Zonguldak Çevre Koruma Derneği Başkanı Meltem Gürbüz, 31 Ekim Uluslar arası Karadeniz Günü ile ilgili açıklamada bulundu.
Açıklamasında Karadeniz'in önemine değinen Gürbüz, Kıyısı bulunan ülkelerin biyolojik ve sanayi atıklarını yüklenmek zorunda kalarak günden güne yaşam belirtilerini kaybeden Karadeniz. Karadeniz, Asya ile Avrupa arasında önemi her gün artan bir barış köprüsüdür. Ekonomik ve stratejik değeri giderek artmaktadır. Batının Avrasya'ya açılan kapısı burasıdır.
Kafkaslar'daki ve Orta Asya'daki enerji kaynaklarına ulaşma ve ulaştırma yollarının da üstündedir. Bu nedenle dünyanın ilgisi buraya dönüktür. Ayrıca, Türkiye için de bu denizin ve bu bölgenin önemi yadsınamaz: Türkiye'nin çay ve fındık üretiminin tümünü, dünya fındığının % 65-75'ini tek başına sağlayan, tüketilen balığın % 75'ini, içilen tütünün % 12'sini karşılayan, Türkiye sığır varlığının % 16'sını barındıran, süt üretiminin % 12.7'sini gerçekleştiren, Murgul'da bakırı, Zonguldak'ta kömürü insanımızın kullanımına sunan yer burasıdır. Karadeniz havzasının bir an önce çözülmesi gereken sorunlar içinde bulunduğu gerçeğiyle karşı karşıyayız bugün.

'YOK OLMA' NOKTASI
Bu sorunların başında ekonomik faaliyetlere ve insan etkinliklerine dayalı çevre kirliliği gelmektedir. Öyle ki, bilim adamları Karadeniz'in bugün bir "felaketle" karşı karşıya bulunduğunu ve "yok olma" noktasına yaklaştığını vurgulamaktadır. Bilim adamlarının saptamalarına dayanarak, Türkiye, Bulgaristan, Romanya, Ukrayna, Moldova, Rusya Federasyonu ve Gürcistan topraklarınca çevrelenen Karadeniz'in kıyılarında 160 milyon kişi yaşamaktadır. Karadeniz'in kıyılarında milyonlarca aile bu denizden ve kıyılarından geçimini sağlamaktadır. Ve bu Karadeniz, bugün, denizi, karası ve havasıyla bir bütün olarak çevre kirlenmesi felaketiyle karşı karşıyadır. Karadeniz'in ortalama 200 metrelik üst tabakasının altı, jeolojik dönemlerde oksijensiz sularla (hidrojen sülfür) kaplanmıştır. Son 30-40 yılda, kirlenmeye bağlı olarak canlıları barındıran üst tabaka iyice incelmiş ve 100 metrenin altına düşmüştür. Bu durumun baş suçlusu Tuna Nehri'dir. Karadeniz'in kirlenmesinde % 75 oranında payı olan Tuna Nehri, Kıta Avrupa'sının neden olduğu kirliliğin üçte birini Karadeniz'e ulaştırmaktadır. Gelen bu atıklar aşırı miktarda azot ve fosfor içermektedir. Bu maddeler Karadeniz'in besin zincirini olumsuz yönde etkilemekte ve balık üretiminde azalmaya yol açmaktadır.  Evsel, tarımsal ve endüstriyel atıkların denetimsiz ve arıtılmadan denize boşaltılması ötrofikasyon olayının meydana gelmesine ve ışığın nüfuz ettiği derinliğin azalmasına yol açmaktadır. Aşırı ötrofikasyon besin ağını etkiliyor, türler azalıyor. Denizde balık yataklarının yok olması ve kıyı turizminin zorlaşması önemli ekonomik kayıplara yol açıyor. Bütün bu nedenlerle, Karadeniz'de yaşayan deniz ürünleri nicel ve nitel olarak azalmaktadır. Ekonomik kayıplar her yıl artmaktadır. Bu kayıp Türkiye için son 10 yılda 600 milyon ABD doları olarak tahmin edilmektedir.

BALIK TÜRLERİ TEHLİKEDE
Karadeniz'de sadece balık türlerinin % 40'ı tehlike altındadır. Bu nedenle, Karadeniz'de yaşayan yaklaşık 300 balık türünden 60'ının yeniden restore edilmesi gerekmektedir. Karadeniz'e gemilerin balast sularıyla geldiği sanılan, denizanası benzeri bir yaratık (Mnemiopsis Leidyi), kabuklu deniz hayvanlarını, balıkları, balık yumurtalarını ve deniz hayvanlarının besini olan planktonları yiyip bitirmektedir. Şu anda Karadeniz'in ıslak yaşam hacminin % 95'ini bu jelatin yapılı yaratık oluşturuyor. Karadeniz'in kirlenmesinde, İstanbul Boğazı'nın alt akıntısına arıtılmadan verilen İstanbul metropo-lünün evsel atıklarının da rolü büyüktür. Karadeniz Dağları'nın İç Anadolu'ya bakan bölümlerinde erozyon, denize ve akarsulara bakan yerlerde toprak kaymaları, heyelanlar yoğundur. Bölgenin, toprak kaymalarına, sellere açık olan yapısına insanın yüklediği ev, işyeri, fabrika, köprü gibi birçok unsur çevreye baskıyı artırmakta ve doğanın tepkisine neden olmaktadır. Son yıllarda, toprak kaymalarından, aşırı yağmurlardan, sellerden dolayı uğranılan ekonomik ve toplumsal acı giderek artmaktadır.
DENİZ YOLU ARKA PLANDA
Ulaşımda, demiryolu ve denizyolu olanağının arka plana itilmesini sağlayan politikalar, Karadeniz'i kumsalı, körfezi, koyu, falezi olmayan bir deniz durumuna getirmektedir.
Yerel yönetimlerin denizi doldurma, böylece denizi kaybederken toprak kazanma tutumu tüm hızıyla sürmektedir. Rant sağlayıcı, ancak tarihe, doğaya, topluma saygısız bu tutum, denizle karanın düşmanlığını ve kıyılarda çirkin yapılaşmayı gündeme getirmektedir. Karadeniz'in özelliklerinden biri olan yaylalardaki çayır ve meralar bitkisel üretim amacıyla kullanma, aşırı otlatma, erken ve geç otlatma, iyileştirme ve yönetim çalışmalarındaki yetersizlikler nedenleriyle sorunlar yaşarken ormanlar da tarla açma, yerleşme, otlatma, kesme, taşıma ve az da olsa yangın gibi zarar verici etkenlerle karşı karşıyadır. Ayrıca, olağanüstü biyolojik zenginliğe, eşsiz güzelliğe sahip "doğal yaşlı ormanlar" da tehdit altındadır.
ÇED RAPORU YETERSİZ
Özellikle yapımına başlanan enerji yatırımları, bölge ekonomisine katkılarının ötesinde kaygılara da yol açmaya başlamıştır. Yatırımların, bölgenin doğal ve kültürel yapısı üzerinde bozucu etkilere yol açacağı kuşkusu giderilememiştir. Dünyada, barındırdığı hayvan ve bitki varlığı nedeniyle korunması gereken 200 endemik (çok az bulunur) alandan biri olan Fırtına Vadisi'ne yapılan, ülkemizin elektrik enerjisinin ancak binde dördünü karşılayacak hidroelektrik santralının çevreye vereceği zarar düşünülmeden yatırım kararı alınmıştır. ÇED raporu yetersizliklerle doludur. Bölge halkı yasal yollara başvurmak zorunda bırakılmıştır. Bölgede, Samsun'da bulunan gübre ve bakır, Ereğli ve Karabük'te demir-çelik, Çaycuma'da selüloz-kâğıt, Bartın, Trabzon ve Ünye'deki çimento fabrikalarından kaynaklanan hava kirliliği görülmekte, Murgul ve Zonguldak'taki maden işletmeleri de partikül madde kirliliğine neden olmaktadır. Ayrıca, özellikle Batı Karadeniz evsel ısınmadan kaynaklanan hava kirliliği sorununu yaşamaktadır.

GÖSTERMELİK YATIRIMLAR
Görüldüğü gibi Karadeniz, karası, havası ve deniziyle çok ivedi çözüm bekleyen çevre sorunlarıyla karşı karşıyadır. Bölge, ülke ekonomisine taşıdığı değerlerle ölçüştürülemeyecek kadar az pay almaktadır ulusal gelirden ve yatırımlardan. Yapılan göstermelik yatırımlar "sürdürülebilir kalkınma" ilkelerine uygun olarak planlanmamaktadır. Ülkenin birliği ve bütünlüğünün "çimentosu" olan bölge halkı, "tarifsiz kederler içinde" "harap ve bitap"tır. Bölgenin içinde bulunduğu ekonomik, toplumsal, kültürel ve çevresel sorunlar kararlı, tutarlı, ülke ve dünya gerçeğine dayalı siyasal tavır ve uygulamalarla çözülebilir inancındayız. Bu tavrın, "çok geç olmadan" bir an önce gösterilmesini bekliyor ve demokratik gücümüzün bu yöndeki tutumların arkasında olacağını vurguluyoruz. İşte bu nedenlerle, Zonguldak Çevre Koruma Derneği yönetici ve üyeleri olarak, 31 Ekim Uluslararası Karadeniz Günü'nü, içimiz ezik olarak yaşıyoruz. Kamuoyunu duyarlı olmaya, yetkilileri sorunları çözecek politikaları uygulamaya çağırıyoruz dedi.