Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu'na bağlı Eğitim-İş Sendikası Zonguldak Şube Başkanı Metin Kahveci, 25 Kasım'da yapılacak iş bırakma eylemiyle ilgili Türkiye Kamu-Sen'in davetlisi olarak geçtiğimiz günlerde Çaycuma'da katıldıkları toplantıda KESK yöneticilerinin olumsuz tavrına sert tepki gösterdi.
Türkiye Kamu-Sen'i de KESK'in tutumuma seyirci kalması nedeniyle eleştiren Kahveci, "Çaycuma TSO salonunda Eğitim-İş'e gösterilen tavır, sınıf mücadelesinde kara bir lekedir" dedi.
Başkan Kahveci, yazılı açıklamasında şunları söyledi;
"KINIYORUZ"
"25 Kasım iş bırakma eylemi öncesinde örgütler çalışmalarını yaparken, Türkiye Kamu-Sen'in daveti üzerine Çaycuma'daki toplantıya Eğitim-İş iştirak etmesi üzerine, yani TSO salonuna girildiğinde KESK'in çirkin ve nezaketsiz tutumunu bir kez daha gördük. Sağduyulu ve konuk sever Türkiye Kamu-Sen Çaycuma üyelerinin tavrına Eğitim-İş yönetimi olarak teşekkür ediyoruz. Biz davet edilmeyen hiçbir yere katılmayız. Daveti yapan kişinin (Türkiye Kamu-Sen) eylemin büyük ve kitlesel olmasını arzulasa da, salonda bulunan KESK yöneticilerin kitlesellik diye bir dertleri olmadıklarını biz kez daha şahit oluyoruz. Kamu-Sen yaptığı bu davet karşısında sorumluluğun gereğini yapamamış, KESK'in itirazına bir nevi rıza göstermiş, Eğitim-İş'in toplantı salonuna alınmamasına göz yummasını da kınıyoruz. Ya sözünün eri olursun ya da yiyemeyeceğin lokmayı ağzına almazsın. İki konfederasyonun bir aile olduğu zikredilmiş, alınacak kararlarında aile tarafından alınacağı belirtilmesi muhteşem bir birlikteliğin ifadesi görülse de takiyeden (aile kavramını zikredenlere yönelik) başka bir işe yaramaz. Kamu-Sen ve KESK ailesine bundan sonraki yaşamlarında ve emekçi sınıfın sorunların çözümündeki dayanışmasına başarılar diliyoruz. Ayrıca bu birlikteliğin ebediye de kadar sürmesini, emperyalizme karşı mücadele etmelerini, ülkemizi arkadan vuranlara, soyanlara, satanlara karşı dik durmalarını, askerlerimizi şehit eden PKK terörüne karşı da birlikte kınamalarını diliyoruz. Yaşanan olay ve gösterilen tavır, sınıf mücadelesinde kara bir lekedir."
"AKP DEMOKRASİSİ İLE
ÖRTÜŞEN BİR DURUM"
"Çaycuma'daki toplantıda da böylesi zıt fikirlerin bir araya gelmesi kapsamında diğer küçük örgütlerin katılmasında diğer ilçeler, iller hoş görü ile karşılıyor, sıra Eğitim-İş'e geldiğinde KESK ve Eğitim-Sen tarafından dünya yıkılıyor, küçük düşürücü davranışlar sergiliyor, bir nevi medeni yapıdan uzaklaşıp sokak kabadayısı ve kültürüne davetiye çıkarılıyor. Yani onlara göre dışarıda herkes katılır, sadece Atatürk ilkelerini amaç edinen ABD ve AB emperyalizme karşı dik duran Eğitim-İş katılamaz. Ereğli'deki toplantıya diğer küçük sendikalar çağrılıyor ve KESK tarafından bir şey söylenmiyor. Üstelik genel başkanlarının ifade ettiği bu eyleme sendikalı-sendikasız herkesin katılmasını (KESK) isterken, gösterilen tavrın Hitler faşizminden farklı olmadığı açıkça görülüyor. Kendilerine çok güvenleri varsa ve biz her işi hallederiz diyorlarsa çevresel destek istemenin, genel merkezlerin ziyaret etmenin, yani sizleri de diğer kamu çalışanlarını da alanlarımızda görmek istiyoruz demenin bir anlamı olamaz. Hem destek isteyeceksin, hem de desteğe gelen kurumların isimlerinin hazırlanacak bildiriye yazmayacaksın. Bunun demokrasi ile bağdaşır bir tarafı olmadığı gibi diktatör bir anlayış bir başka deyişle AKP demokrasisi ile örtüşen bir durumdur. Demokrat olma ile yakından ve uzaktan bir alakası yoktur. Aynı tavır 8 Mart Demokrasi Platformu'nda ve 1 Mayıs'ta da sergilenmişti."
"EĞİTİM-İŞ'TEN KORKUYORLAR"
"Bu korku ve endişe verici tutum neden? KESK ve bileşenleri, Eğitim-İş'i gördüğünde neden cin çarpmışa dönerler? KESK ve bileşenlerinin Eğitim-İş'e karşı hasımhane tutumun ana kaynağında Eğitim-İş'in Atatürkçü olması ve laikliğe karşı hassaslığı, Kürtçülüğe karşı oluşu, BOP ve emperyalizme karşı oluşu yatmaktadır. Yani ABD ve AB uşaklığına karşıdır. Yine düşmanlığın ana kaynağında Eğitim-Sen'den ayrılan bir grup eğitim çalışanı Eğitim-İş'i kurması yatmaktadır. Eğitim-İş neden kuruldu? Eğitim-İş'in kurulmasına kimler sebebiyet verdi? Neden bu insanlar Ankara Cinnah Caddesi'ndeki muhteşem görkemli 4 yıldızlı bir genel merkez binasını terk etmişler? Kurulmuş sistemli şubeleri varken bu gibi yerlerden ayrılıp gecekondu gibi bir yerlere neden taşındılar? Hiç düşündünüz mü? Ülkeyi satmaya mı? Ülkeyi bölmeye mi? Amaç dışı egolarını tatmin etmeye mi? Siyasi partilerin yapamadığını yapmaya mı? Yoksa cumhuriyet değer yargılarına sahip çıkmaya mı? Genç meslektaşlarına kalıcı bir miras bırakmaya mı? Sendikal amaç ve ilkeleri gerçek anlamda uygulamaya mı? Atatürkçü düşünce yapımızın rencide edilmesine ve ülkemizin bütünlüğüne zarar vereci söylemlerin dolaştığı bir ortamlarda kalmamız doğru olamazdı. Ve ayrıldık. Ayrılış nedenleri olarak Kürt siyasetinde izlenen yol, anadil eğitimi savunmak, Genel Sekreter Emirali Şimşek'in ROJ TV'ye çıkması, doğu ve güney illerinde (bazı) KESK ve bileşenlerinin bir kısmı PKK liderinin tecridine son diye yerel basına reklam vermeleri, tabana sorulmadan alınan kararlar, emperyalist destekli terörün (PKK) açık ve net bir şekilde kınanmaması vb durumlar bizi rahatsız etti ve ayrıldık. Açıkçası ideolojik ayrışma yaşanmış, bizler onlar gibi düşünmek zorunda değildik ve düşünce yapımızın onların ayakları altında paspas malzemesi olmasına tahammülümüz olamazdı."
"AYRILMAMIZIN
HAKLILIĞI ORTAYA ÇIKTI"
"Hataların önlenmesi ve yanlışların yapılmamasını durdurmak için yıllardır bu örgütler de mücadele ettikse de başarılı olmanın mümkünatı yoktu. Bu yanlışlar sonucunda KESK, 340 binlerden 140 binlere, Eğitim-Sen 175 binlerden 108 binlere düşmüş. Eğitim-Sen'den yaklaşık 30 ile 44 bini üyenin Türk Eğitim-Sen'e ve Eğitim Bir-Sen'e, yaklaşık 7 ile 6 bin Eğitim-İş'e geçmiştir. KESK'i ve bileşenlerini bitirenler, üye erozyonuna sebebiyet verenler bu hesabı vermezken hangi yüzle Eğitim-İş'e laf söyler ve horozlanmaya kalkışır. Bu ayrılış suç ise bizler bu tarihsel suçu işlemekten gurur duyuyoruz. Ayrıldığımızın ne kadar haklı olduğumuzun kanıtı olarak, çok yakın zamanda (18 ya da 20 Ekim 2009) Habur'a giderek PKK'lı terörist grupları karşılayanlar arasında ve onları bizzat nezarethaneden çıkıncaya kadar bekleyen KESK Genel Başkanı Sami Evren'in bu davranışını midemiz nasıl kabul edecekti? Böyle bir sendika başkanının hangi görev ve sorumluluk kapsamında görevli olup olmadığını kendi üyelerinin takdirine bıraktığımız gibi, bu olay Eğitim-İş'in kurulmasında sebebiyet veren en somut bir örneğidir. Böyle bir durumu vicdanımız nasıl kabul edebilirdi? Ayrılışla ilgili basın önünde tartışmaya davet ettikse de hiçbir yerde karşımıza çıkılmadı. Ölülerle tartışma yapmayız mesajı ifade edilerek işi bitirdiğini ya da gol attığını zannedenler kendi ayaklarına kurşun sıktığını ne zaman görecekler?"
"GEÇMİŞTE BİRBİRLERİNİ
SUÇLUYORLARDI"
"Bizler hiç bir okulda Zonguldak Eğitim-Sen yöneticileri hakkında PKK'lı yakıştırmasını yapmadık. Bunu ifade edenler bu ispatı yapmak zorundadırlar. Bizler buradayız. Yapmazlarsa, bu kişileri onursuzlukla, yalancılıkla suçlayacağız. Kaldı ki, Zonguldak ve ülkede kimlerin suçlu, sabıkalı, PKK'lı olup olmadığı devletin arşivinde var. Bu ülkede vatan, millet, dil, Atatürk kavramlarının zaafiyete de uğradığı bu zamanlarda AKP'nin yarattığı açılımlarla PKK'lı olmak, suç olmaktan çıktığı gibi bu ülkede en şanslı olanlardır. Kamu-Sen ve KESK'in geçmişte birbirlerine neler söylediklerini kamuoyu biliyor. KESK'in ifadelerin kullanıldığı, hakaretlerin diz boyu olduğu, taban tabana zıt iki örgütün ne oldu da bir araya geldiklerini sorgulamaksızın, her ne kadar 'düşmanımın düşmanı benim dostum' misali olsa dahi bir araya gelerek sergiledikleri eylem kamu çalışanları adına olumlu bir adımdır. Hedef 1 Aralık'lardaki birlikteliği yakalamak olmalı. O zamanlarda sendika başkanlarının bir araya gelerek okul okul birlikte dolaşmaları çalışanlara büyük moral vermiş, kitlelerin alanlara gelmesi sağlanılmıştı. Ama ne yazık ki, bu fırsat kaçırıldı. Bu görüntü tablosunun oluşmasını engelleyenler sendikacı olmadıkları gibi emekten de yana olamazlar. Kamu çalışanları ekonomik ve asgari müşterek noktalarda bir araya gelmediği müddetçe kalıcı çözümün olamayacağı yapılacak çalışmaların sonuç alınmasında yeterli olmayacaktır. Birlikteliği oluşturmada tabanlarda (çalışanlar arasında) bir sıkıntı olmamakla birlikte sıkıntının tavandaki basiretsiz, amaç ve ilkelerden uzak duran statükocu sendika yöneticileridir."
"25 KASIM'DA AYRI
YERLERDE EYLEM YAPACAĞIZ"
"KESK'in bu tavrı nedeniyle 25 Kasım'da oluşacak kitleye katılmayıp iş bırakma eylemini onlardan ayrı yerlerde yapacağız. Bizim ana hedefimiz KESK'e karşı mücadele etmek değil, emperyalizm ile mücadele etmekle birlikte sınıf mücadelesinde yerimizi almaktır. Ne var ki, eski dostlarımızın katı, sert ve faşizan tavırları nedeniyle içlerindeki kin ve nefreti belirtmeleri kendi değerlerini yok etmeleri, hizmet edildiğinde senden iyisi olmadığını ayrılıp gittiğinde de sen den kötüsü olduğunu yaşatmaları insanlık adına da olsa sendikacılık adına olsa bir ibret vericidir. Eğitim İş evrensel değerleriyle, doğru yerdeki mücadelesini sürdürecektir. Eğitim-İş, KESK'in antidemokratik davranışlarından ve emperyalist tavırlardan yılmaz KESK'in bu birliktelik düşmanlığını kınıyor, Zonguldak'taki kamuoyuna, özellikle köşe yazarlarının dikkatlerine ve takdirlerine sunuyoruz."