Türkiye Kamu-Sen İl Temsilcisi Salih Alemdar, sendika binasında düzenlediği basın toplantısında, Abant'ta başlayan çalıştayın, memurlara toplu sözleşme ve grev hakkı verilmesi için memurluk güvencesinin kaldırılacağı gerekçesiyle katılmadıklarını belirtti.
Türkiye Kamu-Sen İl Temsilcisi Salih Alemdar, basın açılamasında şöyle konuştu:

"VAR OLAN BİR HAKKIN TARTIŞILMASI ANLAMSIZ"
"Yıllardır, memurluk güvencesini yok etmek için işbirliği yapanlar, Abant'ta 'memurlara toplu sözleşme ve grev hakkı verilmesi için memurluk güvencesi kaldırılmalıdır' sonucuna varacakları bir çalıştay başlatacaklar. 2009 yılında yapılan toplu görüşmelerde, konfederasyonumuzun memurlara toplu sözleşme ve grev hakkı verilmesi konusundaki ısrarlı talepleri karşısında kamu işveren tarafı, bu konuda bir çalıştay düzenlenmesi ve konunun burada tartışılması önerisini ortaya atmıştı. Türkiye Kamu-Sen olarak zaten var olan bir hakkın tartışılmasını anlamsız bulduğumuz için bu öneriyi reddettik. Kesin olan bir şeyin tartışmaya açılması, o konuyu sulandırmaktan başka bir işe yaramaz. Nitekim, ülkemizin onayladığı 87, 98 ve 151 sayılı ILO sözleşmeleri ile BM Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslar arası Sözleşme gereği memurlarımızın toplu sözleşme ve grev hakkı kesin olarak vardır. Anayasamızın 90'ncı maddesinin 5'inci fıkrası 'Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir. Bu durum karşısında yetkililere düşen, zaten var olan hakları tartışmaya açmak değil; gerekli hukuki düzenlemeleri bir an önce yaparak, sorunu çözmektir. Türkiye Kamu-Sen, hukuken var olan hakların tartışılması fikrini kabul etmez."
"İŞ GÜVENCESİZ MEMUR OLMAZ"
"Grev hakkı ile iş güvencesinin bir arada olamayacağı düşüncesi, içinde grev yapan çalışanların işten çıkarılabilmelerinin sağlanmasına yönelik bir tehdidi barındırıyor. Grev, çalışanların haklarının korunması ve ilerletilmesi amacıyla başvurduğu bir araç iken; grev yapan çalışanın bu nedenle işten çıkarılması kanunlara aykırıdır. Dolayısı ile grev hakkı ve iş güvencesi arasında bir çelişki yoktur. Kanun koyucu grev yapan çalışanın iş güvencesini sağlamıştır. Kanunlarımıza göre memurluk bir meslek olarak kabul edilmiştir. Memurluk güvencesi ise kamu adına hizmet üretenlere, kamu hizmetinin bir gereği olarak sağlanmış bir haktır. Memur tanımı, iş güvencesini de içinde barındıran bir kavramdır. İş güvencesini yok etmek, memuru yok etmek demektir. Grev ise sendika özgürlüğünün en önemli parçasıdır. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Sendika Özgürlüğü Komitesi grev hakkını, 'işçilerin mesleki çıkarlarını korumayı ve geliştirmeyi sağlayan ve sendika hakkı içinde yer alan bir temel araç' olarak kabul etmiştir. Dolayısıyla ne memurlara tanınacak sendikal hakların toplu sözleşme ve grev hakkından soyutlanması ne de sendikal hakları kullananların iş güvencesinden mahrum bırakılmaları söz konusu olamaz. Ne yazık ki siyasi irade bu gerçeği görmezden gelerek, memurları toplu sözleşme ve grev hakkı üzerinden kısır bir tartışma ortamına çekmek ve memurluk güvencesini kaldırmak için toplu sözleşme ve grev hakkı kozunu kullanmak istiyor. Oysa Tekel işçileri, 56 gündür iş güvencesi için direniyor.
Emekçiler bu uğurda açlık grevine gitmekte, ölümü bile göze almakta, canlarını ortaya koyuyor. Siyasi irade ise çalışanların iş güvencesini yok etmek için her türlü kirli oyunu sahneliyor. Bu zihniyetin en büyük arzusu kanunlarla memurlara tanınmış olan güvenceleri de kaldırarak, istediği gibi yönlendirebildiği, güvencesiz, güvensiz ve iktidar uşağı bir memur kitlesi yaratıyor.
Bu amaçla anayasa değişikliği konusunda başarılı olamadılar. Kamu Yönetimi Reformu duvara tosladı. İş güvencesiz Kamu Personel Reformu rafta bekletiliyor. Memurluk güvencesi üzerinde yaratmak istedikleri her türlü tahribat, Türkiye Kamu-Sen tarafından bertaraf edilmişti."