TKP Şili'deki maden ocağında yaşanan kurtarma başarısını örnek göstererek, Zonguldak'ta 17 Mayıs 2010 tarihinden bu yana cesetlerine ulaşılamayan 2 maden emekçisinin durumunu sordu.

EŞİNİN FERYADI: Yeraltından çıkarılmayı bekleyen Dursun Kartal'ın eşi 'yalvarıyorum eşimin cenazesini getirsinler. Bari bu Kurban Bayramında mezarına gidip dua edelim. Şili'dekileri dirilerine bizi ise ölümüze kavuşmak mutlu ediyor. Geldiğimiz nokta bu.' Diyor Sayın Bakan, duydunuz mu? Hani, 3gün değil, 5gün değil 5ay geçti, hala ortada somut bir şey yok da hatırlatalım dedik.

Türkiye Komünist Partisi (TKP)  Zonguldak İl Başkanı Sami Baykut, Karadon maden ocağında cesetleri çıkarılamayan 2 madencinin olayını değerlendirirken, "dirisine sahip çıkmadıkları, neredeyse yok saydıkları emekçilerin ölülerine de saygı yok" dedi.

TKP İl Başkanı Baykut açıklamasında şu görüşleri savundu:

FACİANIN ÜZERİNDEN 5 AY GEÇTİ
Şili'de bir maden ocağında göçük sonucu 33 işçi yerin 700 metre altında 69 gün boyunca mahsur kaldı. Bu işçileri kurtarmak için yapılması gereken ne varsa yaptı Şilililer ve sonunda başardılar 33 işçiyi sapasağlam yeraltından çıkarmayı. Bir de bize bakalım, TTK Karadon bölgesinde grizu faciasının meydana gelmesinin üstünden 5 ay geçti, 2 işçinin cesetleri hala çıkarılmayı bekliyor. Bizim yetkililer ne yaptı peki? Cesetlerine ulaşılamayan Engin Düzcük ve Dursun Kartal'ın nüfustan kayıtları silinerek ailelerine ölüm aylığı bağlanmasını sağladılar, hepsi bu… Ha, bir de 18 Ekim'de ihale yapılacak, ihale sonrası 2 işçinin cenazelerinin çıkarılması çalışmalarına başlanacak.

REKOR BİZDE Mİ?
28 işçinin cesetlerinin çıkarıldığı sırada Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer 'yüzlerinde tebessüm vardı. Madencilerimiz güzel öldüler. ' diyebilmişti. Ölümün güzeli- çirkini tartışmasına girmeden sormak istiyorum: Yerin 700 metre altından kurtarılan Şilili madencilerin yüzlerine baktınız mı TVlerde, Sayın Dinçer? Yeraltında kazaya uğrayan sizin yakınınız olsaydı, hangisini tercih ederdiniz acaba; güzel bir ölü (!) yüzünü mü, bir anlamda yeniden doğmuş olmanın mutluluğunu yaşayan birinin yüzünü mü? Sayın Bakan, Şili'deki operasyon sürerken ' bu kaza bizde olsaydı madencileri 3 günde çıkarırdık.' Buyurmuş. Yeraltından çıkarılmayı bekleyen Dursun Kartal'ın eşi 'yalvarıyorum eşimin cenazesini getirsinler. Bari bu Kurban Bayramında mezarına gidip dua edelim. Şili'dekileri dirilerine bizi ise ölümüze kavuşmak mutlu ediyor. Geldiğimiz nokta bu.' Diyor Sayın Bakan, duydunuz mu? Hani, 3gün değil, 5gün değil 5ay geçti, hala ortada somut bir şey yok da hatırlatalım dedik. Bir de Şilili işçi Luis Urzua yeraltında en uzun süre kalma rekoru kırdı Sayın Bakan. Şimdi de, o da bir şey mi, o altı üstü 69 gün kaldı yeraltında, bizimkiler 5 ayı geride bıraktı. Ha canlı, ha ölü fark etmez; yeraltında olmak önemli olan, rekor bizde mi diyeceksiniz?
SONUÇ GÜZEL ÖLÜM (!)
'Madenciliğin kaderinde var bu.' Diyen Başbakan ne der acaba benzer sorulara. Tabi, kader sözcüğünün anlamını bilmediğimizi sandığından, eski söylemlerinde ısrar edebilir. Ancak, güneş balçıkla sıvanmıyor işte. Şili'de insanların kendi kaderlerini nasıl yazdıklarını inkar edebiliyor musunuz? Gördünüz işte, 'kader bu' deyip boş vermiyor, olanlar var güçleriyle çalışarak ve çağın tüm teknik olanaklarını kullanarak ve de insan yaşamına değer vererek, sizin deyişinizle kaderlerini değiştirebiliyorlar. Sonuç ise mutlu bir gün güzel bir yaşam oluyor; kader diye geçiştirme sonucu güzel ölüm(!) değil.
ASANSÖR MEŞGUL
YANITINI UNUTMADIK
14 Ekim 2010'da Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Şili'deki maden kazasıyla, Zonguldak'taki kazayı birleştirerek bir açıklama yapıyor. Neymiş efendim, Şili'deki göçük kömür ocağında meydana gelmemiş; bakır madeniymiş oradaki madenin açılış nedeni. Bu ülkenin insanı bu kadar mı saf Sayın Bakan? Önemli olan göçüğün meydana geldiği ocağın niteliği mi, ocakta mahsur kalan işçilerin yaşamı mı? (Grizu faciası öncesi ocaktaki mühendisin metan oranı yüksek, bizi alın çağrısına elektrik tesisatının bakımı nedeniyle asansör meşgul, bekleyin yanıtı verildiğini unuttuk sanmayın.) Ya da, şöyle soralım; siz ve hükümetiniz için önemli olan insan yaşamı mı, o yaşamlar için ve yaşamını yitirenlerin cenazelerine ulaşmak için gözden çıkarılması gereken maddiyat mı? Görünen o ki, sizler için önemli olan işçilerin sırtından, üstelik işçilerin yaşamları pahasına karlarına kar katan para babalarının çıkarları. Yoksa, %98'i önlenebilir olan iş kazalarının önüne geçmek için gerekli alt yapıyı kurar; yerin yüzlerce metre altında 5 aydır bekleyen cesetlere ulaşmak için de gerekli olanları yapardınız. Şili'de 33 madencinin kurtarılmasında en büyük etken, madende sığınma odasının bulunması. Şili'ye göre teknolojik olarak daha gelişmiş durumda ki Türkiye'de 400'ün üzerindeki yeraltı işletmelerinden sadece 4 madende o da, 20 işçinin 55 saat yaşayabileceği standartta sığınma odası var. Üstelik o küçümsedikleri Şili'de maden işçisi günde 4 saat çalışıp ayda 2000 dolar kazanıyorken, Türkiye'de 8 saat (en az) çalışıp ayda (ortalama) 600 dolar kazanıyor, bilen/duyan yok mu?

HESABINI VERECEKSİNİZ
Bugüne kadar olanlar gösteriyor ki, AKP cephesinde işçiden/emekten yana değişen bir şey yok. Yani, dirisine sahip çıkmadıkları, neredeyse yok saydıkları emekçilerin ölülerine de saygı yok. Ama unutmayın ki; bu ülkede emeğe saygılı/emekten yana olan güçler de var. Hem de öyle burun kıvırıp geçemeyeceğiniz kadar (siz ülkenin en az %42'si diye okuyabilirsiniz.) ve eninde-sonunda emeğe karşı yapılan tüm haksızlıkların hesabını vereceksiniz, hem de bir-bir