Eğitim İş Kdz. Ereğli Temsilcisi Cengiz Başaran, Muratpaşa Milli Eğitim Müdürlüğü'nün almış olduğu kararı eleştirirken, iktidarın demokrasi anlayışını da sorguladı.

Kdz. Ereğli Eğitim İş Temsilcisi Cengiz Başaran, Muratpaşa İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü'nün cinsel istismar ve benzeri durumlarla karşılaşılmaması için kız ve erkek öğrenciler arasındaki yakınlaşma mesafesinin 1 metreden az olmamasına yönetim isteminin basına yansıdığını belirterek, Devletin demokrasiden anladığı eğitim cinsiyetçi yaklaşım mıdır? dedi.
İktidarın ileri demokrasi görüşünü eleştiren Başaran, öğrencilerin birbirlerine karşı güven duygularının zedelenerek, henüz okul sıralarındayken toplumsal olarak ayrıştırılmalarının kaygı verici olduğunu ifade etti.
Başaran'ın açıklaması şu şekilde:
Bugün basına, Muratpaşa İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü'nün, cinsel istismar vb. durumlarla karşılaşılmaması için kız ve erkek öğrenciler arasındaki yakınlaşma mesafesinin 1 metreden az olmamasına yönelik bir istemde bulunduğu yönünde bir haber yansıdı. Habere göre, ilçe milli eğitim müdürlüğünde bir toplantı yapılarak, okul müdürlerine konuyla ilgili bilgi verilmesi istendi. Benzer bir durum daha önce de Mersin'de yaşanmış, okul müdürü tarafından kız ve erkek öğrencilerin birbirlerine 45 santimden fazla yaklaşmaları yasaklanmıştı. Kız ve erkek öğrenci arasına sokulmaya çalışılan bu mesafe artarken, siyasal iktidarın sözüm ona demokrasi konusunda aldığı yol ise giderek kısalmaktadır.

EĞİTİME CİNSİYETÇİ YAKLAŞIM
Bugün eğitimimizin laik, bilimsel temellerden uzaklaştırılmaya, okullarımızda dini referanslı bir anlayışın hakim kılınmaya çalışıldığı ortadadır. Eğitime getirilen bu cinsiyetçi yaklaşım, toplumsal yaşamın ardından eğitimde de kadın-erkek eşitsizliğinin devlet eliyle desteklendiğinin en somut kanıtıdır. Bugün siyasi iktidarın kurguladığı sistemde, okullarımızın idari ve akademik yapısı ile eğitim anlayışı, cinsiyetçiliğin yeniden üretimine katkı sağlamakta, toplumsal cinsiyet kavramını ahlaki bir mesele gibi ele alarak, demokratik temsiliyet anlamını yok saymaktadır.
Peki iktidarın ileri demokrasiden anladığı bu mudur? Biz biliyoruz ki; bu ve benzeri uygulamaların asıl amacı, karma eğitimin alıştıra alıştıra terk edilmesi ve Tevhid-i Tedrisat'ın ortadan kaldırılarak, eğitimde laiklik anlayışının yok edilmesidir. 2011 Türkiye'sinde, çocuklarımızın birer cinsel obje olarak tanımlanması ve öğrencilerin birbirlerine karşı güven duygularının zedelenerek, henüz okul sıralarındayken toplumsal olarak ayrıştırılmaları, son derece kaygı vericidir.  Öte yandan bu durum öğrencilerin psikolojilerini de bozmaktadır. Sınıflarda haremlik-selamlık uygulamasına geçişin provası niteliğindeki bu talimatlarla, cinsiyet konusu araçsallaştırılarak, bir iç politika malzemesi haline getirilmektedir. Ancak siyasal iktidara yeniden hatırlatıyoruz: Çağdaş ve demokratik bir devlet, kadın-erkek eşitliğine dayalı bir toplumsal bilincin ürünüdür.

AİLE İMAMLIĞI PROJESİ
Tüm bu yapılanma, sistematik bir süreç olarak işletilmektedir. Bu süreç; cemaat dershanelerinde kız ve erkek öğrencilerin ayrı sınıflarda eğitim görmeleri, Arapça'nın 4 ve 5. sınıf müfredatına seçmeli olarak konulması, öğrenci devam takibinde imamlardan destek alınması, 1-7 Ekim tarihleri arasında kutlanan Cami ve Din Görevlileri Haftasında ilköğretim öğrencilerinin camilere götürülmesi, MEB tarafından aile imamlığı uygulaması ile hayata geçirilmeye çalışılmaktadır. MEB'in çalışmalarını yaptığı aile imamlığı projesi okullarımızda, bu işin eğitimini almış, alanında uzman rehber öğretmenlerimizi etkisiz kılma çabasının bir ürünü olarak ortaya çıkmakta, eğitimde dinselleştirmeyi hem öğrenci hem de aile üzerinden yürütmeyi hedeflemektedir.
Milli eğitim temel kanunlarında yapılan değişikliklerle birlikte Atatürk ilke ve devrimlerini kaldırmaya yönelik Kanun Hükmünde Kararname de, bu sürece yasal zemin sağlamak ve Cumhuriyet'in temel ilkeleri ile ulusal değerlerimizin tasfiye edilmesi yönündeki uygulamalara hız kazandırmak amacıyla yapılandırılmaktadır.

GÖREVLİLERİ UYARIYORUZ
Muratpaşa İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü yetkilileri, asıl görevleri sorumlulukları altındaki öğrencilerin daha kaliteli bir eğitim alması için mesai harcayacaklarına, ahlak zabıtalığına soyunmuşlardır.  Öğrencilerimizi ve öğretmenlerimizi potansiyel teşhirci ve istismarcı olarak gösteren bu zihniyeti şiddetle kınıyor; siyasal iktidarın cesaretlendirmesiyle, hadlerini aşacak tasarruflara imza atan kamu görevlilerini uyarıyoruz. Laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti'nin kökleri, laik rejimle ve Cumhuriyet'le kavgalı  siyasi iktidarların elinde heba olmayacak ölçüde sağlamdır. Eğitim-İş olarak fiili ve yasal zeminde gerekli mücadeleden asla vazgeçmeyeceğimizden hiç kimsenin kuşkusu olmasın.