Kdz. Ereğli Mühendisleri Odası Temsilci Yardımcısı Mustafa Çevik, milletvekili genel seçimleri öncesinde siyasetçilerden meslektaşlarının taleplerini dile getirdi.

Türkiye’de emeğiyle geçinen kesimlerin ortak sorunları olduğunu ve bu sorunların 12 Eylül darbesi öncesinde alınan 24 Ocak kararlarıyla hayatımıza girdiğini belirten Kdz. Ereğli Mühendisleri Odası ”Ulus ötesi sermaye gruplarının, uluslararası egemen güçlerin dayatması ile özelleştirme, kuralsızlaştırma, piyasalaştırma, güvencesizleştirme gibi biçimlerle hayatımıza giren bu politikalar, bir yandan kamusal mal ve hizmetlerin, sosyal hakların tasfiyesine, eğitimden sağlığa kadar bütün hakların paralı hale getirilmesine diğer yandan da emekçilerin haklarının gasp edilmesine yol açmıştır” dedi.
Kdz. Ereğli İnşaat Mühendisleri Odası’nda düzenlenen toplantıda konuşan Temsilci Yardımcısı Mustafa Çevik meslektaşlarının taleplerini dile getirerek siyasetçilerden çözüm istedi.
Yeni bir anayasanın da gerekliliğine dikkat çekilen açıklamada, inşaat mühendislerini talepleri şöyle sıralandı:
Ülkemiz, 12 Haziran 2011 tarihinde yapılacak olan genel seçim sürecine girmiş bulunmaktadır. Ülke yönetimine aday olan mevcut hükümet ve diğer siyasi partiler seçim atmosferine girmiş ve yönetime gelmeleri durumunda yapacakları icraatlar üzerine açıklamalarda bulunmaktadırlar. 85 bini aşkın üyesiyle ülkemizin en büyük meslek örgütleri arasında yer alan İnşaat Mühendisleri Odası, mesleki ve toplumsal sorumlulukları gereği genel seçim öncesi mesleki alanında yaşadığı sorunlarla ilgili taleplerini Türkiye’nin yönetimine aday olan siyasi partilere ve kamuoyuna açıklamayı bir hak ve görev saymaktadır.
Odamız üyesi meslektaşlarımız siyasi iktidarların, kamu yatırımları ve buna bağlı istihdam politikaları başta olmak üzere, Torba Yasa, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu, Hizmetlerin Ticareti Genel Anlaşması (GATS), TOKİ, Yapı Denetim Yasası, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği mevzuatı, Kamu İhale Kanunu, üniversitelerdeki eğitim kalitesi, teknoloji fakültelerinin kurulması ve benzer konulardaki yanlış politikalarından kaynaklı sorunlar yaşamaktadır.  

TESPİT VE TALEPLER
Kamu yatırımlarına bütçeden ayrılan pay 1980’li yıllardan bu yana yaklaşık yüzde 15 dolaylarında daralma göstermiştir. Kamu yatırımlarına bütçeden ayrılan payın düşürülmesi ülkemiz ekonomisinin lokomotif sektörlerinden olan inşaat sektöründe durgunluğa ve dolayısıyla Türkiye ekonomisinde küçülmeye sebep olmaktadır. Ülkemizin gelişimine ön ayak olan kamu yatırımlarına ayrılan pay yeniden gözden geçirilmeli ve bu alanda belirlenen politikaların ekonomimizde ve sektörümüzde yarattığı tahribatlar göz önünde bulundurularak kamu yatırımlarına bütçeden ayrılan pay artırılmalıdır.

KAMUDA İSTİHDAMIN
ÖNÜ AÇILMALI
Siyasal iktidarlar her geçen gün kamuda istihdamı azaltırken buna karşılık özel sektörde istihdamın önünü açmaktadırlar.  İstihdam politikalarında yaşanan bu temel değişim meslektaşlarımızın özel sektörde “ucuz işgücü” olarak görülmesine zemin hazırlamaktadır. Ülkemizin en saygın mesleklerinden biri olan inşaat mühendisliğini icra eden meslektaşlarımızın kamu istihdamında yaratılan daralma nedeniyle yaşadıkları sorunlar siyasal iktidarlarca derhal yeniden gözden geçirilmeli, kamuda istihdam artırılmalı, meslektaşlarımızın özel sektörde “ucuz işgücü” olarak değerlendirilmemeleri için gerekli olan yasal düzenlemeler hayata geçirilmelidir.
Kamuda meslektaşlarımızı güvencesiz çalıştırmanın yasal dayanağı olan 4/C uygulaması kaldırılmalıdır.
Mühendislik ücretleri geçim standartları endeksine göre belirlenmeli; güvencesiz, esnek istihdam modelleri yerine iş güvenceli, eşit işe eşit ücret anlayışı çalışma yaşamına hâkim kılınmalıdır.

YASA ÇALIŞANLAR
LEHİNE OLMALI
Kamuoyunda “Torba Yasa” olarak bilinen yasanın 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda kamu çalışanları aleyhinde değişiklikler içeren maddeleri ile “Kamu hizmeti" ortadan kaldırılarak, her vatandaşın "siyasal hakkı" olan kamu hizmetinde çalışma hakkı yok edilmiş, Anayasanın değiştirilemez hükümlerden biri olan "sosyal devlet ilkesi"nin en temel mekanizması olan ve sayıları 3 milyonu bulan kamu personelinin iş güvenceli kariyeri ortadan kaldırılmış; işçilerin zaten sınırlı olan iş güvenceleri zayıflatılmış,  taşeronlaşmanın önü açılmıştır. “Torba Yasa”nın çalışanlar aleyhine olan maddeleri kabul edilemez. Yasanın ilgili hükümleri çalışanlar lehine yeniden düzenlemelidir.
Dünya Ticaret Örgütü bünyesinde geliştirilen Hizmetlerin Ticareti Genel Anlaşması ve ikili anlaşmalar inşaat mühendisliği de dâhil olmak üzere Birliğimize bağlı meslek odalarının ilgi alanlarını da kapsayan; haberleşme, posta, telekomünikasyon, müteahhitlik, eğitim, çevre, sağlık, mühendislik-mimarlık, turizm, ulaştırma ve benzeri hemen her meslek alanıyla ilgili düzenlemeleri içermektedir. Taraflar arasında “eşitlik” ilkesine aykırı hükümler içeren meslektaşlarımızın ülkemizde ve yurtdışında çalışma yaşamında  hak kaybına sebep olan bu anlaşmalara son verilmelidir.

TOKİ DENETLENMELİ
“Dar gelirlilere konut üretme” anlayışıyla oluşturulan ancak AKP Hükümetleri döneminde sınırsız yetkilerle donatılan ve yapı güvenliği için vazgeçilmez olan birçok denetimden muaf tutulan TOKİ büyük bir sorun olarak karşımızda durmaktadır. Çıkış noktası itibariyle anlamlı olan ancak zamanla sorumluluk alanının dışına çıkan ve sektörümüzde devletten aldığı destekle haksız rekabet yaratan TOKİ’ nin temel felsefesi yeniden gözden geçirilmeli ve bugün devasa bir devlet şirketine dönüşmüş olan TOKİ özel sektörle rekabet yerine asli görevi olan “Dar gelirlilere konut üretme” amacına dönmeli, TOKİ inşaatları Yapı Denetim Yasası kapsamında denetlenmelidir.

MESLEKİ YETERLİLİK
VE ETİK DEĞERLER
Aktif deprem kuşağı üzerinde bulunan ülkemizde yapı denetim sisteminin ülke geneline yaygınlaştırılması, güvenli yapı üretimine olumlu katkı sağlayacaktır. Ancak 9 yıl pilot olarak uygulanan sistem sorunları çözülmeden yaygınlaştırılmasının getirdiği sakıncaları da içinde barındırmaktadır. Yapı Denetim Sistemi, mesleki yeterliliği belgelendirilmiş ve mesleki etik değerlere sahip meslektaşlarımızca yürütülmelidir.  Yapı Denetim Sisteminde denetçi ve kontrol mühendisi olarak çalışan meslektaşlarımız üstlendikleri sorumluluğun gerektirdiği ücreti almalı, bu ücret “meslek yaşına göre” kamuda çalışan meslektaşlarımıza verilen ücretten az olmamalıdır.

ÖNCE İŞÇİ SAĞLIĞI
VE İŞ GÜVENLİĞİ
Çalışma yaşamının en sorunlu alanlarından olan işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda yapılan son yasal düzenlemelerle sorunun çözümüne katkı sunmak yerine sorunun çözümünde kilit role rahip olan TMMOB ve TTB çözüm öznesi olmanın dışına itilmiştir. İş kazalarında Avrupa’da birinci, dünyada üçüncü olan Türkiye’nin işçi sağlığı ve iş güvenliği sorunlarını temel bir insan hakkı olan “yaşama hakkı” çerçevesinden bakması gerekmektedir. İnsan yaşamının önemi göz önünde bulundurularak sorunun çözümüne acilen başlanmalı ve İş Güvenliği Mühendisliği’nin mühendislik mesleği icrası olduğu gerçeğinden hareketle İş Güvenliği uzmanlığı meslekten olmayanlara kapatılmalı, işçi sağlığı ve iş güvenliği konusuna ilişkin yapılan düzenlemelerde konunun birinci dereceden muhatabı olan TMMOB ve TTB’nin aktif rol üstlenmesi sağlanmalıdır.

ADRESE TESLİM
İHALE OLMAMALI
Kamu İhale Kanunu’nda yapılan değişikliklerle ihale sistemini “adrese teslim ihale” şeklinde düzenleyen ve mühendis ile mimarların haklarını tırpanlayan yönleri Kamu İhale Sisteminin sağlıklı işleyişine engel teşkil etmektedir. Kamu İhale Sistemi, “adrese teslim ihale” anlayışının dışına çıkarılmalıdır. Kamu İhale Yasası aldığı eğitim gereği konunun uzmanları olan mühendis ve mimarlara ayrıcalıklı hükümler içermelidir.

EN BÜYÜK
TAHRİBAT EĞİTİMDE
Geçtiğimiz on yıl içersinde yaşanan en derin tahribat “eğitim alanında olmuştur. Tüm eğitim sürecinin paralı hale getirilmek istenmesi, bu çerçevede kamu kaynaklarının vakıf okullarına aktarılması, üniversiteye giriş sistemi, “gecekondu” tabir edilen üniversitelerin peş peşe açılması, donanımsız eğitim, fiziki yetersizlik, öğrenci sayısı ile istihdam oranı arasındaki devasa uçurum tahribatın ana noktalarını oluşturmaktadır.
Eğitim sistemi, toplumda var olan kast sistemini yeniden üreten, bilimsel bilgi üretmek yerine kar sağlayan bir alan olarak algılanmaktan derhal kurtarılmalı ve kamu güvencesi altına alınmalı, bütçeden eğitime ayrılan pay artırılmalı, yeterli fiziki ve teknik alt yapı oluşturulmadan üniversite açılmasına son verilmelidir.
Eğitim sistemimizde var olan sorunlara temel çözümler üretmek yerine gündelik politikalarla sorunları gölgeleme çabalarının bir sonucu 2009 yılından bu yana uygulamaya konulan Teknoloji Fakülteleridir. Ülkemizin teknik öğretmen ihtiyacını karşılayan ve nitelikli ara eleman yetiştirilmesinde önemli yeri bulunan Teknik Eğitim Fakülteleri’nin Teknoloji Fakültelerine dönüştürülmesi bir yandan eğitimci açığını artırırken diğer yandan uzun erimde ucuz ve niteliği sorgulanır mühendis istihdamına yol açacaktır. Bu karardan bir an önce dönülmelidir. Teknik Eğitim Fakülteleri’ni, Teknoloji Fakültelerine dönüştürmenin yarattığı ve yaratacağı sakıncalar konunun tarafları olan meslek odaları ve üniversitelerle birlikte ele alınmalı ve konunun sosyal boyutları göz önünde bulundurularak soruna çözüm yolları aranmalıdır.

TEKNOLOJİK GELİŞMELER ELEMANIN ÖNEMİNİ ARTIRDI
Bayındırlık ve imar etkinliklerinin en önemli aktörü olan mühendisler, mimarlar ve şehir plancıları ile bunların ürettiği mühendislik ve mimarlık hizmetleri olmaksızın, bir ülkede diğer hizmetlerin arzu edilen şekilde verildiğinden söz edilemez. Son yarım yüzyılda gerçekleşen önemli teknolojik gelişmeler, mühendislerin ve diğer teknik elemanların önemi daha da artırmış; bu elemanların eğitim, deneyim ve yetkinlikleri ile nasıl bir bilgi ve beceri ile donatılmaları gerektiği konusu özel bir önem kazanmıştır.

DENEYİME ÖNEM VERİLMELİ
Ülkemizde mühendislik ve mimarlık meslekleri, 1938 tarihli 3458 Sayılı Mühendislik ve Mimarlık Hakkındaki Kanun çerçevesinde yürütülmektedir. Bu Kanun’a göre, diploması olan her mühendis ve mimara, herhangi bir meslekî tecrübe şartı aranmaksızın, sınırsız mesleki yetki verilmektedir. Diploma ile belgelenen eğitim her koşulda çok önemli ve gerekli ise de, bir işi gerektiği gibi yapabilmenin ölçütü olarak yalnız başına yeterli değildir. Eğitimin, öğretici, geliştirici, olgunlaştırıcı ve düzeyli bir uygulama deneyimi ile tamamlanması gerekir.
Bu anlayış çerçevesinde, gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, ülkemizde de, mesleği etkin biçimde uygulayabilmek için yeterli bilgi ve beceri ile donanmış, yeterince deneyim kazanmış ve etik davranışta bulunma alışkanlığı kazanmış mühendisler aracılığıyla hizmet üretmeye gereksinim bulunmaktadır.Halen yürürlükte olan 3458 Sayılı Mühendislik ve Mimarlık kanunun bu bağlamda acilen yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.

MÜHENDİSLERİN SON SÖZÜ
Demiryolları, karayolları, köprüler, viyadükler, limanlar, barajlar, sulama kanalları, enerji tesisleri, sanayi kompleksleri, gökdelenler, toplu konutlar, spor tesisleri, anıt vb. binalar inşa ederek yaşam kalitesinin artmasında önemli rol üstlenen  inşaat mühendislerinin bir başka misyonu da hiç kuşkusuz daha demokratik ve yaşanabilir bir toplum inşa edilmesine katkı koymak ve buna ilişkin talepleri her platformda dile getirmektir.
Bu bağlamda; 12 Eylül 1980 Askeri cunta döneminde hazırlanan ve başta örgütlenme özgürlüğü olmak üzere tüm demokratik hak ve özgürlükleri ortadan kaldıran mevcut anayasa değiştirilmesi ve tüm toplumsal kesimlerin katılımıyla demokratik, eşitlikçi ve özgürlükçü bir anayasanın hazırlanması gerekmektedir.
Diğer yandan, ülkemizde yaklaşık otuz yıldır devam eden elli bine yakın insanımızın canına malolan, ülke kaynaklarının heba edildiği çatışma ortamının kalıcı olarak sonlandırılması gerektiği açıktır.  İnşaat Mühendisleri Odası, demokratik, eşitlikçi ve özgürlükçü bir anayasa ve etnik ve dini temelli ayrımcılığın olmadığı, kardeşçe barış içinde bir arada yaşama koşulları-nın oluştuğu bir Türkiye talep etmektedir.

 

İNŞAAT MÜHENDİSLERİNİN TALEPLERİ

*Kamu yatırımlarına bütçeden ayrılan pay artırılmalıdır.

*Kamuda istihdam artırılmalı, meslektaşlarımızın özel sektörde “ucuz işgücü” olarak değerlendirilmemeleri için gerekli olan yasal düzenlemeler hayata geçirilmelidir.

*Kamuda meslektaşlarımızı güvencesiz çalıştırmanın yasal dayanağı olan 4/C uygulaması kaldırılmalıdır.

*Mühendislik ücretleri geçim standartları endeksine göre belirlenmeli; güvencesiz, esnek istihdam modelleri yerine iş güvenceli, eşit işe eşit ücret anlayışı çalışma yaşamına hâkim kılınmalıdır.

*Torba Yasa”nın çalışanlar aleyhine olan maddeleri kabul edilemez. Yasanın ilgili hükümleri çalışanlar lehine yeniden düzenlemelidir.

*Meslektaşlarımızın ülkemizde ve yurtdışında çalışma yaşamında  hak kaybına sebep olan bu anlaşmalara son verilmelidir.

*Bugün devasa bir devlet şirketine dönüşmüş olan TOKİ özel sektörle rekabet yerine asli görevi olan “Dar gelirlilere konut üretme” amacına dönmeli, TOKİ inşaatları Yapı Denetim Yasası kapsamında denetlenmelidir.

*Yapı Denetim Sisteminde denetçi ve kontrol mühendisi olarak çalışan meslektaşlarımız üstlendikleri sorumluluğun gerektirdiği ücreti almalı, bu ücret “meslek yaşına göre” kamuda çalışan meslektaşlarımıza verilen ücretten az olmamalıdır.

*İş Güvenliği Mühendisliği’nin mühendislik mesleği icrası olduğu gerçeğinden hareketle İş Güvenliği uzmanlığı meslekten olmayanlara kapatılmalı, işçi sağlığı ve iş güvenliği konusuna ilişkin yapılan düzenlemelerde konunun birinci dereceden muhatabı olan TMMOB ve TTB’nin aktif rol üstlenmesi sağlanmalıdır.

*Kamu İhale Sistemi, “adrese teslim ihale” anlayışının dışına çıkarılmalıdır. Kamu İhale Yasası aldığı eğitim gereği konunun uzmanları olan mühendis ve mimarlara ayrıcalıklı hükümler içermelidir.

*Ülkemizin teknik öğretmen ihtiyacını karşılayan ve nitelikli ara eleman yetiştirilmesinde önemli yeri bulunan Teknik Eğitim Fakülteleri’nin Teknoloji Fakültelerine dönüştürülmesi bir yandan eğitimci açığını artırırken diğer yandan uzun erimde ucuz ve niteliği sorgulanır mühendis istihdamına yol açacaktır. Bu karardan bir an önce dönülmelidir.

*Halen yürürlükte olan 3458 Sayılı Mühendislik ve Mimarlık kanunun bu bağlamda acilen yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.

* İnşaat Mühendisleri Odası, demokratik, eşitlikçi ve özgürlükçü bir anayasa ve etnik ve dini temelli ayrımcılığın olmadığı, kardeşçe barış içinde bir arada yaşama koşullarının oluştuğu bir Türkiye talep etmektedir.