeme kararlarını çiğneyerek yine emekçilerin temel taleplerini görmezden gelerek yıllardır hormonlayarak büyüttüğü yandaş sendikasının da yardımı ile 4688 sayılı sahte sendika yasasında, sahte değişiklikler yaparak göz boyamaya çalışıyor. Türkiye'de kamu emekçileri sendikacılığını fiili ve meşru mücadelesi sonucunda hayata geçiren konfederasyon olarak diyoruz ki; yıllar boyunca verdiğimiz mücadele deneyimi ve birikiminin bize öğrettiği birşey var. Hak verilmez, hak mücadele ile alınır.