KESK Çaycuma Bileşenleri tarafından Zonguldak Milletvekillerine TBMM'de görüşülmekte olan Torba Yasa'yla ilgili olarak, "Torba Yasa karşısında durma ve olumsuz oy kullanma çağırısını" içeren fakslar gönderdi. Telekom bayisinden gönderilen fakslar öncesinde açıklama yapan Eğitim-Sen Çaycuma Temsilcisi İsmet Akyol, Hükümetin tepkiler genişlemeden ve yükselmeden tasarıyı meclisten geçirmek istediğini belirterek; “KESK olarak esnekliği, güvencesiz çalışmayı, kamu hizmetlerinin piyasa koşullarına göre şirket tarzı yeniden dizayn edilmesini ve emekçilerin kazanılmış haklarının gasp edilmesini içeren Torba Yasanın geri çekilmesi için etkin, sürekli, kitlesel ve birleşik mücadeleyi eksen alan bir mücadele yürütüyoruz. Bu anlayışla konfederasyonumuz KESK tarafından diğer emek ve meslek örgütleriyle görüşmeler yapılmış ve DİSK, TMMOB ve TTB ile birlikte Türkiye'nin 81 ilinden 3 Şubat Perşembe günü Ankara'da olunacak şekilde bir yürüyüş programı çıkarılmıştır. Ayrıca TÜRK-İŞ’e eylemleri ortaklaştırma çağrısı yapılmıştır.

 

HAKLARA SALDIRI

AKP, tıpkı 12 Eylül referandumunda olduğu gibi, birbirinden alakasız ve birçok maddesiyle de işçi, memur ve toplumun büyük çoğunluğu için tehlikeli düzenlemeler içeren maddeleri bir bütün halinde  “Torba Yasa” tasarısıyla TBMM’den geçirmek istiyor. Hükümet; işçi emeklisine, af bekleyen öğrenciye, vergi borçlusuna diyor ki: 'Yasa çıkarsa, emekliye zam, öğrenciye af, borçluya indirim var. Bak buna bile muhalefet ediyorlar.' Oysa bu yasa tasarısı hepimizin haklarına saldırılar içeriyor. Süslü maddelerin arasında ölümcül tuzaklar var. Buradan Zonguldak Milletvekillerinin tamamına faks göndererek; çıraklardan, memurlara, örgütlü örgütsüz tüm işçilerden, özürlülere her kesimden emekçiyi vuran ve emeği ile yaşayan herkesin büyük kayıplarına neden olacak Torba Yasa karşısında durma ve olumsuz oy kullanma çağırısı yapıyoruz. Ayrıca yasa görüşmeleri devam ettiği süre boyunca milletvekillerine faks ve mail göndermeye devam edeceğiz” dedi.

 

İŞTE O METİN…

Akyol, yasanın getirdiği olumsuzlukları bildiri ve broşürlerle anlatmaya devam edeceklerini belirterek, 3 Şubat Perşembe günü de Ankara'da olacaklarını söyledi. Gönderilen faks metinlerinde şu ifadelere yer verildi: “26 Kasım 2010 tarihinden itibaren TBMM görüşülmekte olan ve kamuoyu tarafında Torba Kanun yasa tasarısı olarak bilinen “Bazı Alacakların Yeniden yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hakkında Kararname’de Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı”  kazanılmış haklarımızın gasp edilmesinin yolunu açmaktadır. Başta kamu emekçilerinin iş güvencesi olmak üzere; Çalışma yaşamı (evden çalışma, kısmi süreli çalışma vb.) daha da kuralsız hale getirilmekte ve işverenlerin inisiyatifine terk edilmektedir. Haftalık çalışma süreleri 30 saatin altında olan çalışanların sağlık hakları ellerinden alınmaktadır.Stajyer çalışma yaygınlaştırılarak ucuz< emek sömürüsünün önü açılmakta ve Meslek Lisesi öğrencileri üzerinden sömürü arttırılmaktadır. İşsizlik fonunun birikimleri sermaye peşkeş çekilmektedir. Turizm de sezonluk çalışan emekçilerin emekli olması olanaksız hale getirilmektedir. Doğum izni müjde gibi kamuoyuna sunulmasına rağmen özünde olumlu bir değişikliğin yapılmamıştır. Sicil kavramı yerine “disiplin” kavramının getirilmesi ve yasanın bu şekilde düzenlenmesi siyasal iktidarlara “kendi memurunu” yaratmanın olanaklarını sunmaktadır. Vali ve kaymakamların üst disiplin amiri olması keyfi uygulamaların önünü açmaktadır. 4-C statüsünde çalışanlara yönelik sömürü artarak devam ettirilmek istenmektedir. “Ödünç Memurluk” yaklaşımıyla iktidara sürgün yetkisi verilmekte, “uslu durmayan”  hak arayan, örgütlenmek isteyen emekçilerin cezalandırılması, sürgün edilmesi yasal hale getirilmektedir. Çalışma yaşamı üzerindeki siyasal iktidarın veya iktidarların keyfi,  baskıcı tutumları yasal hale getirilmek istenirken aynı zamanda zaten her geçen gün kuralsız hale getirilen çalışma yaşamı tümden esnekleştirilerek geleceksiz bir yaşamı yaratılmak istenmektedir. Vergi afları, teşvikler ve işsizlik fonundaki birikimlerin sermayeye peşkeş çekilmesine rağmen emekçilerin yaşamını; örgütlenme özgürlüğünü güvenli bir gelecek yaşamını tümden yok sayan bu yasa tasarısının yasalaşması durumunda biz emekçilerin kayıpları daha artacaktır. TBMM’de görüşülmekte olan yasanın başta çocuk ve kadın emeği üzerindeki sömürüyü arttırdığı; esnek, kuralsız, sözleşmeli çalışmanın kölelik boyutuna ulaştığı, bir gerçektir. Bu nedenle sizleri bu yasa karşısında durmaya ve olumsuz oy kullanmaya çağırıyoruz”